SINIFLANDIRMAK

  1. SINIFLANDIRMAK:
  2. SINIFLAMAK VE STALİNCİLİK.
  3. KISTAS
  4. BOLLUĞU ELDE EDECEĞİZ; KOMÜNİZMİ KURACAĞIZ!

    1. SINIFLANDIRMAK:

Sınıflama yapmak için belirli özelliklerin, belirli niteliklerin tespit edilmesi gereklidir. Bu özelliklere, bu niteliklere sahip olan şeyler bir sınıfa, bunlara sahip olmayanlar da başka bir sınıfa girerler.

Mesela memeliler yavrularını doğururlar ve emzirirler, tabii ki suda değil de, karada yaşarlar ve kuş olmadıkları için de uçmazlar... Kuşlar tüylü, memeliler ise kıllıdırlar; ciğerleri vardır ve havadan oksijen alırlar, balıklar gibi sudan değil...

Hali hazırda işler karışmaya başladı. Oksijeni havadan almak konusunda kuşlarla memeliler ortak özelliğe sahip. Yani oksijeni havadan alıyor, akciğeri var, o halde memeli demek imkansız. Kuş da olabilir. Hani derler ya ‘Allahın kuşu’ diye, o misal!

Kaldı ki, denizden karaya çıkmış balıklardan türemiş olan memeliler bu balıktan memeliye geçiş dönemlerinde geçiş türleri oluşturmuşlar. Halen yaşamakta olan geçiş türleri var. Suda yaşar, ama ciğerleri var, oksijeni havadan alıyor, ağzı ve dişi yok ördek gibi gagası var, kuş gibi tüylü, balık gibi pullu değil memeli gibi kıllı, ama memeli gibi doğurmuyor kuş ve balık gibi yumurtluyor, ve ama memeli gibi emziriyor; tam bir hilkat garibesi ama tabiatta geçiş aşaması olduğunun, türlerin bir türden diğerine evrilmesi sırasında farklı türlerin özelliklerine sahip olan geçiş türlerinin ortaya çıkabileceğinin çok güzel bir ispatı.

Tabi ki bu varlığın o ‘kesin sınıflama’ kategorilerinde bir yere sığması da imkansız.

Sonra, balinalar var, yunuslar var. Bunlar evrimleşip memeli haline gelmişler ve sonra, sonra tekrar denize dalmışlar ve balık gibi olmuşlar. Memeli gibi doğuruyorlar, emziriyorlar ve de oksijeni havadan alıyorlar, ama suda balık gibi yaşıyorlar...

Uçan memelileri biliyoruz; yarasalar... Uçmaya çalışan ve yavaş yavaş yarasa tipi kanatlar oluşturmakta olan memelileri biliyoruz. Sincap türleri. Ve de peşinde kendisini yemek isteyen balıklardan kaçmak için uçan balıkları biliyoruz...

Yani sınıflandırma projesi bir zamanlar kendisine bahşedilen her şeyi katı ve kesin sınırlarla ayırıp, her şeyi yerli yerine koymak görevini yerine getiremez. Çünkü ve daima arada geçiş türleri vardır. Bunları dikkate almayanlar, geçiş türlerini dikkate almayanlar tabiatı pek anlayamazlar. Malum olduğu üzre, tabiatta türlerin evrimi genellikle çok uzun zaman alır, ve tabii ki, bu türlerin evrimleri dönemini takip eden türlerin devrimsel dönüşümler dönemi bu çok uzun zaman çerçevesinde evrim dönemine kıyasla, relatif olarak çok kısadır -ama bu devrimci dönüşüm dönemleri bile kendi içinde çok uzundur.

Niye kıyasladır bu uzunluk?

İnsanlık tarihine kıyasla.

İnsan olarak bireyleri ele alınız. Bireylerin ömrü tabiatın tarihiyle kıyaslandığında çok kısadır, ama onun fikirsel yaşamındaki dönüşümlerin bu kısa hayat sürecinde oluşması ve tamamlanması gereklidir. Bireyi fikirleri temelinde şu veya bu sınıfa tabi kılmak gerekecektir, ama şu görülmelidir ki; tabiatta milyonlarca yıl alan dönüşümler bireyin fikirleri alanında onun kısa yaşamı döneminde ortaya çıkarlar ve sonuçlanırlar. Tabiatta türlerin evrimi ve yeni türlerin devrimlerle ortaya çıkışı iç ve dış etkenlerin karşılıklı etkileşiminin bir sonucudur. Dış etkenler bir türde değişimlere yol açarlar, bu değişimler türün değişimine yol açmadan artarlar ve öyle bir zaman gelir ki, bu değişimlerin birikimi türün devrimsel bir şekilde dönüşümüne, yeni bir tür haline gelmesine sebep olurlar.

