ULUS TANIMI VE DİYALEKTİK

Ulus kavramı her zaman ve her şart altınta aynı içeriğe sahip değildir. Çünkü yansıttığı, ifade ettiği toplum türü her zaman ve her şart altınta aynı şekilde kalamaz. Değişir.

Diyalektiğin temel prensipi de bize zaten her şeyin yer ve zaman tarafından şartlandırılmış olduğunu, yani yer ve zaman içinde değiştiğini öğretir. Değişmeyen hiçbir şey yoktur. O halde uluslar da değişirler. O halde ulusları ifade etmek için kullandığımız ulus kelimesinin, bu kavramın içeriğide yansıttığı, ifade etmek için kullandığımız ulustaki değişimleri izah edecek şekilde değişikliğe uğrar. Çarlık ve Şubat 1917 devrimi sonrası şartlarında bahsi edilen Rus ulusuyla, Ekim 1917 Devrimiyle Rus burjuvazisinin devrilip proleteryanın iktidar olması sonrası ortaya çıkan Rus ulusu farklıdır. Birincisinde burjuvazi ulusun parçasıdır. Hatta iktidardadır. Ve ulus burjuva bir ulustur. İkincisinde burjuvazi artık ulusun bir parçası değildir. Proleterya iktidardadır. Ve ulus artık sosyalist bir ulustur.

Rus ulusu Rus ulusudur. Ama artık değişmiştir. Ulus kavramı görüldüğü gibi iki farklı içeriğe sahip olarak kullanılmaktıdır. Yer ve zaman değişmiştir. Rus ulusu değişmiştir. Rus ulusunu anlatırken kullandığımız ulus kavramıda değişmiştir. Nede olsa sadece ve basitce diyalektikçi değiliz. Aynı zamanda materyalistizde. Kullandiğimiz kavramlar değişmekte olan doğayı, toplumu ve düşünceleri anlatmak için kullandığımız kelimelerdir. Ele aldığımız ulus değiştiği için, o ulustan bahsederken kullandığımız ulus kelimesinin ifade ettiği şeylerde değişmiştir. Hem o kelimeyi kulanan hemde bu kullanımı duyan, okuyan kişi bu basit olgunun farkında olmak zorundadır.

O zaman Stalin’in ulus tanımını yaptığı ilk yazılarında “modern uluslar”dan bahsettiği ve o dönemki “modern uluslar”ında burjuva uluslar oldukları görülecektir. Eski Çarlık Rusya’sı yıkılıp onun yerine onlarca sosyalist ulustan oluşan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurulduktan sonra, yani sosyalist uluslar oluştuktan sonra burjuva ulusların “modern”liğinden eser kalmamıştır. Artık onların tümü de geri ve gerici uluslardır. Bugün, Sosyalist ulusların yenilgiye uğramış olmaları, vede yok edilmiş olmaları bu olguyu değiştirmez. Dünya, sosyalist ulusları görmüştür, sosyalist uluslar doğmuştur ve artık ancak ve ancak sosyalist uluslar moderndirler. Burjuva uluslar eskimis, yaşarken ölü olan, ölü oldukları için de çürümekte olan, çürürken de dünyayı mahvetmekte olan uluslardırlar. Bila istisna hepisinin acil olarak değiştirilmeleri, modern uluslar haline, sosyalist uluslar haline getirilmeleri gereklidir. Yoksa dünya hayretmiyecektir.

Kapitalizm öncesi şartlarda aynı dili konuşan topluluklar, aynı topraklarda yaşarken, kültürel olarak ortak eğilimlere sahipken bile farklı feodal beylikler tarafından yerel ekenomik faaliyet türü nedeniyle biribirlerinden koparılmakta, aralarına siyasi olarak da sınırlar çekilmekteydi. Farklı siyasi otoriteye uyum göstermek zorundaydılar. Bu nedenle toprak, dil ve kültürel olarak ortaklık arzeden yaşam birleşme yönünde değil bölünme yönünde gelişmekte ve varolmaktaydı. Halbuki burjuvazinin başlattığı iktisadi faaliyet türü, ortak pazarın oluşturulması etrafında şekillenen iktisadi faaliyet türü ortak pazar etrafında oluşturulan iktisadi birlik temelinde toprak, dil ve kültürel birliği de garantiler ve böylece bu bölünmüş toplumları burjuva bir ulus olarak birlestirir ve burjuva bir ulus olarak oluşturur. Burjuva ulusları burjuva iktisadi faaliyet etrafında, burjuva ulusal kültür ve burjuva ahlak anlayışıyla oluşturan, bu oluşum sürecinde onlar arasındaki feodal sınırları yıkan, merkezi bir siyasi otorite kurarak toprak birliğini oluşturan, böylece dildeki ayrışma eğiliminin yerine birleşme ve tek dili oluşturan burjuvazidir. Burjuva ulusu burjuvazi oluşturur.

Dil, toprak, kültür ve iktisadi yaşam birliğine sahip, tarihi olarak oluşmuş istikrarlı insan topluluğu. Stalin”in ele aldığı dönemlerde burjuvazi tarafından burjuva iktisadi faaliyet temelinde şekillendirilen bir toplum türü. Burjuva bir toplum. Burjuva ulus.

Ekim 1917 devrimiyle ulus oluşturmak faaliyetinde proleterya aktif unsur olarak devreye girmiştir. Birincisi, mevcut burjuva ulusu değiştirmiştir. Burjuvaziyi bir sınıf olarak yok etmiş, burjuva ulusun iktisadi faaliyetini ortak mülkiyet temelinde sosyalist iktisadi faaliyete, burjuva kültürel ve ahlaki yapısını proleter kültürel ve ahlaki yapısına dönüştürerek sosyalist ulusları oluşturmuştur.

İkincisi, kapitalizm öncesi şartlarda yaşayan, burjuva uluslar olarak oluşamamış halkları bizzat kendi önderliğinde, sosyalist iktisadi faaliyet temelinde, proleter kültür ve ahlak anlayışıyla sosyalist uluslar olarak şekillendirmiştir. Burada ulusların oluşumunda toprak biriliğinin sağlanmasında proleter iktidarın ve ulusların proleterya tarafından sosyalist uluslar olarak oluşturulmasının fayda ve kolaylığını da görmekteyiz. Burjuvazinin güçlüsü böylesi ulusları ezer ve bölerken, proleterya onlara destek olmakta ve birleştirmektedir. Bir yanda ulusların burjuva uluslar olarak oluşmasını önlemek için üretilen bir yığın engeller ve ulusların paramparça edilmesi ve savaş ve açlıklarla yıkılıp yok olmanın eşiğine getirilmesi ve giderek yok edilmesi. Öbür yanda onların sosyalist uluslar olarak hızla gelişmesi ve birleşmesi.

Bir yanda burjuva ulusallaşma-daha doğrusu ulusallaşmama. Diğer yanda proleter ulusallaşma, dayanışma, gelişme, ulusal ve uluslararası birleşme.

Ulusal gelişmenin kısa diyalektiği böyledir.