E. YAROSLAVSKİ- PARTİ KOMÜNİSTTEN NE İSTİYOR?



Özgün adı: E. Jaroslawski,
“Was fordert die Partei vom Kommunisten”, Verlagsgımossenschaft Ausliindischer Arbeiter in der UdSSR / Moskau:—Leningrad 1936.

I. KOMÜNİST PARTİSİ NEDİR?

1847 yılında, Marx ve Engels tarafından ilk komünist partisi, “Komünistler Birliği” kuruldu. 1848 yılının Şubat ayında, Marx ve Engels’in kaleme aldığı “Komünist Parti Manifestosu” yayınlandı.
“Komünist Manifesto”, işçi sınıfı mücadelesinin hedeflerini ve görevlerini, bu mücadelenin yollarım ortaya koymakta ve işçi sınıfının çağdaş toplumun diğer sınıflarıyla ilişkilerinin ne olduğunu anlatmaktadır. İşçi sınıfının en ileri ve en devrimci sınıf olarak önemini ve rolünü açıklamaktadır. “Komünist Manifesto”, işçi sınıfının neden kendi Partisini, komünist partiyi yaratması gerektiğini açıklamaktadır.
İşçi sınıfı, kapitalistler sınıfına karşı örgütlü bir mücadele yürütmek zorundadır. İşçiler, başlangıçta bu mücadeleyi, parça parça, belirli meslek dallarında, belirli atölyelerde sürdürmektedirler. Daha mücadelenin başına geçme yeteneğine sahip örgütleri yoktur. İşçilerin mücadelesi, gelişme içinde tüm işletmelerin, tüm üretim dallarının mücadelesine dönüşür. Bu mücadele, dokumacıların, maden işçilerinin, metal işçilerinin vs. grevleri biçiminde yürütülür. Mücadele genişler ve büyük ve daha büyük alanları kapsar.
Ama işçi sınıfı kendi politik örgütüne, kendi Partisine sahip olmadan, işçilerin tek tek fabrikalardaki, tek tek üretim dallarındaki, tek tek bölgelerdeki tek tek protestoların bir bütün haline getirme mücadelesini örgütleyemez. Bu, ileri işçileri, fabrika sahipleri, kapitalistler üstünde kesin zafer için, yalnızca tek tek fabrika sahiplerine karşı değil, işçi sınıfının bir bütün olarak tüm kapitalistler sınıfına karşı mücadelesinin zorunlu olduğu düşüncesine götürür.
İleri işçiler, proletaryanın sınıf örgütünün en yüksek biçimi olarak bağımsız bir işçi Partisinin örgütlenmesi zorunluluğunu görürler.
Marx ve Engels, ileri işçilerle birlikte Almanya’da işçi sınıfının böyle bir Partisini, ilk komünist partisini kurarlar.

Komünistleri diğer Partilerden ayıran şey nedir?

Marx ve Engels, “Komünist Manifesto”da buna şu yanıtı vermektedirler?

“Komünistler, öteki proleter Partilerinden yalnızca şunlarla ayrılırlar: Bir yandan ülke proleterlerinin çeşitli ulusal savaşımlarında, milliyetten bağımsız, tüm proletaryanın ortak çıkarlarını vurgular ve bunları öne çıkarırlar. Diğer yandan işçi sınıfının burjuvaziye karşı savaşımının geçtiği çeşitli gelişme aşamalarında, her zaman, tüm hareketin çıkarlarını temsil ederler. Komünistler, demek ki, pratik olarak, bütün ülkelerin işçi Partilerinin en kararlı, daima ileri itici kesimidirler; teorik olarak, proletaryanın diğer kitlesinden önce hareket hattını, koşulları, ve proleter hareketin genel sonuçlarını kavrama üstünlüğüne sahiptirler.”*

Marx ve Engels tarafından kurulan “Komünistler Birliği”, uluslararası bir işçi Partisinin yaratılmasının örneğiydi.
Aynı şekilde, Marx ve Engels tarafından 1864 yılında örgütlenen I. Enternasyonal, ya da diğer ismiyle “Uluslararası İşçi Birliği” de böyle bir uluslararası işçi Partisiydi. I. Enternasyonal, Marx ve Engels’in önderliği altında, onyıllar boyunca komünist işçi hareketinin çok çeşitli alanlardaki muazzam deneyimlerini toparladı ve işledi: politik grevlerdeki deneyimler, ayaklanmaların deneyimi (1848), Paris Komünü deneyimi (1871), parlamenter mücadele deneyimi, sendika hareketinin deneyimi, hem yasal, yani açık; ve hem de yasadışı, yani yeraltında çalışmak zorundaydı. Marx ve Engels, proletaryaya en güçlü silahı verdiler: kitleleri sardığında en büyük devrimci güç haline gelen ve bu kitlelere yalnızca sınıflararası ilişkiyi, insanların arasındaki ilişkiyi anlamayı öğretmekle kalmayıp, aynı zamanda bu ilişkilerin hangi yollarla ve hangi yönde değiştirilebileceğini ve değiştirilmesi gerektiğini öğreten öğretiyi, bilimsel sosyalizmi verdiler.
Ama I. Enternasyonal’in, “Uluslararası İşçi Birliği”nin içine, hareketi engelleyen ve onu yanlış bir yola çeken çok sayıda “küçük-burjuva unsur, anarşistler ve diğerleri sızdı: Anarşistler, küçük-burjuvazinin düşüncelerini ve çıkarlarını dile getirdiler, proletaryanın değil. Bunlar, I. Enternasyonal’i bölünmeye götürdüler. I. Enternasyonal, geçen yüzyılın yetmişli yıllarında dağıldı.
1889 yılında; faaliyetinin ilk dönemlerinde Marksizmin yayılması ve geniş kitlelerin işçi Partilerine kazanılması için çok şeyler yapan II. Enternasyonal kuruldu. Ama II. Enternasyonal’in önderlerinin çoğunluğu, oportünizm yolunu, yani işçi Partilerinin faaliyetlerinin burjuva toplumun çerçevesine ve çıkarlarına uydurulması yolunu seçtiler.

“Bir yanda Marx ve Engels ile öte yanda Lenin arasında, II. Enternasyonal oportünizminin tek başına egemen olduğu tüm bir dönem vardır...”*



Oportünistler, burjuvazinin çıkarları doğrultusunda Marx ve Engels’in devrimci öğretisini tahrif ettiler. Bunlar, Partilerinin faaliyetlerini yalnızca yasal koşullara uydurdular ve burjuva yasallığının çerçevesini aşan her mücadeleye karşı çıktılar.
Marx ve Engels’in burjuvazinin devrilmesi yoluyla iktidarın şiddet yoluyla ele geçirilmesi üzerine devrimci öğretisinin propagandasını yapmak yerine, işçi sınıfını onyıllar boyunca proletarya diktatörlüğüne gereksiniminin olmadığı, sosyalizme barışçıl yoldan—burjuva parlamentolarda çoğunluğu ele geçirerek, yalnızca oy vererek ve barışçıl propaganda ile—ulaşılabileceği gevezeliğine boğarak uyuttular.
1903 yılında Rusya’da Bolşevik partisi örgütlendi. Bu, Lenin tarafından örgütlendi. Lenin’in öğretisi, Leninizm, Marx ve Engels’in öğretisinin yeni tarihsel gelişme döneminde, kapitalizmin son aşamasına—emperyalizm aşamasına girdiği dönemdeki devamı ve geliştirilmesidir. Emperyalizmin tam da kapitalizmin tüm çelişkilerinin son derece keskinleştiği, işçi sınıfının, köylülüğün ve sömürge ve yarı-sömürgelerin emekçi kitlelerinin emperyalist boyunduruğa karşı mücadelesinin güçlendiği bu dönemde, proletarya diktatörlüğünün zaferi sorunu gündeme gelir. Leninizm, tam da bu işçi sınıfının proletarya diktatörlüğü uğruna mücadelesi döneminde, emperyalist savaşlar ve proleter devrimleri döneminde büyüdü ve gelişti. Bundan dolayı Stalin yoldaş şunu söylemektedir:



“Leninizm, emperyalizm ve proleter devrimi çağının Marksizmidir. Daha tam söylemek gerekirse: Leninizm, genel olarak proleter devrimin teorisi ve taktiği, özel olarak proletarya diktatörlüğünun teorisi ve taktiğidir.”*



Komünist Partisi; önüne hangi hedefi koyar?
Bolşevik Partimiz, Marx ve Engels’in davasını, I. Enternasyonal’in davasını sürdürmektedir. Onun programı, faaliyetinin temeli, (“Komünist Manifesto”da ortaya konan programın doğrudan devamı ve geliştirilmesidir. SBKP(B) programında şunları okuyoruz:
“Proletaryayı büyük tarihsel misyonunu yerine getirmeye yetenekli kılmayı önüne görev olarak koyan uluslararası komünist partisi, proletaryayı bağımsız, tüm burjuva Partilere karşı duran bir Parti halinde örgütler, onun mücadelesinin bütün biçimlerini yönlendirir, sömürücülerin çıkarlarıyla sömürülenlerin çıkarları arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi ona teşhir eder ve gelecek sosyal devrimin tarihsel önemi ve zorunlu önkoşulları konusunda onu aydınlatır. Aynı zamanda, tüm diğer emekçi ve sömürülen kitlenin önünde, onların kapitalist toplumdaki ümitsiz durumlarını ve sermayenin boyunduruğundan kurtuluşlarının çıkarına sosyal devrimin zorunluluğunu ortaya serer. İşçi sınıfının Partisi, Komünist Partisi, emekçilerin ve sömürülen halkın tüm tabakalarını, bunlar proletaryanın bakış açısına sahip olduğu ölçüde, saflarına çağırır.”**



Burada hangi tarihsel misyon, yani hangi politik görev kastedilmektedir? Kastedilen, işçi sınıfının devrimci mücadelede önder sınıf, yani onun hegemonu olması gerektiğidir. İşçi sınıfı, tüm emekçilerin, tüm köylülerin Çara ve çiftlik sahiplerine karşı mücadelesinde önderi olmak zorundadır; o, köy halkının yoksul tabakalarının başına geçmeli ve sosyalist devrimin zaferi için mücadele etmelidir, o, burjuvaziyi bastırmak, sosyalizm davasını sonuna kadar sürdürmek, komünist toplumu yaratmak için kendi diktatörlüğünü kurmalı, kendi devletini yaratmalıdır. Proletaryanın büyük tarihsel görevi, bundan oluşmaktadır.
Komünist Enternasyonal, dünyanın tüm ülkelerinde proletaryanın öncülerini bağımsız politik Parti olarak örgütlemektedir. Bu Parti’nin üyesi olmak demek, büyük tarihsel görevi yerine getirmek, Komünist Partisi ile diğer bütün Partiler arasındaki farkın ne olduğunu herkese göstermeyi bilmek demektir, proletaryanın kapitalist toplumdaki sınıf mücadelesinin bütün biçimlerini yönlendirmeyi bilmek demektir; bütün kapitalist ülkelerde komünistlerin proletarya ve tüm sömürülenlerin çıkarlarıyla kapitalistlerin, çiftlik sahiplerinin ve tüm sömürücülerin çıkarları arasındaki uzlaşmaz çelişkiyi göstermeyi bilmeleri demektir; bütün ülkelerde bir komünistin işçi sınıfının kurtuluşunun tek yolu olarak sosyalist devrimin önemini göstermeyi bilmesi demektir; bütün ülkelerde komünistlerin geniş emekçi kitlelerin başına geçip onlara iktidarı ele geçirme yolunda önderlik etmeyi bilmeleri demektir.
Komünist Partisi, muzaffer proletarya diktatörlüğü ülkesinde, sosyalizmi inşa eden ülkede hangi görevlerle karşı karşıya bulunmaktadır? Sovyetler Birliği’nde her Parti üyesi, yolumuzun sosyalizmin nihai zaferinin tek yolu olarak doğruluğunu göstermek ve kanıtlamak zorundadır. Komünist, işçilerin ve köylülerin geniş kitlesine bu yolda önderlik etmeyi bilmek zorundadır. O, sınıf düşmanını teşhir etmeyi ve dize getirmeyi bilmek zorundadır. Sosyalist inşa yolunda ortaya çıkarı tüm zorluklara karşı mücadele etmeyi, bunları aşmayı bilmek zorundadır. Bütün bu alanlarda, güçlerini sakınmadan, savaşçıların ön saflarında yürümelidir.
Marx ve Engels, Komünist Partisi üyelerinden büyük ve ciddi taleplerde bulundular. Onlar, Parti’nin saflığını talep ettiler ve proletaryaya ve onun görevlerine yabancı olan kişilerin Parti’nin saflarına sızmasına karşı mücadele ettiler. Proleter olmayan sınıflardan gelen diğer kişilerin de Parti’ye alınmasına izin verdiyseler de, bu kişilerin proleter olmayan burjuva düşünce tarzlarından amansızca kopmalarını ve proleter programı tamamıyla özümsemelerini talep ettiler. Marx ve Engels, Parti’nin niteliği pahasına çok sayıda Parti üyesi peşinde koşmaya karşıydılar. Her Parti üyesinden, faaliyet, mücadelede amansız bağlılık ve devrimin kahramanca savunulmasını talep ettiler. Kendileri, herşeyi Parti’nin davasına adayan örnek komünistlerdi. Biz Bolşevikleri, Lenin bu doğrultuda eğitti. Başında önderi Stalin yoldaşın bulunduğu Partimiz, bizi bu doğrultuda eğitmektedir.
Parti üyesi adı, her komüniste zorlu yükümlülükler yüklemektedir. İşçi sınıfının öncü birliğinin üyesi olarak komünist, partisiz kitleler önünde büyük bir sorumluluk taşır. Parti üyesi büyük ismini yüksekte ve saf tutmak, her komünistin yükümlülüğüdür. Stalin yoldaş şunları söyledi:

“Biz komünistler, özel türden insanlarız. Biz özel bir maddeden biçimlendirilmişiz. Biz, büyük proleter stratejisyenin, Lenin yoldaşın ordusunu oluşturanlarız. Bu orduya mensup olmaktan daha büyük bir onur yoktur. Lenin yoldaşın kurucusu olduğu ve önderi olduğu Parti’nin üyesi olmaktan daha büyük bir ad yoktur. Bu Parti’nin üyesi olmak, herkesin harcı değildir. Bu Parti’nin üyeliğiyle bağlı olan zorlukları ve fırtınaları atlatmak, herkesin harcı değildir. İşçi sınıfının evlatları, zorluğun ve mücadelenin evlatları, anlatılamaz yoksunlukların ve yiğitçe çabaların evlatları—herşeyden önce bunlar, bu Parti’nin üyesi olmalıdırlar. Bundan dolayıdır ki, Leninistlerin Partisi, Komünist Partisi, kendisini aynı zamanda işçi sınıfı Partisi olarak adlandırmaktadır.”*



SBKP(B)’nin XVII. Kongresi’nde, Partimizin işçi sınıfı, onun komünizmin nihai zaferi uğruna mücadelesi için önemini aşağıdaki gibi belirleyen yeni bir Parti tüzüğü kabul edildi:

“Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik), Komünist Enternasyonal Seksiyonu, Sovyetler Birliği proletaryasının örgütlü öncü birliğidir, onun sınıf örgütünün en yüksek biçimidir.
Parti, proletarya diktatörlüğü uğruna, sosyalizmin zaferi uğruna mücadelede proletaryanın, emekçi köylülüğün ve tüm emekçi kitlelerin önderliğini gerçekleştirir.
Parti, proletarya diktatörlüğünün bütün organlarını yönlendirir ve sosyalist toplumun başarılı inşasını güvence altına alır. Parti, bilinçli, sarsılmaz proleter disiplinle bir arada tutulan bütünlüklü mücadele örgütüdür. Parti, programdan sapma, Parti disiplininin çiğnenmesi ve Parti içinde fraksiyonel gruplarla bağdaşmayan beraberliği, ifade birliği ve eylem birliği ile güçlüdür.”*

Her bir komünistin yükümlülüğü, buradan çıkmaktadır. Bu görüşten yola çıkan Parti, her komünistten, SSCB proletaryasının örgütlü öncü birliğinin üyesi olarak yerine getirmekle yükümlü olduğu belli taleplerde bulunur.

II. BOLŞEVİK PARTİ’NİN TEMELLERİ


“Bizim Partimiz, işçi sınıfının kurtuluşu için sınıf bilinçli, ileri savaşçıların birliğidir”*,
diye yazıyordu Lenin Aralık 1905’te. İşçi sınıfının öncü müfrezesi olma rolünü, Partimiz varlığının otuz yılında en zor, en karmaşık durumlarda yerine getirdi. Daha Partimizin biçimlenmesinden önce Bolşevizm yanlıları, Leninistler (Bolşevik ismini 1903 yılında, II. Parti Kongresinden sonra aldılar), Marksizmin devrimci öğretisinin zemini üzerinde durmak yerine burjuva ve küçük-burjuva düşünceleri temsil eden gruplara ve Partilere karşı çetin bir mücadele yürüttüler. Partimizin kurulmasından önceki on yıl içinde (ve aynı şekilde bunu izleyen yıllarda) Lenin ve yandaşları, önder devrimci gücü işçi, sınıfında değil de köylülükte gören Narodniklere karşı mücadele yürüttüler. Leninistler, işçi sınıfı hareketi içinde Marx’ın devrimci öğretisini burjuvazinin çıkarlarına uydurmak amacıyla çarpıtmaya çalışan bütün oportünistlere karşı mücadele yürüttüler. Leninistler, Çarlık hükümetinin kendilerine basında Marx’ın öğretisini burjuvazinin yararına ve çıkarına çarpıtma izni verdiği “legal Marksistler”e karşı mücadele yürüttüler. Leninistler, devrimci mücadeleden cayarak ve politik mücadelede önderliği burjuvaziye bırakarak işçi sınıfının mücadelesini yalnızca iktisadi mücadeleyle sınırlamaya çalışan “Ekonomistler”e karşı mücadele yürüttüler. Leninistler, işçi hareketini burjuva hareketin bir uzantısı yapmaya ve onun devrimdeki önder rolünü elinden almaya çalışan Menşeviklere karşı mücadele yürüttüler.
Lenin, daha 1894 yılında, “işçilerin mücadelesinin yolunu gösterdi. O dönemde, “ ‘Halkın Dostları’ Kimlerdir ve Sosyal-Demokratlara Karşı Nasıl Savaşırlar?” (tırnak içinde Halkın Dostları olarak Lenin alaycı bir şekilde liberal Narodnikleri kastediyordu) kitabında şunları yazdı:

“Sosyal-demokratlar” (Bolşevikler o dönemde kendilerini sosyal-demokratlar olarak adlandırıyorlardı —E.Y.), diye yazıyordu Lenin, “bütün dikkatlerini ve faaliyetlerini işçi sınıfına yöneltiyorlar. İşçi sınıfının ileri temsilcileri, bilimsel sosyalizmin düşüncelerini, Rus işçisinin tarihsel rolü düşüncesini benimseyip, bu düşünceler geniş bir yaygınlık kazandığında ve işçiler sağlam örgütler kurup, işçilerin bugünkü dağınık işletmeler düzeyindeki mücadelesini bilinçli sınıf mücadelesine dönüştürdüklerinde—o zaman Rus işçisi, tüm demokratik unsurların başında, otokrasiyi devirecek ve Rus proletaryasını (bütün dünyanın proletaryasıyla omuz omuza) açık politik mücadelenin doğrudan yolunda muzaffer komünist devrime doğru götürecektir.”*



İşçi sınıfı, Şubat ve Mart 1917’de tüm köylülüğün başında otokrasiyi devirdi ve Ekim 1917’ de işçi sınıfı, kır yoksullarıyla ittifak içinde Lenin’in önceden gördüğü sosyalist devrimi gerçekleştirdi. Ve Partimiz, bu dönemden itibaren Sovyetler Birliği proletaryasını Komünist Enternasyonal saflarında komünizmin nihai zaferine doğru götürmekte ve bütün ülkelerin proletaryasına dünya Ekim’i için, muzaffer komünist devrim için en büyük yardımı yapmaktadır.
Lenin’in olayların gidişatını on yıllar öncesinden böyle bir tamlık ve doğrulukla görmesini mümkün kılan şey neydi?
Bu, toplumsal mücadele sürecine derin bakış, insan toplumunun yapısına derin bakıştı. Ve bu derin bakışı Lenin’e, “hepimize Marx ve Engels’in devrimci öğretisi vermiştir, vermektedir.