İnsan olarak bireylerin fikirsel dönüşümünde de böyledir. Bir farkla ki; fikirler dünyasında işler tabiatta türlerin dönüşümü gibi bilinçsiz yürümez, bilinçli yürür. Dıştan etkileme işi bireyin başkalarının istediği yönde dönüşmesini amaçlar. Birey kendi içinde bu etkilemelere karşı kendi fikirsel dönüşümü için gerekli zemini bilinçli bir şekilde hazırlamak zorundadır. Sonuç, farklı amaçlar güden dış fikirsel etkilemeler ile, farklı amaçlar güden iç fikirsel zeminin karşılıklı etkileşimi olarak ortaya çıkar. Gerici veya devrimci, veya tabii ki, şu meşhur ‘geçiş aşamasının’ ta kendisi. Ne o, ne bu-hem o, hem bu...Ama bu, hepimizin içinden geçtiği ve de içinde belki de sürekli debelendiği pek çok dönemde kaçınılmaz da olan yüz karası geçiş aşaması toplumsal devrim dönemlerinde ne yapacağını şaşırmış türlemisine yol açacağı için yok olup gitmek ve, ya o ya bu seçeneği kendisini herkese empoze etmek zorundadır. Toplumun hareketi ve bilinci kendini bireye empoze eder. Bağır çağır!

Bireysel özgürlük, bireysel bilinç, toplumsal karakterini bireye empoze ettiğinde istediğin kadar bağır çağır; ya devrimci ya gericisin. Ortalarda kalmış zavallılık bireysel özgürlük maskesi ardında saklanan zavallılığını gizleyemez hale gelmiştir. Toplumsal devrim dönemleri, toplumsal fikirleriyle kendilerini bireylere empoze ederler. Bunu kavramak iyi bir sınıflamada yer almak için iyi bir başlangıç olacaktır.

Toplumsal fikirler kendilerini bireylere nasıl empoze ederler? Gökten toplumsal fikir mi düşecektir? Mao'nun deyimiyle doğru fikirler gökten düşmezler. Bu fikirlerin bireyler tarafından oluşturulması gereklidir. Fikirlerin oluşmasının bireylerden başka aracı yoktur. Ama bireylerin oluşturduğu bu fikirler dizisi tüm insanlık tarihinin mirası üzerinde yükselir ve yeni nesile miras kalırlar.

Marx, Engels, Lenin ve Stalin'i ele alınız. Toplumun toplumsal fikirler dizisine sözcü olmak alanında onlar kadar tutarlılarını bulamayacağız. Onlar komünist sınıfına genç yaşta girmiş ve o sınıfın karakteristiklerinin, özelliklerinin, niteliklerinin mükemmel örneklerini teşkil etmişlerdir. Plehanov'u ele alınız. Marksist olmayan bir siyasi akımdan gelmiş, dönüşmüş, Rusya Marksizminin kurucu ve öğretmeni olmuş, sonra da, balina haline gelen memelinin karadan denize dönmesi misali, tekrar Marksizm düşmanı olmuştur. Ama, bu sefer Marksist olduğu dönemin öncesinin yumurtlayan balığı değildir. Doğuran ve emziren bir memelidir. Marksistlikten geri gitmiştir. Dünyada Plehanov’dan bol ne var diye sorsanız, ondan bol pek bir şey kalmadı demek doğru bir tespit olurdu. Plehanov Marksist oldu ve denize öyle geri döndü. Ya denizden hiç çıkmamış, ve de yenmekten korktukça kendini kuş sanıp uçmaya başlamış balık misali olmaz yere kendilerini Marksist ilan edenlere ne demeli? Yenmekten korkup yere inmemek için ağaçtan ağaca uçarak kanat edinen sincaplara ne demeli?

Sınıflandırmalı. Birisi yenmemek için uçan korkak bir balık, diğeri de, yine yere inmekten korktuğu için, yani yine korkudan kendini ağaçtan ağaca çarpan bir memeli! Uçuyorlar ama yalancıktan! Kuş olamamışlar. Ben Marksistim, ben 'sol'um diye bağırıp çağırıp, yeri göğü inletip Marksizmin ABC'sini dahi öğrenememiş bireyler ve örgütler gibi! Uçuyor ama balık ve sincap misali uçuyor!

2. SINIFLAMAK VE STALİNCİLİK.

Bizim Stalinci olduğumuz, herkese ‘tu kaka’ deyip, herkesi ‘tu kaka’ sınıfına koyduğumuz ve bu nedenle de yalnız kaldığımızdan bahsedilir.

Halbuki bizim çalışmalarımızda temel aldığımız yaklaşım 'tüm devrimcileri komünistler haline getirmek' yaklaşımıdır. Yani çabalarımızın temel taşını oluşturan şey devrimcileri tutarlı birer komünist olmayan devrimci türünden, tutarlı birer komünist olan devrimci türüne dönüştürmektir. Bu dönüşümün dış şartlarını hazırlamaktır. Plehanov'un geçirdiği ilk dönüşümün imkanlarını yoldaşlara sunmaktır.

Bireyler bilinçli oldukları için gerisi onlara kalmıştır. Eski devrimci türü olarak mı kalacaklar, hatta burjuva solcusu olarak mı kalacaklar, yoksa türlerini değiştirip komünist haline mi gelecekler? Bizim bunu zorla empoze etmemiz imkansızdır. Hele hele doğrudan demokrasi siyasetini savunurken! Demek ki, burada belirleyici olan şey komünist sınıflamasına girmek için hangi özelliklere sahip olunduğudur. Hangi özellikler, hangi nitelikler, hangi fikirler dizisine sahip olmalı ki, birey komünist olabilsin?

Pek çok nitelikler sayabiliriz. Hatta anarşistlerin öncü parti fikriyle gırgır geçtikleri yazılımlara gidip, seç seç al ki, istediğin türden komünist olasın da diyebiliriz.

Ama, komünist olmanın temel taşı komünist partisinin üyesi olmaktır. Komünist partisinin temel taşı da, onun dünya devrimi ve ülke devrimi için doğru bir teori sayesinde şekillenen doğru bir programa, bu programı hayata geçirmek için gerekli olan doğru strateji ve taktiklere ve böylece ve tüm bunları temel alan doğru bir örgütlenmeye sahip olmasıdır.
Anarşistler çatlasa da, patlasa da -hem birey olarak, hem de kollektif bir parti olarak- komünist olmanın yolu buradan geçer. Marksizmden, Leninizmden, Stalincilikten geçer.

Ve, sol sınıflamasına girecekse bir parti, onun ya komünist olması, ya da komünistlerin önderliğini kabullenmesi gereklidir. Gerisi de -yoldaşlar kusura bakmasın ama sol parti sınıflaması yapayım derken- burjuva parti kurma ve koruma çabasıyla eş değerdir.

3. KISTAS

Şu anda dünyada proletaryanın, köylülerin, tüccar ve esnafların, orta sınıf diye de bilinen profesyonellerin, aydınların ve ezen ve de ezilen ulusların geleceğini belirleyen şey nedir?

Proletarya ile finans kapitalistleri arasındaki, komünistlerle emperyalistler arasındaki savaş!

Dünyanın varlığı ve geleceği bu savaşta komünistlerin zafer kazanıp kazanmayacağına, zafer kazanıp kazanmamakta olduklarına bağlıdır. Her şey ama her şey bu savaşta aldıkları yere göre, bu savaşın somut, pratik sonuçlarına yaptıkları katkıya veya verdikleri zarara göre değerlendirilmek zorundadır.

Devrimci mi, karşı devrimci mi?

Bu savaşta ne işe yaradın ve ne işe yararsın kardeş?

Bilerek veya bilmeyerek, dünya emperyalizminin o kokuşmuş cesedinin sanki de canlı bir varlıkmış gibi, hem de ‘sahipsiz köyün ağası’ imiş gibi dolaşmasına mı katkıda bulundun ve bulunuyorsun? Yoksa, komünizmin tekrardan canlanmasına ve emperyalizmi yerle bir etmesine mi? Yaptıkların ve ettiklerin terazinin her iki küfesine de katkı yapan bir eğilimden, bir sınıf ve tabakadan kaynaklı ise, yaptıkların ve ettiklerin terazinin hangi küfesine daha çok katkı yapmaktadır? Faaliyetlerinin relatif ve ama pratik sonucu nedir?