Fakat Lenin, Marx ve Engels’in yalnızca öğrencisi değildi. Lenin” Marx ve Engels’in öğretisini emperyalizm ve başlamakta olan proleter devrimler dönemindeki sınıf mücadelesinin yeni koşulları altında bağımsız bir şekilde geliştirdi. Lenin, Marx ve Engels’in öğretisi temelinde bizim Bolşevik programımızı hazırlayıp ortaya koydu; bütün ülkelerin ve halkların devrimci hareketinin muazzam deneyimlerine dayanarak Bolşevik örgütümüzün temellerini yarattı; işçi sınıfının muazzam enternasyonal “devrimci deneyimine dayanarak Partimizin stratejisini ve taktiğini hazırlayıp ortaya koydu.
“Bolşevizm”, diye yazıyordu Lenin, “1903’te Marksist teorinin granit temeli üzerinde yükseldi. Bu devrimci teorinin —sadece onun—doğruluğunu, sadece tüm XIX. yüzyılın uluslararası deneyimi değil, Rusya’da devrimci düşüncenin yanılgıları ve yalpalamaları, yanlışları ve düş kırıklıkları da kanıtladı.
Yaklaşık yarım yüzyıl boyunca, geçtiğimiz yüzyılın kırklı yıllarından doksanlı yıllarına kadar, Rusya’da ilerici düşünce, inanılmaz ölçüde barbar ve gerici Çarlığın baskısı altında, büyük bir istekle doğru devrimci teoriyi aramış ve Avrupa ve Amerika’nın bu alanda söylediği ‘son sözü’ şaşılası bir gayret ve dikkatle izlemiştir. Biricik doğru devrimci teori olarak Marksizme Rusya gerçekten acı çekerek ulaşmıştır; yarım yüzyıl boyunca eşi görülmedik acılar ve özverilerle, eşsiz devrimci kahramanlıklarla, inanılmaz enerji ve özverili arama, öğrenme, pratikte sınama, düş kırıklığı, Avrupa deneyimiyle doğrulama ve karşılaştırma yoluyla ulaşmıştır.”*
Bolşevik Parti’nin nasıl, neden ve ne zaman ortaya çıktığını bilmeyen, tam da bu Parti’nin politikasının doğruluğunu kimseye kanıtlayamayan, bu Parti’nin geçmişteki yollan hakkında birşey bilmeyen bir yoldaş, Parti’nin üyesi olabilir mi? Böyle bir üye, kesinlikle tam değere sahip birisi olarak görülemez. Bazıları şunu söylüyor: Benim Parti’nin doğru hareket ettiği görüşünde olmam yeterli; kolektifleştirmeyle hemfikirim, sosyalist inşayla hemfikirim, Parti’nin uluslararası politikasını kabul ediyorum. Bu, benim Parti’yi kendi Partim olarak görmeme ve ona üye olmama yetiyor.
Hayır, diye yanıtlıyor Parti, bu yetmez. Parti’ye sempati duyabilirsin ve saflarının dışında da olsan, davranışlarını doğru buluyorsan, onu destekleyebilirsin. Ama Parti’nin senin üye olarak sorumluluğunu alabilmesi için, senin de bizzat Parti için tüm sorumluluğu taşıyabilmen için, bu Parti’yi tanımak, onun programını, tüzüğünü bilmek, en azından dar çerçeve içinde onun tarihini, mücadele yolunu bilmek, onun en önemli kararlarını tanımak, onları savunmayı ve onlar için mücadele etmeyi bilmek zorundasın.
Lenin, neden “Rusya’nın biricik doğru devrimci teori olarak Marksizme acı çekerek ulaştığını” söylemektedir? Herşeyden önce, mücadele, mutlakiyete karşı mücadelede zayıf olan devrimcilerin, Çernişevski gibi, “Narodnaya Volya” savaşçıları gibi insanların tüm kuşaklarına ve diğerlerine, tek doğru teorinin Marksizm olduğunu göstermiş olduğu için. İkincisi, Çarlık altında ve Partimizin biçimlendiği yıllarda insanlar Parti’nin çalışmasına katılmayı, onun örgütlerine üye olmayı yıllarca süren hapis, zindan ya da sürgünlükle ödemek zorunda kaldıkları için. Bugün, günlük komünist gazeteleri okuyorsun, Parti okulları ve komünist yüksek okullar sana açık, kendini politik olarak eğitebilirsin, tüm komünist yazın, Marx, Engels, Lenin ve Stalin’in bütün eserleri elinin altında duruyor, eğer istiyorsan, bütün ülkelerin işçi hareketinin hem teorisini ve hem de pratiğini en küçük ayrıntısına kadar inceleyebilirsin. 35, 30, 25, 20 yıl önce Parti’ye giren yoldaşların durumu aynı mıydı? Sürekli olarak kendilerini jandarmadan, polisten, ajanlardan ve provokatörlerden koruyarak, illegal basımevlerinde işçi sınıfına devrimci mücadelenin hedeflerinin ve görevlerinin açıklandığı gazeteler, kitaplar ve bildiriler basmak zorundaydılar. Kendilerini polisten, jandarmadan ve sayısız ajandan saklayarak, işçiler, sıkıntıları, işçi sınıfının mücadelesi üzerine konuşmak ve birlikte nasıl hareket edebilecekleri üzerine anlaşmak üzere dar çevrelerde buluşuyorlardı. Her dikkatsiz adımları onları hapis, zindan, sürgün ve hatta ölümle tehdit ediyordu. İleriye doğru her adım çetin, zor mücadele ile kazanıldı. Bizim eski Bolşevik kıta’mız, sosyalizm düşüncesini geniş kitlelere taşıma hakkını, on yıllar süren sürgünler ve zindanlarla satın aldı. Bundan dolayı, 1903 yılında Marksizmin sağlam temeli üzerinde oluşan Bolşevik Parti, her üyesinden Marksizm-Leninizm öğretisini incelemeyi ve bu talepten zaman yetersizliği ya da başka bahanelerle kaçmamayı talep etmektedir.
Lenin, şunu yazıyor:

“ ... teorinin bu granit temeli üzerinde yükselen Bolşevizm, deneyim zenginliği yönünden dünyanın hiçbir yerinde eşi olmayan onbeş yıllık (1903-1917) bir pratik tarih yaşamıştır. Çünkü bu onbeş yıl boyunca başka hiçbir ülke, Rusya’nın yaşadığı devrimci deneyimi, hareketin çeşitli biçimlerinin; legal ve illegal, sakin ve fırtınalı, yeraltında ve açık, çevre ve kitle hareketi, parlamenter ve terörist biçimlerinin değişimindeki hızı ve çeşitliliği yaklaşık bir boyutta bile yaşamamıştır. Başka hiçbir ülkede, böylesine kısa bir dönem içinde, modern toplumun bütün sınıflarının öylesine zengin mücadele biçimleri, nüansları ve yöntemleri yoğunlaşmamıştır; ve bu mücadele, ülkenin geriliği ve Çarlık boyunduruğunun şiddeti yüzünden görülmemiş bir hızla olgunlaşmış ve Amerika’yla Avrupa’nın politik deneyimlerinin ‘son sözünü’ özel bir gayret ve başarıyla benimsemiştir.”*



Lenin, 1920 yılında Bolşevik Parti’nin mevcudiyetinin ilk onbeş yılı üzerine bunları yazdı. Ondan bu yana da sosyalist inşanın zaferi için mücadelenin 15 yılı daha geçti. Bu 15 yılda, henüz hiçbir ülkenin, hiçbir halkın sahip olmadığı bir deneyim biriktirdik. Sosyalist toplumun yolunu ilk olarak biz açtık ve bu yolu bütün ülkelerin işçi sınıfına gösterdik. Biz, bu yıllar içinde, Marx ve Engels’in öğretisini yalnızca kullanmasını bilmekle kalmayıp onu bağımsız bir şekilde geliştiren ve bu öğretiyi duyulmamış bir yüksekliğe çıkaran Lenin ve Stalin’in bilimsel eserleriyle zenginleştik. Parti’ye girdiğinde, Partimizin kurulduğu günden itibaren süreci içinde bizim bütün toplumsal sınıfların bütün hareket biçimlerinin en zorlu deneyimlerini biriktirdiğimiz bu otuz yıllık kahramanca, çetin mücadele hakkında bilgisi olmayan bir yoldaş, Parti üyesi olarak sayılabilir mi? Lenin ve Stalin’in eserleri hakkında bilgisi olmayan bir yoldaş, Parti üyesi olarak sayılabilir mi? Elbette sayılamaz!
Bu mücadele hakkında bilgisi olmayan bir Parti üyesi, davamızın nihai zaferi için gerektiği gibi mücadele edebilecek durumda değildir. Elde ettiğimiz başarıları bile doğru bir şekilde anlatamayacağı gibi, yalnızca bugünden hareket ederek mücadelemizin tarihini bir kenara atmaktadır.
Bugüne nasıl geldiğimizi, hangi yoldan gittiğimizi, hangi fırtınalara katlandığımızı, hangi zorluklan aştığımızı, bunları nasıl aştığımızı, zaferlerimiz için neyin gerekli olduğunu bilmeyecektir. Böyle bir Parti üyesi, büyük zorluklara çarptığı zaman rahatlıkla tökezleyebilir, bu zorlukları aşmakla karşı karşıya kaldığı zaman rahatlıkla düş kırıklığına uğrayabilir. Böyle bir Parti üyesi şunu söyleyecektir: “Partisiz olduğum zaman, durumum daha iyiydi—rahatım yerindeydi!” Tam da bundan dolayı herkese şunu söylüyoruz: Komünist ve Bolşevik olmak, Parti’ye girmek mi istiyorsun, o zaman, Parti’nin bugüne nasıl ulaştığını öğrenmek için gerekli zamanı bulmak zorundasın, onun tarihini incelemek zorundasın. Üye olmanı yarım yıl, ya da bir, iki yıl geciktirir, buna karşılık ama daha bilinçli, daha çelikleşmiş olarak gerçekleştirirsen, bunun ne sana ne de Parti’ye zararı olur, bu durumda adımların daha bilinçli, daha sağlam olur ve Parti senden çok daha fazla yarar sağlar.
Komünist Enternasyonal’in II. Kongresi’nde, 1920 yılında, proleter dünya devriminin zaferi uğruna mücadelede Komünist Partisi’nin rolü sorunu ortaya kondu. II. Kongre, Komünist Partisi’nin önemini şöyle belirledi:

“Komünist Partisi, işçi sınıfının bir bölümüdür, hem de onun en ileri, en sınıf bilinçli ve bundan ötürü en devrimci bölümüdür. Komünist Partisi, en iyi, en sınıf bilinçli, en fedakar, en ileri görüşlü işçilerin seçimi yoluyla oluşur. Komünist Partisi, işçi sınıfının çıkarlarından farklı çıkarlara sahip değildir. Komünist Partisi, diğer tüm işçi kitlesinden, işçi sınıfının tüm tarihsel yolunu bütünlüğü içinde görmesi ve bu yolun bütün dönüm noktalarında tek tek grupların, tek tek mesleklerin değil, tersine bir bütün olarak işçi sınıfının çıkarlarını savunmaya çalışarak ayrılır. Komünist Partisi, yardımıyla işçi sınıfının en ileri kesiminin tüm proletarya ve yan-proletarya kitlesine doğru yolda önderlik ettiği örgütsel-politik kaldıraçtır.”*



Nihayetinde Komünist Parti’nin sana şunu sorma hakkı vardır: İşçi sınıfının bu en ileri, eri sınıf bilinçli, en devrimci kesimine mensup musun?
Partinin saflarında “en iyi, en sınıf bilinçli, en fedakar, en ileri görüşlü işçiler” bulunuyor. Parti, senin Parti üyesi olarak yalnızca işletmenin, Kolhozunun, Sovhozunun çalışmasını anlayıp anlamadığını (ki bu mutlak gereklidir) değil, aynı zamanda senin bir bütün olarak işçi sınıfının tarihsel yolu hakkında bilgi sahibi olup olmadığını, yani senin onun tarihini tanıyıp tanımadığını ve “bir bütün olarak işçi sınıfının çıkarlarını savunmayı” bilip bilmediğini denetleme hakkına sahiptir. Komünist Partisi’nin “işçi sınıfının en ileri kesiminin onun yardımıyla proletarya ve yarı-proletaryaya doğru yolda önderlik ettiği örgütsel-politik kaldıraç” olduğu doğru ise (ve bu doğrudur), o zaman, senin bu Parti’ye girmenle bu kaldıracın güçlenip güçlenmediği, onu zayıflatıp zayıflatmadığın, senin ölü bir yük oluşturup oluşturmadığın sorusu ortaya çıkacaktır. Parti, yeni bir üye alımına karar verdiğinde bunları tartmalıdır: Buradan, Parti’ye üye olanlardan istediği ciddi ve sıkı talepler ortaya çıkmaktadır. Bolşevik Partisi, Lenin’in söylediği gibi, yeni tipte bir Parti, savaşkan “militan bir Parti” olarak inşa edildi. Yeni dönemde neden böyle bir Parti inşa edilmek zorundaydı?

“Bu yeni dönem”, diyor Stalin yoldaş Sverdlov Üniversitesindeki derslerinde 1924 yılında, “açık sınıf çatışmaları dönemidir; proletaryanın devrimci eylemlerinin dönemi, proleter devrim dönemi, güçlerin emperyalizmi devirmeye, iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesine doğrudan hazırlanması dönemidir. Bu dönem, proletaryanın önüne yeni görevler koyar: tüm Parti çalışmasını yeni, devrimci bir tarzda örgütlemek, işçileri iktidar uğruna devrimci mücadele ruhuyla eğitmek, yedekleri yetiştirmek ve yakınlaştırmak, komşu ülkelerin proleterleriyle ittifak kurmak, sömürgelerdeki ve bağımlı ülkelerdeki kurtuluş hareketleriyle sağlam bağlar kurmak vs. vs.”*



“Yeni bir Parti’nin”, diye açıklıyordu Stalin yoldaş, “militan bir Parti’nin; devrimci bir Parti’nin, proletaryaya iktidar uğruna mücadelede önderlik edecek kadar cesur, devrimci ortamın çapraşık koşulları içinde yolunu şaşırmayacak kadar deneyimli, hedefe giden yolda bütün tehlikeli engellerden sakınacak kadar esnek bir Parti’nin zorunluluğu buradan gelir.
Böyle bir Parti olmaksızın, emperyalizmi devirmek, proletarya diktatörlüğünü kurmak düşünülemez bile.
Bu yeni Parti, Leninizmin Partisidir.”**

Eğer başlarında Bolşevik Partisi yürümüyorsa, kitlelerin en büyük devrimci coşkusu bile, günümüzde bu kitleleri zafere götüremez. Bunu, proletarya diktatörlüğü uğruna mücadelenin son on yıllardaki deneyimi kanıtladı.
Bundan dolayı, yeni bir proletarya Partisi’ne, Komünist Partisi’ne gereksinim ortaya çıktı. Tam da bu yüzden, kurucusunun ve önderinin Lenin olduğu III. Enternasyonal inşa edildi.

III. SBKP(B)’NİN ANA ÖZELLİKLERİ

Öyleyse, Lenin ve Stalin’in Partisi, SBKP(B), üyelerinin her birinden neleri talep edebilir ve etmelidir?
Stalin yoldaş, Leninci Parti’nin bunlardan taleplerin doğduğu altı ana özelliğini vurgulamaktadır. “Parti... işçi sınıfının öncü birliği olmak zorundadır.” Bu, herşeyden önce

“partinin devrimci teoriyle, hareketin yasalarının bilgisiyle, devrimin yasalarının bilgisiyle silahlanmış olması gerektiği” anlamına gelir. “Yoksa Parti, proletaryanın mücadelesini yönetemez, proletaryaya önderlik edemez.”*



Bundan ötürü, Parti’ye giren herkes kendisine, devrimci teoriyle ne ölçüde donanmış olduğu, devrimin yasaları hakkında birşey bilip bilmediği, işçi sınıfına önderliğe katılıp katılamayacağı, kitleleri ilerletecek yerde onların ardından aksayarak gelip gelmeyeceği sorusunu sormak zorundadır.
Parti’ye girdiğinde, partisiz yoldaşlarının şu veya bu politik sorun, hükümet kararları, Parti kararları hakkında aydınlanmak için, politik olaylar hakkında aydınlanmak için sana danışmak için başvuracaklarını bilmek zorundasın; bu soruları yanıtlamayı, tavsiye ve tembih vermeyi öğrenmelisin. Unutma ki, “Parti işçi sınıfının politik önderidir”.
Biz, milyonlarca kitlenin katıldığı zor, çetin bir mücadele yürütüyoruz. Doğru bir önderlik olmaksızın, güçlü bir önderlik kurmayı olmaksızın, bu milyonlarca proleter kitle mücadeleyi başarıyla yürütemez.

“Bu kurmay heyeti ancak proletaryanın devrimci Partisi olabilir. Devrimci Parti olmayan bir işçi sınıfı, kurmay heyeti olmayan bir ordudur. Parti, proletaryanın savaş kurmay heyetidir.”*



Sen, komünistsin, Bolşevik, Leninci Parti’nin üyesisin; her sıradan partisiz, sana başvurma ve zor anlarda sana, ne yapılması gerektiğini, bu zorluktan nasıl çıkılacağını sorma hakkına sahiptir. O, sana proletaryanın mücadele kurmayının bir üyesi olarak, işçi sınıfı tarafından kurulan öncü birliğin bir temsilcisi olarak sana başvuruyor ve sen, hiçbir şey bilmediğini, bunun Merkez Komitesi’nin, alan komitesinin ya da çevre komitesinin sorunu olduğunu söyleyerek bundan kaçınamazsın. Parti’nin yönetici organlarının her kararını temsil etmeyi bilmelisin. Bunun için de onu dikkatle incelemeli, özümsemeli ve bilinçli olarak pratiğe uygulamalısın.
Şu veya bu yoldaşın Parti’ye girmeden önce kitlelerle bağlarının bulunduğu, ama Parti’ye girdikten sonra, şimdi kendisinin Partili ve diğerlerinin partisiz olduğu gerekçesiyle kitlelerle arasına sınır çektiği durumlar meydana gelmektedir. Bu yanlıştır, Bolşevik Partisi için zararlıdır.
Bundan ötürü Stalin yoldaş, şunu açıklamaktadır:

“Ama Parti sadece öncü müfreze olamaz. Aynı zamanda sınıfın bir müfrezesi, sınıfın bir parçası, varlığının bütün kökleri ile ona sımsıkı bağlı bir parçası olmak zorundadır. Öncü müfreze ile işçi sınıfının arta kalanı arasındaki fark, Parti üyeleriyle partisizler arasındaki fark, sınıflar yokolmadıkça, proletarya, başka sınıflardan gelen unsurlarla kendi saflarını tamamladıkça, işçi sınıfı bütünü ile öncünün düzeyine yükselmedikçe, ortadan kalkamaz. Ama bu fark, işçi sınıfından kopmaya kadar varırsa, Parti kendi içine çekilir ve partisiz kitlelerle bağları çözülürse, Parti Parti olmaktan çıkar. Parti, partisiz kitlelerle bağlı değilse, kendisiyle partisiz kitleler arasında bağlantı yoksa, bu kitleler Parti’nin önderliğini kabul etmiyorlarsa; eğer Parti’nin kitleler arasında manevi ve siyasi itibarı yoksa, Parti sınıfa önderlik edemez.”*



Bundan dolayı, daha dün partisiz olup bugün Parti’ye giren sen, Parti üyesi olarak kitleleri etkileyebilmek, Parti’nin iradesini ve kararlarını partisiz kitlelere taşıyabilmek için, yalnızca içinden geldiğin partisiz kitlelerle bağlarını zayıflatmamakla kalmamalı, bilakis bunları güçlendirmelisin. SSCB Kolhozcularının I. Hücum İşçileri Kongresi’nde Stalin yoldaş, özellikle köydeki Parti üyelerinin rolü ve çalışması üzerinde durdu.