Proleter hareketin enternasyonal ve dolayısıyla enternasyonalist karakteri toplumsal gelişmenin her bir somut anında somut şekillere bürünmüştür. Hem komünist hareketlerin komünistliğini veya sahte komünistliğini ve gerçek komünizm düşmanlığını, hem de komünist olmayan hareketlerin devrimci veya karşı devrimciliğini belirleyen faktör -tıpkı proleter hareketin, komünist hareketin enternasyonalizmi gibi- dünya komünist devriminin zaferine yaptıkları ve yapacakları katkı kantarında ölçülür.

Hareketlerin komünist veya komünizm düşmanı karakterini, ancak ve ancak bu sayede edindikleri devrimci veya karşı devrimci karakterini işte bu temel kıstas, bu kıstasa dayanarak yapılan tartı belirler.

Komünistliğin kıstasını, devrimciliğin kıstasını kendi iç mantıklarıyla ve kendilerine göre belirleyen bireyler ve siyasi eğilimler komünizmin enternasyonalist karakterini, onun ne anlama geldiğini kavrayamamış ve belki de asla kavrayamayacak olan hareketlerdirler. Gel gelelim, bu şerefi belirleme olayı soyut ve birey ve hareketlerin kendilerinin icat ettikleri kıstaslara bağlı değildir. Somuttur. Ve, dünya devrimine yapılan katkının somut, pratik kantarı üzerinde ölçülür.

4. BOLLUĞU ELDE EDECEĞİZ; KOMÜNİZMİ KURACAĞIZ!

Son dönemde her bir kitlesel faaliyette, her bir ayaklanmada mutlaka sosyal basından, sosyal medyanın önemli rolünden bahsediliyor.
Bu basın tarzını, bu iletişim tarzını mümkün kılan teknoloji nedir?
Bu teknoloji mikro çiplerdir.

Mikro çipler sosyal basını mümkün kılan teknolojidir. Onlar aynı zamanda, ve tüm sanayinin tarihsel birikimiyle el ele, üretimin tam otomasyonunu, üretilen her şeyin dağıtımının tam otomasyonunu, taşımacılığın, iletişimin -sosyal medya bunun parçasıdır- otomasyonunu mümkün kılan bir teknolojidir. Dolayısıyla da, yaşamın her alanında tam bir bolluğu mümkün kılan bir teknolojidir; en üst seviyedeki bilgi kaynakları ve eğitim tüm bireylere ulaştırılabilir. Sağlık hizmetleri ve spor imkanları da… Bireylerin tüm bunlar için ihtiyaçları olan zaman ve imkanlar rahatlıkla ve kolayca oluşturulabilir. Yeryüzünde bolluk için gerekli olan her şey işte mikro çipler, elektrikleşme ve makinalaşma sayesinde mümkün hale gelmiştir.

Her şeyi en modern tekniklerle ve bolca ve otomatik olarak üretme imkanımız varken bugünün dünyasında en geri üretim alet ve araçlarıyla üretim yapan insanlarımızın çöken madenlerde, çöken fabrikalarda ezildiğini, pencere ve kapıları demir parmaklıklarla kilitlenmiş atölyelerde yandıklarını duyuyoruz. Tarlalarda çiftçiler karasabanla üretime zorlanıyorlar, insanlar çamurlu çukurlarda birikmiş yağmur sularından su alıp içiyorlar, açlıktan ve hastalıktan ve ağır çalışma koşullarından bitap olup ölüyorlar.