“Partisiz kolektif köylülere”, diyordu O, “Bolşevik tarzda yaklaşan komünistler var. Ama Parti üyelikleriyle böbürlenen ve partisizleri yanlarına yaklaştırmayanlar da var. Bu kötü ve zararlıdır. Bolşeviklerin gücü, komünistlerin gücü, Partimizi milyonlarca partisiz aktifle çevrelemeyi bilmesinde yatar. Biz Bolşevikler milyonlarca partisiz işçi ve köylünün güvenini Parti için kazanmayı bilmemiş olsaydık, şimdi sahip olduğumuz başarılara sahip olamazdık. Ama bunun için ne gereklidir? Bunun için Parti üyelerinin kendilerini partisizlerden ayırmamaları, Parti üyelerinin kendilerini Parti yuvalarına kapatmamaları, Parti üyelikleriyle böbürlenmemeleri, bilakis partisizlerin sesine kulak vermeleri, partisizlere yalnızca öğretmemeleri, aynı zamanda onlardan da öğrenmeleri gereklidir.
Parti üyelerinin gökten düşmedikleri unutulmamalıdır. Tüm Parti üyelerinin bir zamanlar partisiz oldukları unutulmamalıdır. Bugün biri partisizdir, ama yarın Parti üyesi olacaktır. Aslında bunda böbürlenecek ne var? Biz eski Bolşevikler arasında 20-30 senedir Parti’de çalışan kişiler az değil. Ve bizler de bir zamanlar partisizdik. Eğer 20-30 yıl önce o zamanki Parti üyeleri bize tepeden baksalar ve Parti’ye yaklaştırmasalardı halimiz ne olurdu? O zaman olasılıkla bir dizi yıl boyunca Parti’den iteklenmiş olurduk....
Bu nedenle Parti üyelerimiz; partisizler karşısında bazen burunları havada olan bugünkü genç Parti üyelerimiz, bütün bunları, özellikle de kendini beğenmişliğin değil, alçakgönüllülüğün Bolşeviklere yakıştığını unutmamalıdırlar.”*

Stalin yoldaşın sözünü ettiği ikinci nitelik, “partinin işçi sınıfının örgütlü müfrezesi olması”dır. Parti, gerçekten örgütlü müfreze olarak hareket ederse, proletaryaya hücumda önderlik edebilecek durumdaysa, proletaryayı düşmanın darbelerinden sakınmayı biliyorsa, “mücadelede disiplin ve planlılık ruhunu, örgütlülük ve süreklilik ruhunu örgütsüz partisiz işçilerin milyonlarca kitlesine” taşımayı biliyorsa, ancak bu durumda görevlerini çözebilir. Dolayısıyla her Parti üyesi herşeyden önce şu yada bu Parti örgütünün üyesi olmalıdır. Lenin ve Stalin’e göre Parti, Parti örgütlerinin bir toplamıdır. Bundan dolayı, XVII. Parti Kongresi’nde kararlaştırılan Parti tüzüğünün 1. maddesi, komünistlerden şu ana istemde bulunmaktadır:



“Parti programını kabul eden, örgütlerinden birisinde çalışan, Parti’nin kararlarına uyan ve üye ödentisini ödeyen kişi, Parti üyesi sayılır.”*



Biz Bolşevikler, Parti’ye mensup olmayı Parti’nin oluşmasının başlangıcından beri böyle kavradık.
Tüzüğün bu ilk maddesine XVII. Parti Kongresi, evvelden beri Partimizin temeli olan, bizim her Parti üyesinden, her Bolşevikten talep ettiğimiz şeyin yazıya geçirilmiş hali olan bir ek (Madde 2) kararlaştırdı.

“2) Parti üyesinin yükümlülükleri:

a— en sıkı Parti disiplinini korumak, Parti’nin ve ülkenin siyasi yaşamına aktif olarak katılmak, Parti’nin politikasını ve Parti organlarının kararlarını pratikte uygulamak;
b— ideolojik donanımını mükemmelleştirmek, Marksizm-Leninizmin temellerini, Parti’nin en önemli politik ve örgütsel kararlarını özümsemek ve bunları partisiz kitlelere açıklamak için kesintisiz çalışmak;
c— Sovyet Devleti’nde yönetici Parti’nin üyesi olarak çalışma ve devlet disiplinini korumada örnek olmak, çalışma alanının tekniğinde ustalaşmak ve mesleki kalifikasyonunu sürekli yükseltmek.”**

1903 yılındaki II. Parti Kongresi’nde bölünme gerçekleşti: iki Parti oluştu.—Bolşevikler ve Menşevikler. Bölünme, esas olarak kimlerin Parti üyesi sayılması gerektiği sorununda gerçekleşti. Menşevikler, Parti üyesinin Parti programını kabul etmesinin ve şu ya da bu örgütün önderliği altında çalışmasının yeterli olduğunu söylediler. Bolşevikler, her Parti üyesi, bir Parti örgütüne mensup olmalı ve Parti görevlerini yerine getirmelidir. İlk bakışta aradaki fark önemsiz görünmektedir. Ama gerçekte Menşevikler, Parti disiplinine uymak istemeyenler de dahil herkesin, Parti programını kabul ettiklerini ilan ettikleri ve üye ödentisi ödedikleri sürece, kendisini Parti üyesi olarak adlandırabilmesini istiyorlardı. Örneğin, şunu söylüyorlardı:
“Parti’ye sempati duyan her öğrenciden yada profesörden, şu veya bu örgüte mensup olması gerektiği talep edilebilir mi?” Eğer Menşeviklere kulak assaydık, o zaman Partimiz, proleter disiplini kabul etmeyen, kendi örgütüne karşı yükümlülüğünü kabul etmeyen muazzam sayıda üyeye sahip olurdu. İleri işçiler, böyle bir Parti’de dağılır, proleter olmayan unsurlar kitlesi içinde kaybolurlardı. Böyle bir Parti, üzerine yüklenen görevi yerine getirebilecek durumda olmazdı. Devamında Parti programının ve tüzüğünün nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde duracağız. Burada yalnızca, Parti tüzüğünün 1. paragrafında yalnızca Parti üyesinin Parti’nin kararlarına tabi olmasının değil, aynı zamanda Parti’deki her azınlığın çoğunluğa tabi olduğunun söz konusu olduğuna işaret etmek istiyoruz. Burada söylenen, Parti kararlarının tüm üyeler için bağlayıcı olduğudur.
Stalin yoldaş, Partimizin üçüncü özelliği olarak, proletaryanın sınıf örgütünün en yüksek biçimi olması olgusunu sayar; bu, şimdi tüzükte yazılı hale de getirilmiştir. Proletaryanın sayısız kitle örgütleri—sendikalar, kooperatifler, işletme örgütleri, gençlik birlikleri ve gönüllü demekleri— de aynı şekilde işçi sınıfının örgütleridir. Ama, işçi sınıfının bütün bu örgütleri için ortaklaşa, bütünlüklü bir çizgi hazırlayıp ortaya koymayı bilen proletaryanın sınıf örgütünün en yüksek bir biçimine kesinlikle gereksinim vardır.
Böyle bir örgüt, proletaryanın Partisi’dir.

“Parti, bunun için gerekli bütün önşartlara sahiptir; çünkü birincisi, Parti, proletaryanın partisiz örgütlerine doğrudan doğruya bağlı olan ve çoğu defa bu örgütleri yöneten işçi sınıfının en yetkin unsurlarının toplandığı alandır; ikincisi, işçi sınıfının en yetkin unsurlarının toplanma alanı olarak Parti, işçi sınıfının örgütlerinin bütün biçimlerini yönetmeye yetenekli önderlerin yetiştirilmesi için en iyi okuldur; üçüncüsü, işçi sınıfı önderlerinin yetiştirilmesi için en iyi okul olarak Parti, deneyimi ve otoritesi sayesinde proletaryanın mücadelesinin önderliğini merkezileştirmeye ve böylelikle işçi sınıfının çeşitli partisiz örgütlerini, Parti’yi sınıfa bağlayan yardımcı organlar ve volan kayışları haline getirmeye yetenekli biricik örgüttür.”*
Dördüncü özellik, Parti’nin proletarya diktatörlüğünün aleti olmasıdır. Parti olmadan, onun demirden disiplini olmadan, iktidarı ele geçiremez, sınıf düşmanını deviremez ve proletarya diktatörlüğünü örgütleyemezdik. Parti olmadan, iktidarı ele geçirmiş olsak bile, onu iki ay bile elimizde tutamazdık. Ama görev, yalnızca iktidarı elde tutmak değil, ele geçirilen iktidarı pekiştirmek ve proletaryanın etkisini milyonlarca kitle üzerine yaymaktı. Lenin 1920’de şunları yazdığında bunu hatırlatmaktadır:

“Elbette şimdi neredeyse herkes, Bolşeviklerin, Partimizde en sıkı, gerçekten demir disiplin olmadan, Parti’nin işçi sınıfının tüm kitlesi tarafından, yani bu sınıf içindeki düşünen, dürüst, özverili, etkin, ve en geri kesimlere yol gösterme ya da onları sürükleme yeteneğine sahip kim varsa onlar tarafından tam ve koşulsuz desteklenmeden, bırakın iki buçuk yılı, iki buçuk ay bile iktidarda kalamayacağını görüyor.”*

Ama bu tarihten beri 14 yıldan fazla geçti ve bu yıllar içinde alışılmamış derecede karmaşık ve zor koşullar altında proletarya diktatörlüğü ayakta tutulmak ve pekiştirilmek zorundaydı, milyonlarca işçiye ve köylüye ekonominin tümüyle sosyalist yeniden yapılanması yolunda önderlik edilmesi bilinmek zorundaydı, sınıf düşmanına karşı, müdahil devletlerin ve devrik sınıfların burjuva iktidarı yeniden kurma, kapitalizmi yeniden inşa etme çabalarına karşı mücadele etmesini bilmek zorundaydı. Milyonlarca bireysel köylüye sosyalist ekonomi yolunda önderlik edilmek zorundaydı. Bunun için dev bir eğitim çalışmasının başarılması zorunluydu. Parti olmaksızın, tüm bunlar olanaksız olurdu. Bunun için Lenin, o zamanlar, 1920 yılında şunları yazdı:
“Proletarya diktatörlüğü, eski toplumun güçlerine ve geleneklerine karşı kanlı ve kansız, şiddete dayalı ve barışçıl, askeri ve ekonomik, pedagojik ve idari inatçı bir mücadeledir. Milyonlarca ve on milyonlarca insanın alışkanlık gücü, korkunç bir güçtür. Demir gibi sağlam ve savaşta çelikleşmiş bir Parti olmadan, söz konusu sınıf içinde namuslu olan ne varsa onun güvenini kazanmış, kitlelerin nabzını tutmasını ve etkilemesini bilen bir Parti olmadan, bu mücadeleyi başarıyla yürütmek olanaksızdır.”


Stalin yoldaşın sözünü ettiği beşinci özellik, Parti’nin “fraksiyonların varlığıyla bağdaşmayan irade birliğinin cisimleşmesi” olmasıdır. Bu sorunun üzerinde daha sonra ayrıntılı olarak duracağız. Burada, yalnızca, X. Parti Kongresi’nin daha 1921’de şu direktifi verdiğini saptamak istiyoruz:

“... her türlü fraksiyonculuğun tümüyle tasfiyesini sağlamak,... şu veya bu platform temelinde oluşan istisnasız bütün grupları derhal dağıtmak ve... fraksiyonel çıkışlara izin verilmemesine en sıkı şekilde dikkat etmek. Bu Parti kararlarının uygulanmaması, Parti’den kesin ve hemen atılmayı beraberinde getirmek zorundadır.”**



Parti’nin birliği için mücadele eden bir komünist olarak senden talep edilen nedir? Senden talep edilen, bu birlik için aktif olarak mücadele etmen, bu birliği korumayı ve kollamayı bilmendir. Parti içinde Parti’yle uyum içinde olmayan özel bir çizgi izleyen ve kendi grup disiplinine sahip bir grup oluşturma çabası—böyle her çaba, Parti’ye karşı ağır bir suçtur. Böyle her grup kaçınılmaz olarak Parti’ye karşı mücadeleye, yani karşı-devrime götürür. Zinovyevciler, bu şekilde Kirov yoldaşı katleden faşist katillerin karşı-devrimci bir çetesi haline dönüştüler. Troçki fraksiyonu, bu şekilde uluslararası karşı-devrimin öncü müfrezesi haline geldi.
Sınıf düşmanı, Parti içinde Parti’ye karşı mücadele eden insanların çıkmasını bekliyor. Sınıf düşmanı, bu durumda fraksiyoncuları desteklemek, onların sırtını sıvazlamak için herşeyi yapar ve bunlar, bu şekilde sınıf düşmanının yardakçıları durumuna gelirler. Parti’nin saflarında, hangi türden olursa olsun, Parti’nin çizgisiyle hemfikir olmayan grupların oluşmasına izin vermemesinin nedeni budur.

“Proletarya Partisi’nin demirden disiplinini (özellikle diktatörlüğü sırasında) az da olsa zayıflatan herkes, gerçekte proletaryaya karşı burjuvaziye yardım eder” diye uyarıyordu Lenin.
Ve son olarak Partimizin altıncı özelliği: “Parti, kendini oportünist unsurlardan arındırarak güçlenir.”
Bunlar, nasıl oportünist unsurlardır? Nereden gelmektedirler? İşçi sınıfı, eski küçük-burjuvaziden, küçük-burjuva aydınlardan “Çin Seddi” ile ayrılmaz. Burjuva etki, proletaryanın ve onun Partisi’nin saflarına sızar. Partimize sızan küçük-burjuva unsurlar, oportünizmin kaynağıdır, küçük-burjuva düşüncelerin etkisini Parti’nin saflarına taşımaktadırlar. Oportünizm ise, proletaryanın mücadelesini burjuvazinin çıkarlarına uydurma çabasıdır. Oportünizm, burjuva ve küçük-burjuva unsurlara verilen bir ödünler sistemi, Kulaklara, spekülatörlere, tembellere ve müsriflere verilen bir ödünler sistemidir. Ve Partimiz, var oluşundan bu yana, oportünistlere karşı enerjik bir mücadele yürüttü ve yürütüyor, sürekli olarak oportünist unsurlardan arınıyor. Daha illegalite döneminde, saflarından Menşevikleri def etti, Troçkistleri kovdu, sağ oportünistleri atıyor. Lenin’in şu uyancı sözleri hatırda tutulmalıdır:
“Devrimin arifesinde ve onun zaferi için amansız mücadele anlarında Parti içindeki en küçük yalpalama bile herşeyi mahvedebilir, devrimi başarısızlığa uğratabilir, iktidarı proletaryanın ellerinden koparıp alabilir, çünkü iktidar henüz sağlamlaşmamıştır, ona karşı hücum ise henüz çok güçlüdür.”



İçsavaş cephelerindeki zaferlerden soma da, proleter devletin ekonominin yeniden inşasına ve teknik donanımına başladığı sırada, geliştirilmiş sosyalist hücum koşullarında da, sınıf düşmanı direnişi bırakmadı, muzaffer sosyalist inşamıza ket vurmaya çalıştı. Parti saflarındaki oportünistler, sınıf düşmanının Partimizin daha az dayanıklı unsurları üzerindeki etkisini yansıtmaktadırlar.
Parti, kimleri saflarından kovmaktadır?
O, Parti’yi dolandıran, gerçek niyetlerini ondan gizleyen ve Parti’nin politikasını baltalayan bütün ikiyüzlü unsurları saflarından acımaksızın kovmaktadır:

“Parti’nin ve devletin demirden disiplinini açıktan ve gizlice çiğneyenlerden;
burjuva unsurlarla iç içe geçmiş yozlaşmışlardan;
kariyeristlerden, yalnızca kendi derisini düşünen kişilerden ve bürokratlaşmış unsurlardan;
temiz olmayan davranışlarıyla Parti’ye zarar veren ve Partinin bayrağını kirleten ahlaki olarak çökmüş kişilerden;
parti üyesi yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve Parti’nin programını, tüzüğünü ve en önemli kararlarını özümsememiş pasif unsurlardan...”*

İşte tam da bundan ötürü, oportünistlere karşı mücadele ve onların teşhiri, sosyalizmin zaferi için mücadelemizin zorunlu bir önkoşuludur.
Tam da bundan ötürü, Parti, her iki yılda bir saflarının sınıfa yabancı ve düşman unsurlardan temizlenmesini gerçekleştirir, tüm kamuoyu önünde saflarını gözden geçirir.
Düşmanlar ve oportünistler, Partimizi bölmeyi asla başaramayacaklardır. Partimizi bölmek için yapılan bütün çabalar, kahredici bir ders aldılar. Partimiz güçlü ve birlik içindedir, Lenin’in ölümünden sonra Stalin yoldaşın yaptığı yemini yerine getirmiştir:

“Lenin yoldaş bizlerden ayrıldığında, Parti’nin birliğini gözbebeğimiz gibi korumamızı vasiyet etti. Sana yemin ediyoruz ki Lenin yoldaş, bu buyruğunu onurla yerine getireceğiz.”**



VI. KOMÜNİST, PARTİ PROGRAMINI BİLMEK ZORUNDADIR

Parti programını biliyor musun? Sen de yalnızca Parti programını kabul edenlerin (ve haliyle bilenlerin) Parti üyesi olabileceklerini düşünüyor musun? Ne yazık ki, Parti programını gerektiği gibi bilmeyen Parti üyelerine ve adaylarına rastlanmaktadır. Peki, Parti’nin programı nedir? Bu, Parti’nin komünizm için mücadeleyi nasıl kavradığının, sosyalizmin zaferini hangi yollardan tamamlamayı düşündüğünün ortaya konmasıdır. Parti’nin programı, Parti’nin komünizm için mücadelenin tüm sorunları hakkındaki düşüncelerini sergiler. Program, politik alanda, ulusal ilişkiler alanında, askerlik, yargı, halk eğitimi, dini ilişkiler alanında, ekonomi, tarım, dağıtım, para ve bankacılık, iş emniyeti ve sosyal hizmetler, halk sağlığının korunması alanlarında Partimizin taleplerini içerir.
İşte Lenin’in Parti programı üzerine söyledikleri:

“Program olmadan Parti, olaylar nasıl gelişirse gelişsin hep kendi çizgisini sürdürebilecek herhangi bir politik organizma olarak olanaksızdır.”

Parti programını kabul ederek işçi sınıfı önünde onu savunma, onu hayata geçirme, onun tümüyle gerçekleşmesi için mücadele etme, pratiğe geçirilmesinin önüne engel olmaya çalışan herkese karşı mücadele yürütme, onun tümüyle uygulanmasının karşısında duran tüm zorlukların üstesinden gelme yükümlülüğünün altına giriyorsun. Programı tanımıyorsan, nasıl uygulayabilirsin? Onu nasıl pratiğe geçirebilirsin? Onu nasıl savunabilirsin? Parti programı; tüm çalışmamızın hedefleri ve görevleridir. Ama programı bilmiyorsan, ne için çalıştığımızı, ne için mücadele ettiğimizi bilemezsin. Eğer Parti programım tanımıyorsan, senin tüm çalışmana bir anlam veren geniş bakış açısına sahip olamazsın. Varsayalım ki, tüketim kooperatifinde çalışıyorsun, gün boyu, aylar boyu, yıllar boyu tezgahın arkasında duruyorsun. Eğer dev bir programın, dev bir planın bir parçasını yerine getirdiğin konusunda açık değilsen, o zaman yaptığın iş sana küçük gelecektir. Ama, Parti’nin verdiği görevler doğrultusunda hangi işi yapıyorsan yap, toplumun sosyalist yeniden yapılanması dev planının bir parçasını yerine getirdiğinin bilincindeysen, bu durumda senin küçük işin büyük hedef, komünizmin zaferi görevi bakımından sana anlamlı gelecektir. Bundan ötürü, Parti, senden programı kabul etmeni, onu incelemeni ve özümsemeni talep ediyor. Eğer anlamadığın bir şey olursa, bu durumda örgütten, Parti yönetiminden bilgi iste; çünkü, ancak onu bilinçli olarak özümsediğinde, Parti programını ve onun kararlarını pratiğe geçirebilirsin. Programı sadece biçimsel olarak kabul etmek, sadece biçimsel olarak tanımak, Parti için kötüdür, zararlıdır.
Peki, programa karşı biçimsel davranmak ne demektir? Bu, bu programı savunma konusunda Parti’ye karşı yükümlülük hissetmemek, bunun bilincinde olmamaktır. Ama Parti senden onu günbegün uygulamanı, günbegün savunmanı, program için mücadele etmeni talep ediyor. Bu üretim ve maliye planı için, yüksek bir emek kalifikasyonu için, yüksek bir emek üretkenliği için, sosyalist mülkiyete karşı özenli bit davranış için mücadele anlamına gelmektedir. Programın bilinçli olarak yerine getirilmesi, işçi sınıfının gereksinimleri, geniş emekçi kitlelerin gereksinimleri karşısında en dikkatli davranışı, kitlelerin yaşantısındaki tüm ufak şeylerin göz önünde bulundurulmasını gerektiriyor. Programa karşı bilinçli davranış, yalnızca dine karşı mücadelenin zorunluluğunu basitçe kabul etmeyi değil, aynı zamanda senin bu mücadeleye aktif olarak katılmanı talep ediyor. Ulusal sorunda Parti programına karşı biçimsel değil bilinçli davranış, senden yalnızca ulusların hak eşitliğini kabul etmeni istemiyor, aynı zamanda ulusların bu hak eşitliğini savunmanı, bütün milliyetçilere, anti-Semitizme vs. karşı bilinçli olarak mücadele etmeni, senin varolduğun yerde herhangi birisi milliyetçilik sergilediğinde ona enerjik bir ders vermeni talep ediyor.
Sen komünistin var olduğu yerde sınıf düşmanı unsurların Sovyet iktidarını kötülediği, Parti’ye küfrettikleri, onun programıyla alay ettikleri ve sen komünistin nahoş bir duruma düşmemek için sustuğun durumlar olmuyor mu? Parti’ye, Sovyet iktidarına, Parti programına karşı böyle bir tavra göz yumduğunda, bunları bu tarzda “savunduğunda”, sen kötü, işe yaramaz bir komünistsin.
Pratiğe doğru geçirip geçirmediğini denetlemek için zaman zaman Parti programına bakmanın sana, komüniste hiç bir zararı dokunmaz. Bu durumda, her adımında daha bilinçli davranacak, bu programın başarıyla yerine getirilmesinin hangi yollardan sağlanacağını ve bunu tümüyle gerçekleştirmek için daha ne kadar şeyin yapılması gerektiğini göreceksin. Böylece programın yalnızca senin bulunduğun alanda, iktisadi cephede değil, aynı zamanda diğer bütün alanlarda da yerine getirilmesiyle tanışacaksın. Ancak bundan sonra komünist davamızın tüm büyüklüğü kendisini sana gösterecek ve sana verilen ve yer yer “küçük” olan işin dar bakış, açısını aşarak, tüm komünist çalışmamızın muazzam büyüklüğünü göreceksin. Komünisti komünist olmayandan ayıran şey, işte tam da işçi sınıfının yolunu bütünlüğü içinde görmek ve tüm işçi sınıfının çıkarlarını kapsayan görevler üstlenmektir.

,b>

V. PARTİ ÖRGÜTÜNÜN İNŞASI VE SBKP(B) TÜZÜĞÜ

Parti tüzüğünü kabul ediyor ve yerine getiriyorsun—bu olmadan Parti üyesi olamazsın. Tüzük, Parti üyesinin haklarını ve yükümlülüklerini saptar. Ancak Parti tüzüğünü insan çeşitli şekillerde kabul edebilir. Parti tüzüğünü biçimsel olarak kabul edebilir. Ancak, Parti tüzüğü, karşısında üzerinde tüm Parti’nin inşa edildiği temel yasa gibi, Parti’ye zarar vermeksizin ondan sapamayacağın, onu çiğneyemeyeceğin bir yasa gibi davranırsan, iyi bir Parti üyesi olabilirsin. Parti tüzüğü, en çeşitli koşullar, altında şehirde, köyde, daha henüz kısa bir süre önce politik yaşamdaki yerlerini alan milliyetler bölgesinde— çalışan dev Parti örgütlerini yönetme olanaklarını güvence altına almaktadır. Parti tüzüğüne uymak, öncelikle Parti disiplinini korumak, bu Parti disiplinine (ve Sovyet disiplinine) uymada örnek olmak demektir. Parti, kongrelerinde tüzüğü tekrar tekrar gözden geçirdi, düzeltti ve mükemmelleştirdi. Tüzükteki değişiklikler, yaşamın işçi sınıfına öğrettiklerini sadece sağlam bir kazığa bağladı. Bunlar, Partinin mücadelesini daha başarılı kılmak için gerekli olan Parti örgütlerinin daha iyi biçimlerini saptadı. XVII. Parti Kongresi, yeni bir Parti tüzüğü kabul etti.
Parti tüzüğü, Parti örgütünün nasıl inşa olduğunu ortaya koyar. Lenin’in daha Partimizin varlığının ilk günlerinde, 1904’te yazdıkları hep hatırda tutulmalıdır: “İktidar uğruna mücadelede. proletaryanın örgütten başka silahı yoktur.”*
Lenin, o zaman öngörüyle şunları söyledi:

“Burjuva toplumdaki anarşik rekabetin egemenliğiyle parçalanmış, sermaye için angarya çalışmayla ezilmiş, sürekli olarak sefaletin ‘en derin derinliğine’, vahşiliğe ve yozlaşmaya atılmış proletarya ancak, Marksizmin ilkeleri [temelinde—ÇN] ideolojik birliğinin, milyonlarca emekçiyi işçi sınıfı ordusunda birleştiren örgütün maddi birliği aracılığıyla pekiştirilmesiyle kesinlikle yenilmez bir güç olabilir ve olacaktır. Bu orduya ne Rus mutlakiyetinin çürümüş şiddeti, ne de uluslararası sermayenin giderek çürüyen şiddeti dayanabilir.”**



Bu sözlerin yazılmasından 13 yıl sonra, Çarlık mutlakiyeti, Bolşeviklerin önderliği altındaki devrimci işçi ve köylü kitlelerinin hücumuyla yıkıldı. Şubat 1917’den Ekim Devrimi’ne kadar olan süre içinde Partimiz, işçi sınıfının ve köy yoksullarının başında bulundu ve proleter devrimin zaferini kazandı. Sosyalist devrim, Bolşeviklerin kitleleri kazanması ve küçük-burjuva politikacıların—Menşeviklerin, Troçkistlerin, örgütte beyzade anarşizminin ve işçi hareketinde burjuva politikası vaazcılarının—enerji ve karakter yoksunluğunu süpürüp atmaları sayesinde zafer kazandı. Kitlelerimizin muazzam coşkusu, devrimci coşkusu olmadan zafer kazanamazdık. Proleter devrimde Komünist Partisi’nin rolü üzerine Komintern II. Kongresi’nin kararlarında şunlar söylenmektedir:

“(1871) Paris Komünü sırasında işçi sınıfının küçük de olsa sağlam bir komünist partisi olsaydı, Fransız proletaryasının ilk kahramanca ayaklanması çok daha güçlü olur, binlerce hata ve zaaftan kaçınılabilirdi.”*



Menşeviklere karşı Bolşevik bir Parti tüzüğü için mücadele ettik. Menşevikler, II. Kongre’de tüzüğün birinci maddesini şu şekilde geçirmişlerdi:



“RSDİP programını kabul eden; Parti’yi maddi araçlarla destekleyen ve organlarının birinin yönetimi altında düzenli olarak kişisel yardım sağlayan herkes, onun üyesi sayılır.”*

Bu şekilde, bir Parti üyesinin Parti’de aktif olarak çalışmayla yükümlü olmaması sonucu doğdu. Örneğin sempatizan bir aydın, Parti için bir kaç kuruş verdiğinde ve evini toplantılar için hizmete sunduğunda, Parti üyesi olarak sayılabiliyordu. Parti’nin böyle bir bileşiminde, onun olası bütün tesadüfi unsurlarla bulaştırılacağı ve gerçek devrimci savaşçıların böyle “sempatizan” aydınların dalgasının altında boğulacağı ortadadır. Gerçek devrimci savaşçıların elleri ve ayakları bağlanacak ve Parti oportünizmin yoluna kayacak ve burjuvazinin uzantısı durumuna gelecekti.
Menşevik Martov, önerisini savunurken, her grevcinin Parti üyesi sayılmasını talep etti. Bu talepte ilkesel yanlış neden oluşmaktadır? İki farklı kavramın, sınıfın ve Parti’nin, zararlı bir şekilde birbirine karıştırılmasından. Parti’nin işçi sınıfının önder müfrezesi, onun en sınıf bilinçli, en devrimci, en ileri görüşlü ve en fedakar parçası olduğunu artık biliyorsun. Parti tüzüğü, aynı zamanda öncü müfreze ile önderlik edilen sınıf arasındaki sınırları da saptar. Parti tüzüğü, Parti örgütünün sınırlarını açık bir şekilde çizer. Bu, Parti’ye girdiğinde, onun kararlarına uyduğunda, onun örgütlerinden birinde ve hem de kesinlikle şu ya da bu temel örgütün üyesi olarak çalıştığında, kendini Parti kitlelerinden ayırman gerektiği anlamına gelmez—elbette değil. Komünistlerin partisiz kitlelerden böyle bir kopuşunun ne kadar zararlı olduğundan, daha önce söz etmiştik. Parti, sana, komüniste yönelttiği talepleri, her sıradan partisize yöneltemez.
Parti, senden herşeyden önce demirden Parti disiplini talep etmektedir. Lenin, Partimizde bu demirden disiplin olmaksızın iki buçuk ay bile nasıl tutunamayacağımızı hepimizin önüne serdi. Şu uyarıda bulundu:
“Proletarya diktatörlüğü; yeni sınıfın daha güçlü düşmana karşı, (tek bir ülkede de olsa) yıkılışıyla direnişi on kat artan ve gücü sadece uluslararası sermayenin gücünden, burjuvazinin uluslararası ilişkilerinin güç ve sağlamlığından değil, aynı zamanda alışkanlığın gücünden, küçük işletmenin gücünden de kaynaklanan burjuvaziye karşı en amansız, en acımasız savaşıdır. Çünkü küçük işletme dünyada hala ne yazık ki çok fazla var; küçük işletme ise durmaksızın, her gün, her saat, kendiliğinden ve büyük hacimde kapitalizmi ve burjuvaziyi üretir. Bütün bu nedenlerden ötürü proletarya diktatörlüğü zorunludur ve burjuvazi üzerinde zafer, uzun süreli, inatçı, amansız bir ölüm kalım savaşı olmadan, dayanıklılık, disiplin, sağlamlık, boyun eğmezlik ve irade birliği gerektiren bir savaş olmadan imkansızdır.”


Partimizin tüzüğü, örgütümüzün inşasını gösterir. Parti’nin temelini temel Parti örgütleri oluşturur.

“Temel Parti örgütü, işçi ve köylü kitlesini, Parti’nin yönetici organlarıyla bağlar. Görevi şudur:
1—Parti’nin sloganları ve kararları için kitleler içinde propaganda ve örgütleme çalışması;
2— sempatizan ve yeni üye kazanma ve bunların politik eğitimi;
3— çevre ya da şehir komitesinin ya da ilgili Politik Şubenin gündelik örgütsel ve propaganda çalışmasında desteklenmesi;
4— üretim planının yerine getirilmesi, çalışma disiplininin güçlendirilmesi ve hücum işçileri hareketinin geliştirilmesi amacıyla işletmelerde, Sovhozlarda, Kolhozlarda vs. kitlelerin seferber edilmesi;
5— işletmelerde, Sovhozlarda ve Kolhozlarda baştan savmacılığa, suiistimale karşı mücadele ve işçilerin ve kolektif köylülerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için gündelik çaba;
6— Parti’nin bir organı olarak ülkenin iktisadi ve politik yaşantısına aktif katılım.”*



Komünist olarak, nerede çalışırsan çalış, bir temel Parti örgüt (SBKP(B) XVII. Parti Kongresi’nden önce Parti hücresinin) üyesi olmak zorundasın. Bu örgütte, bütün sorunların tartışılmasına katılırsın. Sorun karara bağlanmadığı sürece, tartışabilirsin, önerilerini, düzeltmelerini getirebilirsin. Fakat bir kez karar alındı mı, çoğunluğun kararına uymak ve onu uygulamakla yükümlüsün. Temel Parti örgütünün kararını yanlış buluyorsan, çevre komitesi, alan komitesi, mıntıka komitesi ve Parti Denetim Komisyonu nezdinde itirazda bulunabilirsin—bu, senin hakkındır. Fakat Parti organlarının kararlarını, disiplinli bir şekilde, kayıtsız şartsız uygulamakla yükümlüsün.
Parti örgütümüz, demokratik merkeziyetçilik temelinde inşa edilmiştir.
Bu ne demektir? Bu, yukarıdan aşağıya tüm Parti örgütünün, alt Parti örgütlerinin üst Parti örgütlerinin yönetimine tabi olacak şekilde inşa edilmesi demektir: Temel Parti örgütü çevre komitesine, çevre komitesi alan komitesine ya da mıntıka komitesine ya da ulusal komünist partinin MK’sına; alan komitesi, mıntıka komitesi ve ulusal komünist partilerin MK’leri doğrudan Merkez Komitesi’ne tabidir ve Merkez Komitesi, Birlik Parti Kongresi’nin iradesini yerine getirir. Birlik Parti Kongreleri’nin kararları ve Parti Merkez Komitesi’nin kararları, Parti’nin tüm üyeleri ve tüm Parti örgütleri için bağlayıcıdır.

“Merkezi Parti ve Sovyet örgütlerinin kararları hızla ve tam bir şekilde uygulanmak zorundadır.”*

Parti örgütünün inşasında merkeziyetçilik bu demektir.
Ancak Partimizde örgütlerin demokratik inşası, temel örgütten, Parti komitesi sekreterinden Merkez Komitesi’ne ve onun Politbürosuna kadar bütün Parti organlarının seçilebilirliği uygulanmaktadır. Partimiz, demokratik merkeziyetçilik temelinde inşa edilmiştir. Bu şu demektir:

“a) aşağıdan yukarıya tüm Parti örgütlerinin seçilebilirliği;
b) Parti organlarının kendi Parti örgütleri önünde periyodik olarak hesap vermesi;
c) sıkı disiplin ve azınlığın çoğunluğa tabi olması;
d) alt organların ve bütün üyelerin bir üst Parti organının kararlarını uygulama konusundaki kayıtsız koşulsuz yükümlülükleri.”**

Parti tüzüğü temelinde, kötü çalıştıklarında ya da Parti kararlarını yerine getirmediklerinde ve Parti çizgisini doğru uygulamadıklarında, her Parti sekreterini, her Parti komitesini görevden almak için tüm olanaklara sahibiz. Merkez Komitesi plenumlarında, Parti konferanslarında, Parti kongrelerinde, en yüksek organlarımızın faaliyetini eleştiriye tabi tutma hakkına sahibiz ve şu veya bu üyenin Merkez Komitesi’ne ve diğer bir yönetici organa seçilip seçilmemesi, Parti kongresine bağlıdır.
Parti içi demokrasi ve özeleştiri şu olanağı sunuyor:

“... bürokratik baskının, klikvari ‘karşılıklı koruma’nın, memurvari uşaklığın, hotzotçuluğun, kitlelerin çıkarlarını ihmal etmenin ve darkafalı kendini beğenmişliğin olası tezahürlerini ortadan kaldırmak...”*



Bu sözlerle Merkez Komitesi, Şahti olayından soma bütün Parti üyelerine ve bütün işçilere yönelen bir çağrıyla, “kim olduğuna bakmaksızın” yukardan aşağıya ve aşağıdan yukarıya özeleştiri sloganının merkezi güncel slogan olduğunun altını çizerek, Parti örgütlerimiz içindeki eleştirinin ve özeleştirinin gücünü karakterize etti. Merkez Komitesi’nin bu çağrısında şunları okuyoruz:

“Bu önlemler olmadan eleştiri ve özeleştiri şiarı, hem bu şiarı ve hem de Parti yönetimini ve bizzat Parti’yi kitleler karşısında rezil edecek boş bir gevezeliğe dönüşecektir. Bizde Şahti, Smolensk ve Artemövsk olayları gibi durumların yinelenmemesinin bundan başka güvencesi yoktur.** Parti, Sovyet ve kooperatif aygıtının kırdaki Kulak ve kapitalist unsurlarla iç içe geçmiş unsurlardan temizlenmesi bundan başka şekilde mümkün değildir.”***


Ve bu bağıntıda Merkez Komitesi, şunu talep etti:



“1— Bağımsız düşünmeyi ve her türlü eleştirel sözü peşinen ‘sapma’, mızmızcılık vs. olarak niteleme gibi yöntemleri dışlayan Parti içi eleştiri özgürlüğünü sağlamak.

2— Parti mercilerinin tümüyle seçilebilirliğini sağlamak.”* Parti çizgisinin çiğnendiğini gördüğünde, tam da Parti’ye mensup olman, Parti disiplinin, seni bunları bir üst Parti organında dile getirmekle, partiye karşı biçimsel davranmadığını, Parti’nin birliğini, saflığını ve Parti çizgisini, bu çarpıtmalar kimden gelirse gelsin savunduğunu göstermekle yükümlü kılar.
Eleştirinin akılla yapılması gerektiği elbette unutulmamalıdır. Stalin yoldaş, Merkez Komitesi ve Merkez Kontrol Komisyonu’nun Ocak Plenumunda (l933) tahıl temini ve Kolhozların inşasında Parti örgütlerinin hatalarını, tıpkı “Başarı Sarhoşluğu” adlı ünlü yazısında kolektifleştirme sırasındaki aşırılıkları eleştirdiği gibi eleştirdi. Stalin yoldaş, XVII. Parti Kongresi’nde Tarım Halk Komiserliği ve Sovyet Çiftlikleri Komiserliği’nin çalışmalarını, tarımın yönetimindeki eksikliklerden ötürü eleştirdi. Kaganoviç yoldaşın raporunda ve Voroşilov ve Kirov yoldaşların konuşmalarında, tek tek halk komiserliklerinin ve tek tek iktisat dallarının çalışmasındaki bütün eksiklikler eleştiriye tabi tutuldu. Çalışmanın kalitesini iyileştirmek için eleştiri ve özeleştiri zorunludur.
Ama özeleştiri keskin bir silah olduğundan, onu kullanmasını bilmeliyiz.