Yani yeryüzünde en ilerici tekniklerle otomatik üretim ve dağıtım imkanlarının var olduğu şartlarda emperyalist kapitalizm en geri tekniklerle üretim ve dağıtım yapmaktadır. Yani emperyalist kapitalizm üretimde verimlilik değil, üretimde verimsizliğin simgesidir. Üretimde verimliliği değil verimsizliği, ileriyi değil, geriliği temsil etmektedir ve bu, gözü burjuva ön yargılarla kararmamış herkesin rahatlıkla görebileceği bir olgudur. Mikro çiplerin çağında, otomasyon çağında dünyayı yöneten bayların insanlığa sundukları şu üretim tarzına ve üretim imkanlarına bir bakınız. Rezalet değil de nedir bu? Gericiliğin daniskası değil de nedir bu? Burjuvalar ileriyi değil geriyi sunuyor ve temsil ediyorlar. Yeryüzünde bolluğun herkese malum bir olasılık olduğu bir devirde emperyalist kapitalizm insanlara yoksulluk sunmaktadır. Üretimde verimliliği, üretimde otomasyonu, dolayısıyla da, yeryüzünde bolluğu mümkün kılacak tek toplumsal güç, mikro çiplerin imkanlarını toplum yararına kullanabilecek tek toplumsal güç komünizmdir. Üretimde böyle olanlar siyasette de böyleler. Demokrasi diyorlar ama mikro çiplerin mümkün kıldığı sosyal medya, yani otomatik ve yaygın iletişim imkanı, yaygın bilgi toplama ve bu toplanan bilgiyi tüm bireylere sunma imkanı, tüm bunlar demokraside yeni bir aşamaya işaret ediyor. Tüm bunlar demokraside her bir vatandaşın demokrasiye aktif ve doğrudan katılımına işaret ediyor, tüm bunlar doğrudan demokrasiye işaret ediyor. Ama burjuvalar ne yapıyorlar? Parlamenter temsili demokrasiyi çöpe atmadıkları şartlarda parlamenter temsili demokrasiye kazık çakıyorlar. İnternetin mümkün kıldığı doğrudan demokrasiyi duymak bile istemiyorlar. Doğrudan demokrasiyi doğmadan öldürmeye çalışıyorlar. Bu görevi yerine getirmek için hem sağ yanlarına hem de sol yanlarına yandaşlar buluyorlar. Yani demokrasi hayranlarının demokrasi düşmanları oldukları, demokrasinin yaygınlaşmasının, halk saflarında aktif katılımcı demokratik faaliyetin yaygınlaşmasının değil, kısıtlanmasının temsilciliğini yapıyorlar.

Demokrasinin ilerletilmesinin değil, olduğu yere kazık çakmasının ve de geriletilmesinin temsilciliğini yapıyorlar. Demokrasinin yaygınlaşmasının, demokrasinin ilerletilmesinin, demokrasinin halk saflarında, tüm bireylerin aktif katılımıyla ayakta duran bir demokrasi şekline bürünmesinin, doğrudan demokrasinin tek savunucusu komünistlerdir. Milletler arası savaş yanında kendi milletlerine, kendi vatandaşlarına karşı da savaş yapmaktan başka bir şey yapamayanlar burjuvalardır, savaş propagandasını ve savaş yapıcılığını insanlık düşmanı suç ilan edenler komünistlerdir. Sözleriyle yaptıkları bir olanlar, insan kanına susamış faşistlere, nazilere söz hakkı vermenin demokrasi ve insanlık düşmanlığı anlamına geldiğini açıkça ilan edenler komünistlerdir, faşistleri ve nazileri de kapsayan söz hakkı ile demokrasiye ve insanlığa karşı savaş vermekte olanlar burjuvalardır.

İşte bu ve pek çok diğer nedenledir ki, komünizmin yeniden inşası kendini açık bir gereklilik olarak ortaya koymaktadır. Tüm dikkatlerimiz bu görevin yerine getirilmesine yoğunlaştırılmalıdır. Komünizm yeniden inşa edilmeli, tüm demokratlar, tüm barışseverler, tüm devrimciler, tüm solcular, tüm insan severler komünistlerin etrafında üretimin en verimlisini ve bolluğu, demokrasinin en ilerisini ve her bireyin aktif katılımını temsil eden doğrudan demokratik bir merkezi güç olarak örgütlenmelidirler. Doğrudan demokrasiyi ve ona uygun düşen tam otomatik üretimi gerçekleştirmelidirler.

Gelecek parlaktır. Mikro çiplerin çizdiği yolun gerici emperyalist kapitalizm tarafından kapatılması, mikro çiplerin aydınlattığı dünyanın mikro çiplere ve doğrudan demokrasiye karşı savaş açmış olan gericilerce karartılması geçici bir durumdur. Kesin olan şey şudur ki gelecek parlaktır. Gelecekte, mikro çiplerin mümkün kıldığı, komünistlerin önderliğindeki işçilerin ve halkın inşa edeceği otomatik üretim, bolluk ve doğrudan demokrasi var.

Biz bu yoldayız, işçileri bu yola kazanacağız. Bu yol dışında ilerlemek, bu yol dışında bilimsel sosyalizme ulaşmak imkansızdır.