“Bizim,” diye yazıyordu Stalin yoldaş, “işçi sınıfının kültür düzeyini yükselten, mücadele ruhunu geliştiren, zafere inancını pekiştiren, gücünü artıran ve onun ülkenin gerçek efendisi olmasına yardım eden bir özeleştiriye ihtiyacımız var.”**



Parti’yi karıştırmak, Sovyet iktidarını kötülemek, saflarımızı zayıflatmak ve tahrip etmek, Parti’ye iftira atmak, işçi sınıfını silahsızlandırmak ve panik ortamı yaratmak amacıyla, düşmanlarımızın özeleştiri sloganını kullandığı durumlar olmuyor mu? Böyle bir eleştiriyi Troçkistler yapıyor. Bunun için Stalin yoldaş şunun altını çizmektedir:

“Bize yabancı, yıkıcı, anti-Bolşevik ‘özeleştiri’ ile, Parti ruhunu geliştirme, Sovyet iktidarını sağlamlaştırma, inşamızı iyileştirme, iktisadi kadrolarımızı güçlendirme, işçi sınıfını daha iyi silahlandırma hedefini güden bizim Bolşevik ‘özeleşti~ ri’miz arasında kesinlikle ayrım yapılmalıdır.”*



Keza Parti tüzüğüne karşı bilinçli davranış, sen komünistten, en sıkı, demirden disiplini talep etmektedir. Lenin, Partimiz savaş yürüten bir Parti olduğundan, bu disiplinin askeri disiplin sınırına dayanması gerektiğini söylemektedir; bu disiplinin her şekilde zayıflatılması, düşmanın işine yarar. Ama bu disiplin, bilinçli olmalıdır. Kimse seni zorla Parti’ye sokmuyor. Ama bir kez bu Parti’ye girdin mi, gönüllü olarak bu Parti’nin saflarında sadık bir savaşçı, Parti disiplininin ve hem de bilinçli, devrimci disiplinin bir örneği olmanın yükümlülüğünü üstlenirsin.
Disiplini boş bir formaliteye çevirme. Kimileri meseleyi şöyle görüyor: Üye ödentilerimi zamanında ödüyorum, toplantıları düzenli olarak ziyaret ediyorum, sürekli olarak çoğunlukla birlikte oy kullanıyorum, öyleyse ben örnek bir Parti üyesiyim. Hayır, hiç de öyle değil. Yanlış çalışan kötü temel örgütler var ve çoğunluğun doğru çalışmadığı böyle bir örgütte, çoğunlukla olmak gerektiğinden ötürü çoğunlukla birlikte oy kullanırsan, bu örgütün yanlış çizgisini desteklersin. Örgütlerin yanlış çizgilerinden ötürü dağıtıldıkları durumlar olmuyor mu? Parti örgütünde olup bitene karşı bilinçli davranmalı, nasıl çalıştığı üzerine düşünmelisin ve çizgisinin Parti çizgisiyle çeliştiğini gördüğün anda, sorunu bir üst Parti organına götürerek, basına yazarak, kötü durumlara işaret ederek, bu yanlış çizgiye karşı mücadele etmelisin.
Üye ödentilerinin zamanında ödenmesi gerekir. Bu sadece bir formalite değildir. İnsanları Parti’ye mensup olmalarından ötürü hapislere, zindanlara, sürgünlere ve darağaçlarına gittiği zamanlar oldu—o zamanlar Parti’ye sadakat kendisini burada gösteriyordu. Söz konusu olan, insanların yalnızca üye ödentilerini zamanında ödemesi değildi. Bugün senden, sana Parti’nin verdiği tüm görevleri yerine getirmen ve bununla birlikte bu temel, en basit istemi yerine getirmen istenmektedir. Bir Parti üyesi üç ay, yarım yıl ya da daha uzun süre üye ödentisini ödemezse, bu küçük Parti yükümlülüğünü zamanında yerine getirmezse, bunun sonu nereye varır? Böyle bir Parti üyesi, daha ciddi, daha büyük şeylerde zayıflaşır, ihmalkar, geç kalan ve güvenilmez olur. Tam da bundan ötürü Parti senden şu en basit yükümlülükleri yerine getirmeni talep ediyor: Toplantılara zamanında gel, ödentileri zamanında öde, Parti örgütünün çalışmasına katıl. Parti’nin verdiği görev doğrultusunda hangi toplumsal işleri yapıyorsun? Bunları nasıl yerine getiriyorsun? Parti örgütlerinin görevlerine ilişkin bilgini genişletmek için çaba gösteriyor musun? Parti, her üyesinden, Parti disiplinine, Parti yükümlülüklerine karşı bilinçli bir davranış talep ediyor.
Komünist Partisi, proletaryanın en ileri, en devrimci müfrezesidir. O, SSCB’de dünyanın ilk proleter devletinin tüm çalışmasının, iç ve dış politikasının, tüm iktisadın yürütülmesinin, tüm ülkenin maddi ve kültürel düzeyinin yükseltilmesinin, SSCB savunmasının sorumluluğunu taşıyor. Parti kongrelerinde ve konferanslarda Parti, ülkemiz ve dünya işçi sınıfının önünde duran en önemli sorunları konuşuyor. Bu kararlar temelinde Parti Merkez Komitesi, iki Parti kongresi arasındaki dönemde Parti’nin mücadelesini yönetiyor. Partimiz, Komünist Enternasyonal’in önder Partisi’dir ve Sovyetler Birliği proletaryası dünya proletaryasının hücum müfrezesidir.
SBKP(B) Merkez Komitesi ve Politbürosu, ülkenin kalbi ve beyni, onun genel kurmayıdır. Sovyet devletinin gelişmesi ve kalkınması, büyümesi ve pekişmesi için gerekli olan herşey, Parti’nin bu savaş kurmayında ölçülüp biçiliyor. En önemli kararlar, Parti kongrelerinde en iyi, en sınanmış Bolşeviklerin seçildiği Merkez Komitesi tarafından alınmaktadır. Merkez Komitesi, tüm Parti tarafından Parti kongrelerinde ve konferanslarda kabul edilen direktifler ve kararlar temelinde hareket etmektedir. Bu kararlar, Sovyet iktidarının bütün organları için de yol göstericidir.
Ama Parti, kararlarını nasıl pratiğe geçiriyor? Öncelikle Parti üyeleri aracılığıyla. XVII. Parti Kongresi döneminde SBKP(B)’de 1,260,874 komünist ve 711,609 aday bulunmaktaydı.* Parti, her komünistten, her çalışmada, her organda bir savaşçı gibi yükümlülüklerini yerine getirmesini talep etmektedir. Kitle örgütlerinde çalışan tüm komünistlerden Parti, bunların partisiz kitle içinde Parti kararlarının sadık ve çalışkan öncü savaşçıları olmalarını talep etmektedir.
Parti, her komünistten, nerede çalışırsa çalışsın, her yerde öncelikle komünist olduğunu, Lenin ve Stalin’in büyük Partisi’nin üyesi olduğunu düşünmesini talep etmektedir. Parti, üyelerinden, Parti disiplini aracılığıyla birlikte; kaynaşmış bir kolektif olarak hareket etmelerini talep etmektedir. Fabrikalarda, işletmelerde, Sovhozlarda ve Kolhozlarda, bürolarda, öğrenim kurumlarında vs. komünistler temel örgütlerde birleşmiştir ve dağınık, herkes başına buyruk hareket etmezler—temel örgütlerin genel kurulları, Parti komiteleri ve büroları, komünistlerin faaliyeti ile bağıntılı olan bütün sorunları tartışır ve Parti kararları ve üst organların direktifleri ile uyum içinde genel çizgiyi saptarlar. Parti, temel örgütler ve partisizlere önderlik eden üyeleri aracılığıyla kararlarını pratiğe geçirir. Seçim ilkesine sahip örgütlerde (sendikalar, gönüllü toplulukları, Sovyetler vs.) bütün komünistler, üyelerinin faaliyetini yöneten Parti gruplarında birleşirler. Bu partilerüstü kitle örgütleri, Parti’nin kitlelere giden volan kayışlarıdır. Parti, kararlarını bu Parti grupları aracılığıyla Sovyetlerde, sendikalarda, kooperatiflerde ve diğer örgütlerde uygular.



VI. HER KOMÜNİST, MARKSİST-LENİNİST EĞİTİMİ İÇİN ÇABA GÖSTERMELİDİR

Marksizm-Leninizmin incelenmesine küçümseyerek yaklaşan Parti üyeleri de bulunmaktadır. Bunlar Lenin’in adını kulaktan duymuşlardır. Lenin’in birkaç düzine cilt yazdığını bilirler. Marx’ın dev bir çalışma yürüttüğünü ve bize bilimsel sosyalist düşüncenin en büyük anıtını bıraktığını bilirler. Ancak böyle bir komünist, inceleme zahmetinde bulunmaz, cahilliğini neredeyse bir üstünlük gibi görür: Sizin tüm bilgeliklerinizin ve inceliklerinizin içini dışını bilmiyorum ve kitap devirmekten başka yapacağım daha iyi işler var. Böyle bir komüniste, bir kez olsun Marx ve Engels’in “Komünist Manifestosu”nun ne olduğunu sor. Belki de “Komünist Manifesto”nun var olduğunu duymuştur, ama buna ilişkin daha fazla şey söyleyemez ve aynı şekilde Lenin’in hiçbir çalışması hakkında da birşey söyleyebilecek durumda değildir.
Bu doğru bir tavır mıdır? Elbette değil. Bir zamanlar anarşistler, anarşist Michael Bakunin’in yandaşları böyle düşünmüşlerdi: İşçiler niye öğrensin ki (yalnızca efendiler bunu yapabilecek durumdadırlar ve yapsınlar), işçiler (ve bundan daha fazla köylüler) doğası itibariyle isyancı, sosyalist, komünisttirler. Hatta Bakunin, bundan ötürü, Marx’ın, işçileri teoriyle, sosyalizm için mücadelenin yollarına bilimsel bakışla donatmakla onları “bozduğu” görüşündeydi. Ama böyle yanlış görüşler savunmuş olsaydık, sınıf düşmanlarımızı asla yenemezdik. Lenin, Marx. ve Engels’in şu düşüncesini özellikle güçlü vurgulamıştır:

“ Devrimci teori olmadan, devrimci hareket de olamaz”.*



Daha birinci devrimin arifesinde Lenin bize öğretmiştir ve işçi sınıfının tüm mücadele tarihi kanıtlamıştır ki,

“öncü savaşçı rolünü ancak en ileri teorinin yol gösterdiği bir parti yerine getirebilir”.*

Marx ve Engels, devrimci öğretinin zorlu, devrimci bir güç haline gelebileceğini vurguladılar. Devrimci öğreti kitlelere mal olduğu zaman, bu öğreti, dünyayı değiştiren en büyük devrimci güç haline dönüşebilir. Onlar, eski bilimin dünyayı ve onun yapısını yalnızca iyi kötü açıkladığını ve buna karşın devrimci bilimin öneminin, onun insanlara dünyayı işçi sınıfının çıkarları, emekçilerin çıkarları doğrultusunda değiştirmeyi öğretmekten oluştuğundan söz ettiler.
Bundan dolayı Stalin yoldaş şunun altını çizmektedir:

“Ama teori, devrimci pratikle kopmaz bir bağla birleştiğinde; işçi hareketinin muazzam bir gücü haline gelebilir, çünkü harekete güveni, yönünü tayin etme yeteneğini ve çevresinde olup biten olayların iç bağlantısını anlamayı teori, ve yalnızca teori verebilir; çünkü pratiğe, yalnızca sınıfların bugün nasıl ve hangi yönde hareket ettiklerini değil, aynı zamanda yakın gelecekte de nasıl ve hangi yönde hareket edeceklerini de anlamasında teori, ve yalnızca teori yardım edebilir.”



Gerçekten de, Marx, on yıllar boyunca, burjuva politik ekonomisinin görüşlerini acımasız bir eleştiriye tabi tuttuğu “Kapital” üzerinde çalıştı. Kapitalistin üretim sürecinin seyri içinde işçinin emeğine, artı-değere nasıl el koyduğunu gösterdi. Emekle sermaye arasındaki ilişkilerin gerçek özünü ortaya koydu ve işçi sınıfının kapitalist toplumda ikili ve üçlü sömürünün baskısı altında nasıl birleştiğini ve örgütlendiğini gösterdi. Bu hareketin doğal zorunluluk olarak, işçi sınıfının üretim araçlarını ve üretim aletlerini kapitalistlerin elinden alıp kendi ellerine geçireceği sosyalist devrime yol açmak zorunda olduğunu gösterdi. Ve bundan sonra, artık işçi sınıfı kendisi için üreteceğinden, işçi sınıfının sömürülmesine bir son verecektir. Bundan sonra da yeni, sosyalist toplum oluşacak ve her türlü özel mülkiyet ortadan kaldırılacaktır. Marx, teorik çalışmasını en korkunç yoksulluklar altında gerçekleştirdi ve büyük sefalet çekti. Binlerce düşman kazandı. Ama onun eseri, “Kapital”, işçi sınıfının cephaneliğinde onu tüm burjuva bilime karşı donatan bir silah, bütün ülkelerde işçi sınıfına kapitalist köleliğin zincirlerini parçalamaya yardım eden bir silah haline geldi: Bir komünist, Marx’ın en iyi yıllarını, yaşantısının en büyük bölümünü adadığı bu eserin yanından ilgisizce ve kayıtsızca geçebilir mi? Ya da Lenin’in çalışmalarını alalım. Lenin, zamanının büyük bir bölümünü bilimsel çalışmaya verdi. Marx-Lenin’in öğretisi, proletaryanın devrimci mücadelesinin rehberidir. Lenin, felsefe, ekonomi vs. üzerine kitaplar yazmak için aylarını kütüphanelerde geçirdi. Sınıf bilinçli bir işçi, Leninci Parti’nin bir üyesi, Lenin’in yazdıkları, konuştukları karşısında ilgisiz kalabilir mi, onun bunu bilmemesi mümkün mü?
İşçi sınıfının görevlerini anlamak ve onu gerektiği gibi özümseyebilmek için, insan toplumunun kapitalizm dönemine, girmeden önce katettiği yolları en azından kaba hatlarıyla bilmek gerekir; kapitalizmin en yüksek ve en son aşamasına, emperyalizm aşamasına nasıl girdiğini bilmek gerekir; tüm kapitalist toplumun hangi yöne doğru geliştiğini bilmek gerekir; bu toplumda emperyalizmi parçalayabilecek ve sosyalist toplumu inşa edebilecek durumda olan hangi güçlerin mevcut olduğunu bilmek gerekir. İşçi sınıfının en iyi önderleri, onun teorisyenleri ve önderleri, Marx, Engels, Lenin ve Stalin’dir. Lenin’in, ölümünden sonra bilimsel sosyalizm üzerine çalışma durmadı. Marksizm-Leninizmin sorunlarının incelenip ortaya konmasını Stalin yoldaş yerine getirmeye devam ediyor.
Marx, bize muazzam bir bilimsel miras bıraktı. Ama O, Batı’daki burjuva devrimlerin henüz yeni sona ermeye başladığı bir dönemde yaşadı. 1871 Paris Komünü, yeni tipte devrimlerin, proleter devrimlerin ilk kırlangıcıydı. Lenin, başka bir dönemde, proleter devrimlerin başladığı emperyalizm döneminde yaşadı ve faaliyet gösterdi. Bir dizi soruna bağımsız olarak yanıt verdi: Proletaryanın devrimdeki hegemonyası, yani önder rolü sorunu, işçi sınıfının köylülükle ittifakı sorunu, ulusal ve sömürgesel sorun, burjuva demokratik-devrimin sosyalist devrime gelişmesi sorunu, silahlı ayaklanma sorunu, proletarya diktatörlüğünün biçimi olarak Sovyetlerin rolü, parti öğretisi. O, işçi sınıfının hücum dönemindeki, saldırı dönemindeki taktik ve stratejisini ortaya koydu; aynı şekilde, işçi sınıfının geri çekilme dönemindeki strateji ve taktiğini ortaya koydu ve kitleleri yeni bir saldırıya hazırlayabilmek için işçi sınıfının nasıl manevra yapması gerektiğini öğretti. Leninci Parti olarak adlandırılan bir Parti’nin üyesi, Lenin’in bu sorunları nasıl ortaya koyduğunu ve çözdüğünü öğrenmeden, bu sorunları geçiştirebilir mi? Onun bütün bunları bilmemesi mümkün müdür? O bunu bilmek ve incelemek zorundadır. Hiç zamanı olmadığı bahanesini öne sürerek işin içinden çıkamaz. Lenin’i incelemek için dinlenme zamanından bir iki saatini de verse, bunun için zaman bulmak zorundadır.
Parti Lenin’in otuz cilt Bütün Eserlerini ve iki düzinenin üzerinde “Lenin Derlemeleri”ni yayınladı. Herkesin bu dev miktarda yazıyı tümüyle incelemesi mümkün değil, şimdiye kadarki gelişme süreci, şimdiye kadarki yaşantısı sonucu herkes buna hazır değil. Ama bu zorluklardan korkan birisi kötü bir komünisttir. Parti onun teoriyi incelemesini her tarzda kolaylaştırıyor. Lenin’in en önemli eserlerinden oluşan bir altı ciltlik ve bir de iki ciltlik seçme yayınladı. Bazıları için bu ciltler de çok ağır. Bunları bir yıl içinde devirmek zorunda değil. Ama, bu görevi önüne koymalı, bunun peşine düşmeli ve ne pahasına olursa olsun Marksist-Leninist teoriyi özümlemeye çalışmalıdır.
Her Parti üyesi, Stalin yoldaşın, Partimizin ve Komünist Enternasyonal’in önderi ve teorisyeninin “Leninizmin Sorunları” kitabında toplanmış ana çalışmalarını mutlaka özümlemelidir. Stalin yoldaş, Lenin’in yalnızca pratik devrimci mücadelede değil, aynı zamanda bilimsel çalışmada da en yakın mücadele arkadaşıydı. Daha Lenin’in yaşadığı dönemde Stalin yoldaş, ulusal sorun gibi önemli bir sorunu inceleyip ortaya koydu. Stalin yoldaşın devrimden önce (1913 yılında) yayınlanan ve Lenin’in alkışını alan “Marksizm ve Ulusal Sorun” kitabı bugün de ulusal sorunu incelemek için en iyi kitaptır. Stalin yoldaşın “Leninizmin Sorunları” adlı kitabında Marksizm-Leninizm temelinde hareketimizin ana sorunları en büyük açıklıkla ele proletarya diktatörlüğü ve geçiş döneminde sınıf mücadelesi, tek ülkede ve özellikle de bizim ülkemizde sosyalizmin inşası, Sovyet ülkesinin sanayileştirilmesi, kolektifleştirme ve sınıf olarak Kulakların tasfiyesi, sosyalizmin ve komünizmin özü ve bunlar arasındaki farklar, Partimizin özü ve inşası, Parti’nin sapmalara karşı mücadelesi. Stalin yoldaşın eserlerini en dikkatli ve en esaslı şekilde incelemeden, bilinçli, eğitilmiş, gerçek bir komünist olmak olanaksızdır. Stalin yoldaşın teorik çalışmaları, onun adını çoktandır Marx, Engels ve Lenin’in isimlerinin yanına kattı.
Parti kararlarını gerekçelendirmeyi bilmek gerekir, Parti kararlarının doğruluğunu en geri partisize kanıtlayabilmek gerekir. Herhangi bir Parti kararına farklı tarzda yaklaşılabilir ve o, farklı bir şekilde anlaşılabilir. Parti kararlarını incelerken Partimizin tarihini bilmenle, Marx, Lenin ve Stalin’in devrimci öğretisini bilmenle, hiçbir ön bilgin olmadan Parti kararlarını incelemek arasında büyük fark vardır. Birinci durumda sorunları daha derin, daha çok yönlü ve bundan dolayı daha doğru görecek ve kavrayacaksın. Ama bu önkoşullar sende yoksa, Parti kararlarını dar, tek yönlü kavrayacak ve dolayısıyla her zaman doğru kavrayamayacaksın. Yaşam karmaşıktır. Yaşam her gün karmaşık, büyük, yeni sorunlar ortaya atıyor ve insanın bunların arasında yönünü bulmayı bilmesi gerekiyor. Dün Mançurya’nın Japonlar tarafından işgal edilmesi, bugün Almanya’da faşist darbe. Nasıl, niye böyle oldu? Almanya’da faşizmin üstesinden gelebilecek hangi güçler var? Almanya Komünist Partisi, şu anda mücadele için güçlerini nasıl toparlamaktadır? Batı’daki devrimci hareket nasıl gelişiyor? Bunların hepsini bilmek, kavramak gerekiyor. Sonra da diğerlerine açıklamak gerekiyor. Ama sana karmaşık durumlarda yönünü bulma olanağı sunan devrimci teori olmadan bunu yapabilir misin? Elbette hayır!
Oysa komünist, mücadelesi içinde çevresinde tekrar tekrar sınıf düşmanlarına, eski ve yeni sosyal-devrimcilere, eski ve yeni Menşeviklere, eski ve yeni anarşistlere, Parti’den atılmış Troçkistlere vs. rastlıyor—kapitalizmin restorasyonunun tüm bu yandaşları, komünizme düşman teoriler yayıyorlar. İşçi sınıfına düşman, karşı-devrimci bu teorileri parçalayabilmek için, her komünist, Marx, Engels, Lenin ve Stalin’in eserlerinde geliştirilen devrimci teoriye bizzat egemen olmak zorundadır. Bundan dolayı, Parti komünistten kendisini yalnızca Parti programını ve Parti tüzüğünü kabul etmekle, üye ödentilerini ödemekle, bir örgütte çalışmakla, toplantılara katılmak ve oy vermekle vs. sınırlamamasını talep etmekle kalmıyor. Hayır, komünistin bilinçli ve aktif olarak Parti için mücadele edebilmesi için bunlar yetmiyor. O, bunun dışında, Partisini ve onun geçmişini esaslı surette bilmeli, Parti’nin sağlam temeli üzerinde örgütlü olduğu Marksist-Leninist teoriyi bilmeli, Parti tarihini incelemiş olmalıdır.
Parti her komünistten, Parti’nin en önemli kararlarını bilmesini talep etmektedir.
Şu ya da bu kararın ne zaman alındığı ve yayınlandığını uykusunda söyleyebilecek şekilde ezberlemek zorunda değildir. Kitap bilgelikleriyle bu alanda da bilgilerini göstermek isteyen ve şu veya bu yoldaşın şu veya bu kararın hangi gün ve hangi ayda alındığını bilmemesi durumunda mızıklanan yoldaşlar da var. Parti üyelerinin ezici çoğunluğuna karşı böyle mızmızcılık yanlış olur. Hatta zararlı olur. Ama örneğin, XVII. Parti Kongresi’nin, Stalin yoldaşın raporuna ilişkin, Kaganoviç yoldaşın örgütsel sorun üzerine raporuna, ilişkin neyi karara bağladığını, Parti’nin Molotov yoldaşın raporuna ilişkin olarak ikinci beş yıllık plan üzerine hangi kararları aldığını bilmemek, gözü kapalı, adeta bir kör gibi el yordamıyla yol bulmaya benzer. Ama sen komünist yalnızca ilerlememelisin, bir kör de el yordamıyla ilerleyebilir, bilakis sen bu yolu bilinçli gitmelisin, hedef konusunda açık olmalı ve onu görmelisin, diğerlerini ikna etmeyi bilmeli, onlara yol göstermeli, çevreni saran ve senden akıl, öneri, yardım ve açıklama bekleyen partisizlere bu yolda önderlik etmelisin.
Herkes, Parti’ye alınmadan önce, bir adaylık dönemi geçirir. Parti tüzüğünde bu konuda şunlar söylenmektedir:

“Partiye girmek isteyen herkes, Parti’nin programının, tüzüğünün ve taktiğinin esaslı bir şekilde tanıtılmasını ve adayın kişisel özelliklerinin sınanmasını hedef alan bir adaylık dönemi geçirir.”*



Parti temizliği, birçok Parti adayının Parti programını ve tüzüğünü özümsemediklerini, Parti politikasının sorunlarını iyi bilmediklerini ve işçilere ve kolektif köylülere görevlerimizi anlatmayı bilemediklerini gösterdi. Buna, bu yıllar içinde ideolojik ve politik olarak henüz yeterince hazır olmayan, Parti programını ve politikasını iyi bilmeyen ve bundan dolayı henüz Parti üyesi olamayacak çok sayıda ileri işçinin, kolektif işçinin ve sosyalist inşanın hücum işçilerinin yetişmiş olması eklenmektedir.
Bu nedenle XVII. Parti Kongresi, kararlaştırdığı tüzüğe sempatizan grupların örgütlenmesini de aldı.

“Pratikte, üretim süreci içinde Parti’ye bağlılıklarını kanıtlamış ve fakat henüz Parti’ye girmeye hazır olmayan Parti’ye en yakın partisiz aktifleri SBKP(B) çevresinde örgütlemek için, temel Parti örgütleri nezdinde, Parti örgütlerinin kararlarına kayıtsız şartsız tabi olan SBKP(B) sempatizanları grupları oluşturulur.
... Sempatizan gruplarına alınma, iki Parti üyesinin tavsiyesini ibraz etmek suretiyle, işletme, kurum ve diğer Parti komitelerinin, makina-traktör istasyonlarının, Sovhozların ve demiryollarının Politik Şubelerinin kararıyla olur.
... SBKP(B) sempatizanları gruplarında örgütlenenler, danışma oyu hakkına sahip oldukları bütün Parti toplantılarına katılmak, Parti ve hükümet kararlarının uygulanması için aktif şekilde çalışmak, ideolojik düzeylerini yükseltmek için Parti örgütlerinin yönetimi altında sistematik olarak çalışmakla yükümlüdürler.”**

Komünist yalnızca politik eğitiminin düzeyini yükseltmekle kalmamalıdır. O, aynı zamanda genel eğitimini de tamamlamalı, genel kültür düzeyini yükseltmelidir.
Komünist, yeryüzünde gerçekleşen olaylara ilgisiz kalamaz. Dünyada ne olup bittiğini bilmek için, dergi ve gazete okumak zorundadır. Gazete ve dergi okumadan, hangi olayların olduğunu ve bunların nasıl değerlendirilmesi gerektiğini ne kendisine ne de partisizlere açıklayabilir. Parti’nin kararlarını da açıklayamaz.
Günün olaylarını bilmeyen, Parti kararlarını tanımayan bir komünist, komünist değildir. Parti’nin kararlarını pratiğe geçirebilmek için, onları bilmek ve iyi özümlemek gerekir. Bunun için komünist, Parti yaşamını yansıtan güncel Parti yazınını okumalıdır.

VII. PARTİ VE SOVYET DİSİPLİNİ ÜZERİNE

İşçi sınıfının politik partisi, sendikalardan parlamento fraksiyonuna kadar proleter örgütlerin diğer tüm biçimlerini yönetme görevine sahip olan “proleterlerin sınıf birliğinin en yüksek biçimidir.”
Bundan dolayı, parti disiplini denince, bunun sınıf birliğinin bu en yüksek biçiminin üyelerinin disiplini olduğunu unutmamak gerekir. Bir bütün olarak komünist partisi ve özelde onun tek tek üyeleri, bütün proleter örgütlerin yönetiminde çok büyük bir sorumluluk taşırlar.
Bu nedenle Lenin, Partimizin örgütlenmesinin ta başından itibaren Parti disiplinine çok büyük önem verdi. Lenin, söz konusu olanın yalnızca Parti’nin sayısal gücü olmadığını, Parti’nin gücünün sayısal gücünü on, yüz ve hatta bin kat aşabileceğini söyledi. En önemli şey, bu öncü müfrezenin, proletaryanın bu öncüsünün bilinçliliği, örgütlülüğü ve demirden devrimci disiplinidir. Gerçekten de: İllegalitede birkaç bin, birkaç onbin üyeye sahipken, büyük devrimci eylemler gerçekleştirmedik mi? Ekim 1917’de çeyrek milyonu bile geçmeyen Parti üyemiz ve adayımız varken, milyonlarca kitleye mücadelede önderlik etmedik mi? Bolşeviklerin küçük, iyi örgütlenmiş alt örgütleri (bir bütün olarak on-onbeş Bolşevik) işletmelerde binlerce işçi kitlesine önderlik edip komşu işletmeleri de birlikte götürmedi mi?
İllegalitedeki Parti disipliniyle, dünyanın altıda birinde tüm devlet yaşamını yönetmeye başlamasından beri Bolşevik Parti’nin disiplini tamamen ayın değildir: Parti, iktidarın ele geçirilmesinden önce kapitalist toplumda tüm proleter örgütleri yönetiyorsa, proletarya diktatörlüğü döneminde tüm devleti ve tüm ekonomiyi yönetir. Tek tek her Parti üyesinin sorumluluğu büyür. Proletarya diktatörlüğü döneminde demirden Parti disiplinine dokunan kimse, doğrudan burjuvaziye hizmet eder, burjuvaziye yardım eder.
Almanya Komünist Partisi üyesi Herzog yoldaşla yaptığı bir görüşmede Stalin yoldaş, komünist partilerin sağlam, dayanıklı Bolşevik Partilere dönüşmesinin vazgeçilmez koşullarından biri olarak demirden Parti disiplinine işaret etti. Burada şunu söyledi:

“Parti’nin, ideolojik birlik, hedeflerin ve hareketin berraklığı, pratik eylemlerin birliği ve geniş Parti kitlesinin Parti’nin görevleri karşısındaki bilinçli tavrı temelinde oluşan demirden bir proleter disiplin sağlaması zorunludur.”

Herkesin bu açıklamalar temelinde Parti disiplinini böyle kavrayıp kavramadığını görebilmesi için, bu talepleri biraz daha ayrıntılı incelemeye çalışacağız.
Lenin’in söylediklerine kulak verelim ve onun proletarya partisinde disiplin sorununu nasıl koyduğuna bakalım. Lenin, 1920 yılında şunları yazıyordu:

“... Proletaryanın devrimci partisinin disiplini nasıl korunur? Nasıl denetlenir? Nasıl güçlendirilir? Birincisi, proleter öncünün sınıf bilinci ve devrime bağlılığı, dayanıklılığı, özverisi, kahramanlığıyla. İkincisi, en geniş emekçi kitlelerle, öncelikle proleter kitlelerle, ama proleter olmayan emekçi kitlelerle de bağ kurma, onlara ulaşma ve —dilerseniz—onlarla belli ölçüde kaynaşma becerisiyle. Üçüncüsü, bu öncü tarafından hayata geçirilen politik önderliğin doğruluğuyla; geniş kitlelerin doğruluğundan kendi deneyimiyle emin olması koşuluyla politik strateji ve taktiğinin doğruluğuyla. Bu koşullar olmadan, görevi burjuvaziyi devirmek ve tüm toplumu yeniden biçimlendirmek olan gerçekten ileri sınıfın partisi olma yeteneğindeki devrimci bir partide disiplin sağlamak olanaksızdır.”*

Öyleyse komünist, kendi kendine sormalısın: Parti disiplinini bu şekilde mi kavrıyorsun? Bu taleplere uyuyor musun? Parti disiplinini bilincin, Parti’ye ve devrime sadakatin, dayanıklılığın, özverin ve kahramanlığınla güçlendiriyor musun? Bu bilinci, Parti’ye ve devrime bu sadakati, bu dayanıklılığı, bu özveriyi, bu kahramanlığı nasıl, nerede, ne zaman kanıtladın? Bazıları, belki de, özverinin, kahramanlığın ve diğer özelliklerin, hapise, zindana, sürgüne ve hatta ölüme gitmeye hazır olmak zorunda olduğu illegalite. ya da içsavaş döneminde. kanıtlanabileceğini, ama şimdi, güncel yaşantımızda bu özelliklerin geçerli olamayacağını düşünüyor. Bu elbette böyle değil, bu yanlış. Bugün kahramanlık, özveri, sadakat, dayanıklılık alanı farklı. Ama buna rağmen, daha az gerekli değiller, daha az değerli değiller. İşletmede, inşaatta, kolektif tarımın örgütlenmesinde, ulaşımın iyileştirilmesinde ve tüm kültür ihtiyaçlarına yetecek bir Sovyet ticaretinin örgütlenmesinde de komünist, bugün de bu özellikleri kanıtlamayı bilmelidir.
Parti disiplini senden, partisiz kitlelere emir yağdırma yerine, Parti kararlarını anlamaları, özümsemeleri, kendi kararları haline getirmeleri için onlara yardım etmeni talep ediyor. Bu elbette daha zor, ama tek doğru tavırdır. Bir örnek alalım. Parti, ikinci beş yıllık planı ortaya koydu. Parti’nin bu planı tek başına uygulayacağını varsaymak, gülünç, hatta mantıksız olur. Parti ancak milyonlarca partisiz işçinin ve kolektif köylünün yardımına dayandığı zaman bu planı kesinlikle uygulayacaktır; Nasıl ki birinci beş yıllık planın dört yılda gerçekleşmesi için mücadele edip onu gerçekleştirdilerse, ikinci beş yıllık planın gerçekleşmesi için de hepsinin mücadele edebilmesi için, Parti kararlarının bu milyonların kararı haline getirmek gerekir. Komünist olarak, nerede çalışırsan çalış, tarlada, tugayda, atölyede, makinede, Kızıl Ordu’da, büroda, yazı masasında ya da dükkan tezgahında, tüm çalışma arkadaşlarının güvenini kazanmayı bilmelisin. Zor anlarda, umutsuzluk anlarında, zorlukların üstesinde gelmede sen ilk olmak zorundasın. Kuyrukçuluk yerine önder bir güç olmak—Parti disiplinini pekiştirecek olan budur.

“... Unutmamalı ki,” diyordu Lenin yoldaş II. Parti Kongresi’nde, “her Parti üyesi Parti’den sorumludur ve Parti de her Parti üyesinin sorumluluğunu taşır.”*

Bunu hep akılda tutmak çok önemlidir. Ancak Parti programını ve kararlarını iyi tanıyorsan, bu kararları bilinçli olarak pratiğe uyguluyorsan, Parti’nin sorumluluğunu üstlenebilirsin. Parti ise ancak, onun bayrağını onurla taşıdığın, onun kararları için bilinçli, dayanıklı, ısrarlı bir şekilde mücadele ettiğin zaman senin sorumluluğunu taşıyabilir.
Parti disiplini ayrıca, Parti kararlarını bizzat bilinçli olarak yerine getirmeni talep etmekle kalmıyor. Senden, Parti disiplinini çiğneyen herkese karşı mücadele etmeni talep ediyor. Parti disiplinini çiğneyenlerin hepsini, Parti’nin bilgisine sunmalısın. Bir kenara çekilip diğerlerine bakarak şunu söyleyemezsin: Ben Parti disiplinini çiğnemiyorum, başkaları çiğniyor, benim bununla bir ilgim yok. Böyle bir davranış,bir Bolşevike yakışmaz; çünkü Parti (dolayısıyla bu Parti’nin bir üyesi olarak sen de) üyelerinden her biri için, tüm Parti üyeleri için sorumludur. Parti disiplinini çiğneyen kişilere karşı uzlaşmacı davrandığın zaman, onları korumuş olursun; böylelikle Parti’ye değil, Parti disiplinini çiğneyenlere yardım etmiş olursun. Ekim 1917’de proletarya partisi devlet iktidarını ele geçirip dünyanın ilk proleter devletini kurduğunda, her komünistin yükümlülüğüne yeni yükümlülükler eklendi. Yeni, devrimci bir çalışma disiplininin, Sovyet disiplininin sağlanması zorunlu oldu. Bazı komünistler, iyi bir komünist olmaya devam ederek, Sovyet disiplinini çiğneyebileceklerini düşünüyorlar. Bu, elbette yanlıştır. Parti, Sovyet iktidarının bütün organlarını yönetiyor; Parti, Sovyet iktidarı sloganını ortaya attı, Parti, Sovyet iktidarı için mücadeleyi de yönetti. Sovyet disiplinine karşı suçlar ise Sovyet iktidarının temellerini oyar.
Komünist, tüm halk iktisadından, Sovyet devletinin tüm yönetiminden sorumludur. Komünist, birçok haklara sahiptir, ama bu onun yükümlülüklerini azaltmaz, tersine çoğaltır. Örneğin, işletmede üretim ve maliye planının yerine getirilmesinden öncelikle sorumlu olan kimdir? Komünistlerdir. Tohumluğun önceden hazırlanmasından, makinelerin, tarımsal envanterin tamirinden, tahılın, otun, pamuğun zamanında toplanmasından, tohumluk temininden, devlete karşı yükümlülüklerin yerine getirilmesinden ilk planda sorumlu olan kimdir? Hepsinden önce komünistlerdir. Eğitim sisteminin doğru örgütlenmesinden öncelikle kim sorumludur? Komünistler. Yeterince metal, kömür çıkarılmamasının, tren vagonlarının yeterince kullanılmamasının sorumluğu kime aittir? İlk planda komünistlere. Bu, başka türlü de olamaz. Sovyet disiplininin çiğnenmesi, Parti disiplininin çiğnenmesinden kesinlikle ayrılamaz; çünkü her iki durumda da Parti kararlarına aykırılık, Parti’nin iradesine aykırılık söz konusudur.
Lenin, yeni, sosyalist bir çalışma disiplininin, bizim. mezara taşınan eski toplumun tabutuna nihai olarak çakacağımız çivi olduğu görüşündeydi.
Bu yeni, bilinçli çalışma disiplini, yalnızca Komünist Parti üyelerinin değil, aynı zamanda milyonlarca partisiz işçi ve kolektif köylünün hareket ettirici gücü haline. gelmektedir. Bu disiplini kişisel örneğinle pekiştirip genel kural haline getirmekle, komünizmin nihai zaferini hızlandırmış olursun. En sıkı Parti ve Sovyet disiplininin bütün Parti üyelerinin, bütün Parti organlarının en başta gelen yükümlülüğü olduğunu unutma. Parti ve tüm Sovyet çalışması içinde sıkı bir disiplini gerçekleştirmek amacıyla SBKP(B) MK, disiplinin çiğnenmesi durumunda Parti’den atılmaya kadar varan ve MK üyeleri söz konusu olduğunda, en uç önlem olarak Parti’den atılma da dahil olmak üzere bunların aday düzeyine indirgenmesine kadar varan Parti cezaları verme hakkına sahiptir.
Parti ve Sovyet organlarının kararları, hızla ve olduğu gibi uygulanmalıdır. XVII. Parti Kongresi’nin Parti’de, Sovyetlerde, sendikalarda ve diğer çalışma alanlarında işlevsel sistemin, ortadan kaldırılması, makine ve traktör istasyonlarının, Kolhozların polit işçilerle [siyasi komiserlerle—ÇN] pekiştirilmesi, Sovhozlarda ve ulaşım sektöründe politik şubelerin oluşturulması, Parti denetimi ve Sovyet denetimi için komisyonların oluşturulması—bütün bunlar, Merkez Komitesi’ne bütün çalışma alanlarında operatif yönetim olanağı sağlamaktadır. Üst parti organlarının kararlarının uygulanmaması ve Parti kamuoyu tarafından böyle kabul edilen diğer suçlar şu sonuçlara yol açar: Örgüt için—tekdir ve genel kayıt yenileme (örgütün dağıtılması), tek tek Parti üyeleri için—Parti cezasının şu yada bu biçimi (ihtar, tekdir vs.), kamuoyu önünde uyan, Parti ve Sovyet çalışmasındaki görevinden geçici olarak alma, Parti’den atılma ve suçun idari makamlara ve mahkemelere bildirilmesi.
Yani Parti sen komünistten şunu talep ediyor: Yalnızca Parti disiplininin değil, aynı zamanda Sovyet disiplininin; çalışma disiplininin ve devrimci disiplinin örneği ol. Lenin, Partimizi bir mücadele örgütü olarak adlandırdı. O, savaş yürüten bir partiden söz etti. Parti disiplinini sık sık demirden diye, niteledi ve bunun askeri disiplin sınırına dayanması gerektiğini vurguladı. Artık bunun nasıl bir disiplin olduğunu, neyi talep ettiğini, nasıl denetlendiğini, neyle desteklendiğini biliyoruz.
Parti için mücadele etmek demek, bütün Parti yükümlülüklerini, bütün toplumsal yükümlülükleri, komüniste yüklenen bütün çalışmaları, herkesin komünistte Parti ve hükümet iradesinin sadık ve dürüst yürütücüsünü göreceği, herkesin onun hiçbir işten kaçmadığını ve her zorluğu aşmaya hazır olduğunu göreceği şekilde yerine getirmek demektir.
Parti için mücadele etmek demek, Parti’nin ve hükümetin kararlarını, yalnızca sözde değil, aynı zamanda pratikte de savunmak, bu kararları, onların yerine getirilmesinin yolunda duran bütün herkese karşı uygulamak demektir.
Parti için mücadele etmek demek, Parti’nin ve hükümetin kararlarını savunmak, kim olduğuna bakmaksızın, bu kararları çiğneyen herkese karşı mücadele etmek demektir. Şu veya bu komünistin Parti ve Sovyet disiplinine aykırılık durumunda, yoldaşlarla, özellikle de daha üstte bulunanlarla arayı bozmamak için, göz yumduğu durumlara az rastlanmamaktadır. Bu, Bolşevik bir karakter özelliği değil, zararlı bir karakter özelliğidir. Komünistin dostluk uğruna, dostça ilişkiler uğruna kendi arkadaşlarının Parti ve hükümet düşmanı davranışlarını bilerek görmezlikten gelmeye başlaması gibi bir davranış, adam kayırmacılığa yol açar. Böyle bir komünist, bu şekilde diğerlerinin suç ortağı, onların cürümlerinin ve suçlarının yardımcısı olur. Ve sonunda kendisi bataklığa çekilir. Örneğin bir yoldaş, çevresindeki insanların kendisine teslim edilen paraları yanlış harcadıklarını, yasadışı olarak kendileri için kullandıklarını görmektedir. Ama susmaktadır. Bir komünistin böyle davranması gayri-Bolşeviktir, Parti için zararlıdır. Ne dostluk, ne akrabalık ilişkileri ve ne de başka türlü düşünceler, komünisti Parti ve Sovyet disiplinini açıktan ya da gizlice çiğneyen kişilere karşı mücadeleden alıkoyabilir.
Komünistlerin partisizlere karşı burnu büyüklüğü, komünist kibiri ve kurumunun ne kadar zararlı olduğu üzerine Stalin yoldaş, sık sık konuştu. Stalin yoldaş, Kolhozcuların ilk kongresinde, partisiz yoldaşları kendisine yaklaştırmayan, Parti üyelikleriyle böbürlenen komünistlerden söz etti. Stalin yoldaş, “bu iyi bir şey değil, kötü bir şey”, dedi.
Parti için savaşmak demek, partisiz yoldaşlardan bir aktifi Parti etrafında birleştirmeyi bilmek demektir. Komünistler tüm Sovyetler Birliği halkının yaklaşık yüzde ikisini, yalnızca yetişkin nüfus alınırsa, yaklaşık yüzde beş-altısını oluşturuyor. Bu, her Parti üyesine, Parti’ye mensup olmayan yaklaşık 95 kişinin düşmesi demektir. İşleri, bu 95 partisizin çoğunluğu Partiyle gidecek şekilde ayarlamasını bilmen gerekir. Bütün çalışmanda bunun için mücadele etmelisin.
Stalin yoldaş komünistleri önceki kazanımları üzerine yan gelip yatmaya, gösteriş merakına karşı da uyardı. Bu, büyük ve tehlikeli bir eksikliktir.

“Bu kusur”, diye açıklıyordu Stalin yoldaş XV. Parti Kongresi’nde, “birtakım yoldaşlarımızın perspektifsiz, geleceğe bakmaksızın, düzgün ve sakin bir biçimde olayların akışı ile sürüklenmek arzusundan oluşmaktadır, öyle ki, her tarafta bir bayram ve şenlik havası olsun, her gün, her yerde alkışlarla kutlama toplantıları yapalım ve hepimiz sırayla her tür prezidyumun şeref üyeleri seçilelim... Perspektifsiz bir çalışma, yelkensiz ve dümensiz bir çalışma—işte muhakkak akıntıya kürek çekmek arzusu buraya götürür. Ya sonuçlar? Sonuçlar ortada: İlkönce küfleniyorlar, sonra iyice can sıkıcı bir hale geliyorlar, ondan sonra darkafalılığın batağına batıyorlar ve en sonunda gerçek darkafalılara dönüşüyorlar. İşte bu, gerçek yozlaşma yoludur.”*

<br><br>Parti için mücadele etmek demek, çalışmada gösteriş merakına, örgütte küflenmeye karşı mücadele etmek demektir. Bazı örgütlerde sürekli olarak jübile törenleri düzenlenmektedir: İlk bölge gazetesinin yayınlanmasından bu yana iki yıl geçti, öyleyse ziyafet var; sekreter, beş yıldır görevde, yine bir ziyafet—ama iş yerinden kıpırdamıyor, makineler boş dönüyor.


Komünistin en iyi özellikleri elbette gökten hazır şekilde inmiyor: İnsanın kendi üzerinde çalışarak bu özellikleri edinmesi gerekir. Günlük şeyleri örnek bir şekilde yerine getirerek insan bu özellikleri edinir. Lenin ve Stalin, günlük çalışmada en iyi örnekler olma zorunluluğunun altını sürekli çizdiler.

“Örnek üretim, örnek komünist Cumartesileri, her pud tahılın temininde ve dağılımında örnek özen ve titizlik, örnek yemekhaneler, belirli bir işçi evinde, belirli bir mahallede örnek temizlik—bütün bunlar, bugün her zamankinden on kat daha fazla hem basınımızın ve hem de her işçi ve köylü örgütünün dikkat ve özeninin konusu olmalıdırlar, Bütün bunlar, komünizmin tohumlarıdır ve bu tohumun bakımı, hepimizin ortak ve en başta gelen yükümlülüğüdür.”**

Lenin, daha 1919 yılında, komünist Cumartesilere ilişkin olarak “Büyük Başlangıç” makalesinde böyle yazıyordu.
Parti için mücadele etmek, komünistlerin birlikte çalıştıkları kişilerin maddi durumunu adım adım düzeltmeyi ve onların kültürel ve politik düzeyini yükseltmeyi nasıl anladığını pratikte kanıtlamak demektir.
Parti için mücadele etmek, hem kendisini ve hem de çevresini yeni çalışma disiplini, çalışmaya karşı yeni, komünist tavır konusunda eğitmek demektir. Lenin, kapitalistlere ve çiftlik sahiplerine kölece bağımlığa, işçilerin ve köylülerin bu sömürücülerden kendileri için mümkün olan en fazlasını koparma isteğine dayanan eski alışkanlıkların üstesinden gelmemizin kolay olmayacağına sürekli dikkati çekti. Birçokları, işçilerin ve köylülerin bütün zenginliklerin efendisi haline geldiği yeni koşullarda da bu alışkanlıklarını henüz terk etmediler. Proleter devletten kendisi için mümkün olan en fazlasını koparma çabası, devletimize düşman açgözlülüğe, sanayi işletmelerinde, bürolarda çalışmaya karşı ihmalkar davranışlara yol açmaktadır. Çalışmaya karşı böyle bir tavrın yerine, sosyalist yarışma ve hücum çalışması, sosyalist devletin çıkarlarını ön plana koyan yeni bir çalışma disiplini geliştirmektedir. İşçilerin ve köylülerin ağır bir lanet gibi gördükleri eski köle emeğinin yerine, bir onur ve kahramanlık davası olarak çalışmaya karşı yeni bir tavır gelişmektedir.
Çalışmaya karşı bu yeni tavır için mücadele etmek, Bolşevik Parti için mücadele etmek demektir. Yalnızca, çalışmaya karşı kendinde böyle bir tavrı geliştiren, özümseyen; kendisini bu çalışma disiplini doğrultusunda eğiten birisi, gerçek bir komünisttir. Stalin yoldaş, XVII. Parti Kongresi’ne sunduğu raporunda, çalışmayı engelleyen iki tip fonksiyonerin bulunduğunu gösterdi:

“Bu fonksiyoner tiplerinden biri, geçmişte belli yararlılıkları olan kişilerdir, Parti ve Sovyet yasalarının kendileri için değil, aptallar için yazıldığına inanan rütbe sahibi kişilerdir. Bunlar, Parti ve Hükümet kararlarını uygulamayı görevleri saymayan ve bu biçimde Parti ve devlet disiplininin temelini yıkan kişilerdir. Parti ve devlet yasalarını çiğnerken neye güveniyorlar? Eski yararlıkları nedeniyle Sovyet iktidarının kendilerine dokunmaya karar vermeyeceğini umuyorlar. Bu kendini beğenmiş rütbe sahipleri, yerlerinin doldurulmaz olduğunu ve yönetici organların kararlarını cezalandırılmaksızın çiğneyebileceklerini sanıyorlar. Bu tür fonksiyonerlere ne yapmalı? Geçmişteki yararlıklarına bakılmaksızın, kararlılıkla yönetici görevlerden alınmalıdırlar.(Sesler: ‘Çok doğru!’) Görevlerinden alınmalı, daha alt görevlere verilmeli ve bu basında açıklanmalıdır. (Sesler: ‘Çok doğru!’) Bu kendini beğenmiş bürokratları ve rütbe sahiplerini kibirden uzaklaştırmak ve hadlerini bildirmek için bu gereklidir. Tüm çalışmamızda Parti ve Sovyet disiplinini güçlendirmek için bu gereklidir. (Sesler: ‘Çok doğru!’ Alkışlar.)

Şimdi ikinci tipteki fonksiyonerlere geliyorum. Geveze tipi—dürüst geveze tipi demek istiyorum—kastediyorum (gülüşmeler); Sovyet iktidarına bağlı olan, ama yönetme yeteneği bulunmayan, herhangi bir şeyi örgütleme yeteneği olmayan dürüst kişiler.
Ve bu tür gevezeler görevlerinden alındığında, operatif çalışmadan mümkün olduğunca uzaklaştırıldıklarında, gözlerini faltaşı gibi açıp şaşkınlıkla sorarlar: ‘Neden görevden alınıyoruz? Dava için gerekli olan herşeyi yapmadık mı, hücum işçilerinin toplantısını düzenlemedik mi; hücum işçilerinin konferansında Parti’nin ve hükümetin kararlarını ilan etmedik mi, tüm MK Politbürosu’nu onur başkanlığına seçmedik mi (genel gülüşme), Stalin yoldaşa kutlama mesajı yollamadık mı—bizden daha ne istiyorsunuz?’ (Genel gülüşme).
Bu iflah olmaz gevezelerle ne yapmalı? Operatif çalışmada bırakılırlarsa, herhangi bir canlı girişimi sulu ve sonsuz konuşmalar selinde boğabilirler. Bunların yönetici görevlerden alınmak ve başka, operatif olmayan bir göreve verilmek zorunda oldukları apaçıktır. Operatif çalışmada gevezelere yer yoktur. (Sesler: ‘Çok doğru!’ Alkışlar.)”*
“Burnu büyük rütbe sahiplerini” ve “dürüst gevezeleri” teşhir etmek ve Parti’ye göstermek, Parti’nin direktiflerini yalnızca sözde değil, fiilen de yerine getirmek isteyen her komünistin yükümlülüğüdür.
Parti için mücadele etmek, herşeyden önce iki cepheli mücadele yürütmek demektir: Sağ ve “sol” oportünistlere karşı ve her türden oportünizm bağıntısında uzlaşmacılara karşı.
Parti için mücadele etmek, elde edilmiş başarılarla yetinmemek, zafer kazanımlarının üzerine yan gelip yatmak değil, tersine komünizmin nihai zaferi için mücadeleyi sonuna kadar sürdürmek demektir.

“Bazıları şöyle düşünüyor: Kulakları paramparça ettik, bir muhalefet yok, öyleyse rahatça çalışabilir ve liberal olabiliriz. Bu yanlıştır.
Düşmanlarımız, bize karşı mücadeleyi, bu mücadelenin biçimini değiştirmiş olsalar da durdurmadılar. Mücadele devam. ediyor. Mücadele ise, her birimizin, henüz bizde bulunan eksikliklere karşı mücadelede, çalışmayı mükemmelleştirme mücadelesinde, daha iyi bir donanım için mücadelede, önümüze konan görevleri daha iyi yerine getirme mücadelesinde uzlaşmaz bir Bolşevik, Lenin Ve Stalin’in bir öğrencisi olması gerektiği demektir .”*

Lenin’in ölümünden soma tüm Parti, tüm ülke, Merkez Komitesi etrafında, Leninizmin bütün düşmanlarına karşı ve komünist toplum için mücadelede önder sevgili Stalin yoldaş etrafında daha sıkı kenetlendi.
Kitleler, önderlerini büyük bir dikkat, özen ve sevgiyle kuşatıyorlar. Bugün tüm dünyada Stalin yoldaşın isminden daha büyük bir isim yoktur.
Parti için savaşmak demek, Parti’ye ve onun önderlerine tamamen ve kayıtsız şartsız sadık kalmak, uyanık olmak, düşmanı daha tohum halindeyken görmek ve onu acımasızca yerle bir etmek demektir.



VIII. OPORTÜNİZME KARŞI İKİ CEPHELİ MÜCADELEDE PARTİ

Partimiz, işçi sınıfının en ileri, en savaşkan, en sınıf bilinçli, en devrimci kesimidir. Toplumsal konumu itibariyle üyelerimizin üçte ikisini işçiler ve geriye kalan üçte biri, proletaryanın bakış açısına gelmiş kolektif köylüler, kızıl askerler ve görevliler oluşturmaktadır. Bu durumda, Parti üyelerinin bir bölümü, küçük-burjuva kökenden gelmektedir. Ama bizzat işçi sınıfının kendisi de, küçük-burjuva çevreden aşılmaz duvarlarla ayrılmış değildir. İşçi sınıfı, proletarya, Sovyet ülkesinde azınlığı oluşturmaktadır. Nüfusun çoğunluğu, kısa süre öncesine kadar küçük mülk sahiplerinden oluşuyordu. Daha kısa süre öncesine kadar Sovyetler Birliği nüfusunun muazzam çoğunluğu olan bireysel köylüler, anlayışları ve çıkarları itibariyle, burjuvazinin, Kulakların proletaryaya karşı mücadelede kendilerine dayanmaya çalıştığı küçük-burjuva kitleyi oluşturuyorlardı. Bu köylülüğün tek tek tabakaları, özellikle de orta köylülük, proletarya ile burjuvazi arasında yalpalıyordu. Bu yalpalama, kısmen akrabalık yoluyla, ama ayın zamanda iktisadi olarak da köye bağlı proletaryada iz bırakmadan geçemezdi. Bunun için de Lenin şunu söyledi:

“Tarihin her özgül dönemeci, sürekli olarak proletaryanın yakınında cereyan eden, sürekli olarak şu ya da bu ölçüde proletaryanın saflarına giriş yapan küçük-burjuva yalpalamaların biçiminde belli değişiklikler doğurur.”

Yalpalamaların kaynağı ise yalnızca kır nüfusu değildir. Eski şehir küçük-burjuvazisi, sosyalizm koşullarında varlık temellerini yitiren küçük tüccarlar, aydınların bir bölümü de, Parti’nin ve Sovyet iktidarının kararlarına karşı proleter bir tavır almamaktadırlar. Bu sosyal katmanlar da, kendi açılarından proletarya üzerinde tahrip edici bir etki yapmaya çalışmaktadırlar.
Ayrıca otuz yılı aşkın varlık süreci içinde Parti’nin saflarına diğer Partilerden—Sosyal-Devrimciler, Menşevikler, Anarşistler, Bundcular, Ukrayna Partisi “Borotba”nın eski üyeleri ve diğerleri—az insan gelmedi. Bunlar, her zaman, kendilerinde bulunan tarihsel hatalardan kurtulmayı hemen becerememektedirler. Bunlar, özellikle tarihteki sert dönüm anlarında, özellikle de Parti politikada ciddi değişiklikler anlamına gelen kararlar aldığı zaman,—Kulaklığa karşı tayin edici saldırı, sanayileştirilmenin geliştirilmesi, tarımın kolektifleştirilmesi vs.—, az bir kesim de olsa, belirli bir kesim dayanıklı Partili yoldaşa da bu yalpalama ve kuşkularını bulaştırmaktadırlar.
Kendileri bizzat Marksizm-Leninizmin devrimci yolunu terkeden ve Parti’yi proletarya için değil de, başka sınıflar için avantajlı olan başka bir yola çekmeye çalışan bu kişilere oportünist denir. Bunlar, Partimizin politikasını başka sınıfların çıkarlarına uydurmaya çalışmaktadırlar.
Bundan dolayı Partimiz, oportünistlerin burjuva ve küçük-burjuva etkileri proletarya içine taşıyan kişiler olduğunu hep vurguladı.
Partimiz, oportünistlere karşı mücadele içinde, proletaryaya yabancı ve düşman öğretilere ve teorilere karşı mücadele içinde oluştu, güçlendi ve çelikleşti. Marksistler bundan kırk-elli yıl önce, mücadele alanına henüz örgütlü bir parti olarak girmeden önce, proleter sosyalizmi yerine küçük-burjuva ve köylü sosyalizmini vaaz eden Narodniklere karşı mücadele yürüttüler. Narodnikler, proletaryanın devrimdeki öncü rolünü reddetmekteydiler. Onlar, köylülüğün tek başına, proletarya olmadan devrimi tamamlayabilecek durumda olduğunu iddia ediyorlardı; Rusya’da kapitalizmin gelişemeyeceğini düşünüyorlardı; doğal olarak da proletarya diktatörlüğüne karşıydılar. “Bütün ülkelerin proleterleri, birleşiniz!” proleter sloganı onlara yabancıydı. Narodniklere karşı mücadele, Rusya’da devrimci Marksizmin partisinin, Bolşevik Parti’nin yaratılmasının zorunlu önkoşulu idi. Parti, daha soma mücadeleyi sosyal-devrimcilere karşı yürüttü. Sosyal-devrimciler, savaş döneminde Menşeviklerle birlikte “muzaffer sona kadar savaş” için burjuvazinin yanında ve 1917 ve daha sonraki yıllarda burjuvazi ile ittifak içinde proleter devrime, Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele ettiler.
Lenin ve dava arkadaşları, aynı şekilde, Bolşevik Parti’nin oluşturulmasından önce, Rusya’da ve yurtdışında, işçi sınıfının devrim yolundan burjuvaziyle uzlaşma yoluna çekmek isteyen Marksist saflardaki oportünistlere karşı mücadele yürüttüler.
Geçen yüzyılın doksanlı yıllarının sonunda bu oportünistler, Rusya’da “Ekonomistler” adı altında ortaya çıktılar. Bunlar, proletaryanın devrimci politik mücadeleye katılmaktan uzak kalmasını vaaz ettiler; bunlar, proletaryayı burjuvazinin politik aracı, burjuvazinin uzantısı durumuna getirmeye çalıştılar. Bunların öğretisinin temeli, işçilerin “yavaş adımlarla, dikkatli zikzaklarla, coşkuya kapılmadan, uyum göstererek” yalnızca ekonomik iyileştirmeler için mücadele etmesine çıkıyordu. Ekonomistler, uluslararası oportünizmin, revizyonizm denilen şeyin (Marx’ın teorisinin revizyonu ve devrimci politikadan vazgeçme) Rus türüydüler. Bugün sınıf bilinci az olan bir işçi bile, bunun proleter bir politika olmadığını, Ekonomistlerin burjuvazinin çıkarlarını savunduklarını bilmektedir. Lenin ve dava arkadaşları, Ekonomistlere karşı enerjik bir mücadele yürüttüler. Lenin daha Sibirya’da sürgündeyken, sürgüne gönderilmiş 16 yoldaşla birlikte Ekonomistlerin öğretisine karşı bir protesto kaleme aldı. Bu protesto basılarak işçiler arasında dağıtıldı ve Ekonomistlerin öğretisinin gayri-proleter özünü görmelerinde onlara yardımcı oldu.
Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi II. Kongresi’nde (I. Kongre 1898 yılındaydı) Bolşevik Parti’nin oluşması, oportünistlerden, Menşeviklerden ayrılma yoluyla gerçekleşti. Tıpkı Ekonomistler gibi Menşevikler de işçi sınıfı içinde proletaryanın değil, burjuvazinin çıkarlarını savunucularıydı. Menşeviklere karşı mücadele, ileri işçileri politik olarak çelikleştirdi. Bu mücadele, an yıllar boyunca sürdü. Diğer ülkelerde de işçi hareketi içindeki oportünistlere karşı mücadele proletaryanın zaferinin mutlak bir önkoşulu olduğu için, bu mücadele uluslararası bir öneme sahipti.
Fakat Partimiz mücadeleyi daima iki cepheli yürüttü. Yalnızca sağ oportünistlere, Ekonomistlere, Menşeviklere, Tasfiyecilere karşı mücadele yürütmekle kalmadı. Aynı zamanda Parti’yi, iddialarına göre, “sol”a götürmeye çalışanlara karşı da mücadele yürüttü. Gerçekte, Bolşevik Parti’nin çizgisinden, Marx, Lenin ve Stalin’in çizgisinden daha sol, yani daha devrimci bir çizgi yoktur ve olamaz. Ancak Parti’de küçük-burjuva düşüncelerin etkisine kapılmış, Parti’yi “sol”dan eleştirmeye çalışan tek tek üyeler ve gruplar çıktı. Meseleye daha yakından bakıldığında bunun tam tersi ortaya çıktı: Bu “sol” oportünistler, tam da sağa sürükleniyorlardı. 1905-1907 Devrimi’nden sonra, Parti disiplinine, Parti kararlarına uymadıkları, işçi temsilcilerimizin Devlet Duması’ndan geri çağrılmasını ve aynı şekilde Bolşeviklerin sendikalardan geri çekilmesini talep ettiklerinden Parti’nin saflarından attığı Otzovistler (retçiler), bunlara dahildi. Bu, zararlı bir çizgiydi. Menşevik Tasfiyeciler, burjuvazinin bu yardakçıları, yalnızca Çarlık hükümeti tarafından izin verilen çerçeve içinde hareket edebilmek için, Parti’nin illegal örgütünün dağıtılmasını, tasfiye edilmesini talep ettiler. Bunlar böylelikle, bildirilerinde, gazetelerinde ve illegal toplantılarında işçi sınıfına Çarlık hükümetinin açıktan söylenmesine izin vermediği şeyleri sözünü esirgemeden söyleyebilen Partimizin illegal örgütü gibi sınanmış bir mücadele aracını işçi sınıfının elinden aldılar. Otzovistler de hakeza tasfiyecilerdi, ancak tersyüz edilmiş tasfiyeciler. Bunlar, Parti’nin elinden Devlet Duması’nın açık tribünü, sigorta şirketleri, hastalık kasaları, sendikalar ve halkevlerindeki çalışma olanaklarını almak istiyorlardı ve böylelikle bu örgütlerde meydanı tümüyle burjuvaziye ve onun ajanlarına —Tasfiyecilere—bırakıyorlardı. Bundan ötürü Parti, Menşevik Tasfiyecilere ve Otzovistlere, bu “tersyüz edilmiş Tasfiyecilere” karşı mücadele yürüttü.
Parti, aynı zamanda, henüz proletarya diktatörlüğü kurulmadan, Rusya’daki temsilcisi Troçki olan Merkezcilere karşı mücadele etti. Merkezciler, sözde açık oportünistlerden farklı bir tavır takınıyorlardı, gerçekte ise işçi sınıfının sol, devrimci, Bolşevik kanadını sağ, Menşevik aklına tabi kılmaya çalışıyorlardı. Daha devrimden önce Lenin, Merkezci Kautsky ve Troçki üzerine şunları yazdı:

“ ‘Merkez’, zararsız küçük-burjuva safsataların, sözde enternasyonalizmin, gerçekte ise korkak oportünizmin ve sosyal-şovenistlere karşı dalkavukluğun alemidir.”*

Bundan ötürü Lenin,

“... işçi sınıfı(nın) bu döneklik, bu karaktersizlik, oportünizme karşı bu uşaklık ve Marksizmin bu eşi görülmedik teorik yavanlaştırılmasına karşı amansız mücadele yürütmeden devrimci dünya misyonunu yerine getiremeyeceği”* görüşündeydi.

Lenin, merkezciliğin “sözde Marksizme sadakatle, pratikte oportünizme tabiyeti birleştirmek olduğu” görüşündeydi. Bu nedenle, merkezciliğin sağcılarla “solcular” arasında ortada bir yere düştüğünü sanmak yanlış olur. Merkezcilik, diyordu Stalin yoldaş, coğrafi bir kavram değildir.

“... merkezcilik politik bir kavramdır. Onun ideolojisi uyum ideolojisidir, proleter çıkarları ortak bir parti içinde küçük-burjuvazinin çıkarlarına tabi kılmanın bir ideolojisidir. Bu ideoloji, Leninizme yabancı ve terstir.”

Merkezcilik, sık sık uzlaşmacılık örtüsüne bürünür. Parti çizgisinden sapmalara karşı uzlaşmacılık, çok zararlı bir şeydir. En iyi niyetlere de sahip olsa, bir uzlaşmacı, pratikte oportünistlere yardım eder. Kamenev, gericilik yıllarında (1909/1910) bir uzlaşmacıydı. Troçki ile anlaşmayı talep ediyordu. Kamenev, Bolşeviklerin saflarında Troçki’nin bir ajanıydı.
Uzlaşmacılara benzer bir rolü, politikada çeşitli “tampon” gruplar oynamaktadır. Örneğin, 1920/1921 yıllarında, Lenin ile Troçki arasında sendikaların rolü üzerine çatışmada Buharin bir “tampon”grup oluşturmaya çalıştı. Pratikte ise; Buharin’in Lenin’e karşı Troçki’yi desteklediği ve daha sonra bu tartışma içinde onunla birleştiği ortaya çıktı.
Sağ ve “sol”oportünistlere karşı mücadele ve aynı şekilde uzlaşmacılara ve oportünizme karşı mücadele, proleter devrimin zaferinden sonra da sona ermedi elbette. 1917 yılında Kamenev, Zinovyev, Şlyapnikov vs. gibi sosyalist proleter devrimin zaferine inanmayan oportünistler, Bolşevik Parti’nin Ekim 1917’de iktidarı ele geçirmesine karşı çıktılar.
Zinovyev ve Kamenev, silahlı ayaklanmanın örgütlenmesine ve yürütülmesine karşı çıktılar. Onlar, proletaryanın sosyalist devrime henüz hazır olmadığı görüşündeydiler. Lenin ve Stalin’in tüm Parti tarafından kabul edilen ye uygulanan taktiğini, küçük-burjuva partilerin tecrit edilmesi. ve kitlelerin onların etkisinden kurtarılması taktiğini Zinovyev ve Kamenev, bölücü bir taktik olarak nitelediler. Bunun yerine, Menşevikler ve Sosyal-Devrimcilerle bir koalisyon önerdiler. Diğer bir deyimle, Parti’ye sosyalist devrimden vazgeçmeyi önerdiler.
Merkez Komitesi’nin Ekim Devrimi’nin kaderi açısından tayin edici olan 10 (23) ve 16 (29) Ekim tarihli toplantılarında Zinovyev ve Kamenev, ayaklanmaya karşı oy kullandılar. Bu en önemli tarihsel karar, Zinovyev ve Kamenev’in direnişine rağmen alındı. Açık olarak karara karşı çıkma yasağına rağmen Kamenev ve Zinovyev, onları bir yazıyla ayaklanmaya karşı uyararak Parti örgütlerine seslendiler. Parti örgütlerinden destek bulamayınca, Kamenev ve Zinovyev burjuvaziye başvurdu ve küçük-burjuva “Novaya Jizn” gazetesinde Parti’nin gizli kararını yayınladılar. Kamenev ve Zinovyev’in bu grev kırıcılığı, ihaneti üzerine Lenin, şunları yazdı:

“Kamenev ve Zinovyev, kendi partilerinin Merkez Komitesi’nin silahlı ayaklanma üzerine ve silahlı ayaklanma hazırlığının ve ayaklanma anının düşmandan gizli tutulması üzerine kararını Rodzyankove Kerenski’ye ifşa etmişlerdir. Bu bir olgudur. Hiçbir kaçamak bu olguyu ortadan kaldıramaz. İki MK üyesi, bir muhbir yalanıyla kapitalistlere işçilerin kararlarını ifşa etmişlerdir. Bunun yanıtı ancak MK’nın derhal şu kararı alması olabilir ve olmalıdır: ‘MK, Zinovyev ve Kamenev’in Parti dışı basındaki çıkışının tam bir grev kırıcılığı olduğunu saptar ve ikisini de Partiden ihraç eder.”*

İşçi kitleleri Parti önderliğinde Ekim mücadelelerinde burjuva-toprak sahibi iktidarın kalelerine hücum edip kendi diktatörlüğünü kurduğunda, Zinovyev ve Kamenev, silahlı ayaklanmanın kaçkınları ve doğrudan hainleri olarak geride bulunuyorlardı.
Fakat devrimin zaferinden sonra da Zinovyev ve Kamenev, haince mücadelelerini bırakmadılar. Ekim’in zaferinden soma, iktidar artık ele geçirildiğinde de bunu azalmayan bir enerjiyle sürdürdüler. Hatalarını kabul edecek ve onları düzeltecek yere, Menşevikler, sosyal-devrimciler ve diğer burjuva partilerle bir blok kurmaya çalıştılar ve bunu talep ettiler, iktidarın bu partilerin ve burjuvazinin temsilcilerinden oluşan bir koalisyon hükümetine verilmesi için çalıştılar, yani proletaryaya, Sovyet iktidarına karşı aktif olarak burjuvaziyi desteklediler. Hatta, meydan okuyarak Parti Merkez Komitesi’nden istifa edecek, firar edecek kadar ileri gittiler.
1918 yılında “Sol Komünistler” ve Troçkistler, devrimin bir dizi son derece önemli sorununda, özellikle de Almanya ile barış anlaşması sorununda Lenin’e karşı mücadele ettiler. Bütün oportünistlerde ortak olan şey, proleter devrimin sosyalist karakterinin küçümsenmesi, ülkemizde sosyalizmin zaferi olanağının inkarıydı. Hatta bu yüzden “Sol Komünistler”, Sovyet iktidarının geçici olarak kaybedilmesinin büyük bir felaket olmayacağı görüşündeydiler. Lenin, bunu “garip ve korkunç” olarak niteledi. Parti, “Sol Komünistlerin” peşinde gitmiş olsaydı, devrim muhtemelen çökerdi.
1920/21 yıllarında birçok oportünist grup, Lenin’e ve Partimizdeki Leninci çizgiye karşı çıktılar. Bir yandan Troçkistler, diğer yandan X. Parti Kongresi’nin anarko-sendikalist bir sapma, küçük-burjuva etkinin yansıması olarak mahkum ettiği “İşçi Muhalefeti” (Şlyapnikov, Medvedyev) ve üçüncü olarak “Demokratik Merkeziyetçilik” grubu, ya da Lenin’in onlara verdiği adla “en büyük çığırtkanlar fraksiyonu”. Parti, onlara karşı mücadelede çok güç harcamak zorunda kaldı. Lenin, X. Parti Kongresi’nin Partimiz içinde fraksiyon oluşturmayı ve “İşçi Muhalefeti”nin görüşlerinin propagandasını yasaklaması konusunda ısrar etti.
Ama X. Parti Kongresinden sonra da oportünistlere karşı mücadele durdurulamazdı, Oportünistler, özellikte Troçkistler ve daha sonra sosyalist ekonominin yeniden inşası döneminde ortaya çıkan sağ oportünistler, her zor anda başlarını kaldırdılar.
Troçkistler; proletaryanın gücüne, sosyalizmin zaferine, sosyalizmin Sovyetler Birliği’nde muzaffer inşasına inanmamakla, köylülüğe karşı anti-Leninist politikalarıyla, Parti’ye hakaretleri, Parti önderliğine iftirayla, Parti disiplinini sarsmalarıyla, SBKP(B) içinde ve onun yanı sıra ikinci bir Parti oluşturmayı amaçlayan fraksiyon çalışmasıyla karşı-devrimci burjuvaziyi desteklediler. Onların yıkıcı çalışmasına bel bağlayan tüm dünyadaki burjuvazi bundan cesaret alıp müdahale planları hazırladı. Karşı-devrimci ve yıkıcı örgütler, Troçkistlere ve diğer oportünistlere dayandılar. Parti, başlangıçta Troçkistleri uyardı ve kitleler önünde onların anti-proleter özünü teşhir etti. Ama tüm uyarılar boşa çıkıp, kitleler Troçkizmin burjuvazinin işini gördüğüne kanaat getirince, Parti Troçkizmin propagandasının Partiye üyelikle bağdaşmadığını ilan etti, TroçkiStleri Parti’den attı ve Troçki’yi Sovyet düşmanı ve karşı-devrimci oyunlarından dolayı Sovyetler Birliği’nden sınır dışı etti, Parti, Kulakların Parti’deki acentası olarak sağ oportünizmi teşhir etti ve dağıttı ve sağ oportünist görüşlerin propagandasının Parti üyeliğiyle bağdaşmadığım ilan etti.
Oportünistlerin sosyalizm davasına hangi zararları verdiğini görüyorsun. Bunlara karşı mücadelenin her komünistin yükümlülüğü olduğunu görüyorsun.
Peki, kim bu oportünistler ve nereden geliyorlar? Bunların kökenlerinin proletarya içinde olmadığını artık biliyoruz.
Lenin şunu söyledi:

“Bu tipin toplumsal kökeni, savaşın korkunçluğunun, ani yıkımın, açlığın ve yıkımın işitilmemiş acılarının kendisini çıldırttığı, isterik bir şekilde bir o yana, bir bu yana koşan, bir çıkış yolu ye kurtuluş arayan, proletaryaya güvenmek ve onu desteklemekle umutsuzluk nöbetleri arasında bir ona, bir bu yana yalpalayan küçük mülk sahibidir. Böyle bir toplumsal temel üzerine sosyalizmin inşa edilemeyeceğini kavramak ve kafalara kazımak gerekiyor. Emekçi ve sömürülen kitlelere, ancak, yalpalamadan yoluna giden, cesaretini yitirmeyen ve zor ve tehlikeli anlarda umutsuzluğa kapılmayan bir sınıf önderlik edebilir. Bizim isterik feveranlara değil, proletaryanın demirden batalyonlarının uygun adımlarına ihtiyacımız var.”

Stalin yoldaş da oportünistleri aynı şekilde değerlendirmektedir.

“Bunlar, bu hem sağ ve hem de ‘sol’ sapmacılar, yandaşlarını proleter olmayan tabakaların en çeşitli unsurlarından, küçük-burjuva kitlenin Partimiz üzerindeki baskısını ve Partimizin bazı halkaların çürümesini yansıtan unsurlardan topluyorlar. Diğer partilerin eski üyeleri, Parti’deki Troçkist eğilimli kişiler, Parti içindeki eski fraksiyonların kalıntıları, devlet, ekonomi, kooperatif ve sendika aygıtındaki bu aygıtlardaki açık burjuva unsurlarla iç içe geçmiş ve bürokrat olmaya doğru gelişen (ve artık bürokratlaşmış) Parti üyeleri, köy örgütlerimizdeki Kulaklarla iç içe geçmiş varlıklı Parti üyeleri—Leninci çizgiden sapmalar gıdasını işte buralardan almaktadır.”

Stalin yoldaş, XVI. Parti Kongresinde, Partimizin Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin inşasındaki başarıları:

“... sapmalara karşı mücadelesinde her zaman ilkeli bir politika yürütmüş olması, hiçbir zaman kulis arkası kombinasyonlara ve diplomatik bezirganlıklara yanaşmaması” olgusuna borçlu olduğuna işaret etti.
“Lenin, ilkeli politikanın tek doğru politika olduğunu söyledi. Sapmalara karşı mücadeleden, Lenin’in vasiyetini dürüstçe ve tutarlılıkla yerine getirdiğimiz için muzaffer olarak çıktık.”


Parti, XVI. Parti Kongresi’nden sonra, Sirzov-Lominadze oportünist sağcı “sol” blokunu teşhir etti ve bozguna uğrattı. Bu blokun, bu acınası aydınlar grubunun karakteristik özelliklerinden birisi, onun ikiyüzlülüğüydü. Parti çizgisine karşı çıkmaya cesareti olmayan ve karar veremeyen bu blokun temsilcileri, pratikte Parti’ye ve onun genel çizgisine karşı gizli bir fraksiyon mücadelesi yürütürken, sözde Parti çizgisinin doğru ve kendilerinin bununla tamamen hemfikir olduğunu açıkladılar. İkiyüzlülük, Parti’nin aldatılması ve karalanması, Parti çizgisine karşı mücadelede araçlardan birisiydi.
Genel kolektifleştirme ve bu temelde Kulakların sınıf olarak tasfiyesi, doğası gereği ülkede sınıf mücadelesinin keskinleşmesine yol açtı. Parti, sınıf mücadelesinin bu döneminde, geliştirilmekte olan sosyalist saldırıya karşı direnmeye çalışan öfkeli Kulakların ruh halini dile getiren Parti düşmanı grupçuklara karşı mücadele yürütmek zorunda kaldı. Görevini Parti’ye ve Sovyet iktidarına karşı mücadelede gören, kapitalizmi ve bozguna uğratılmış Kulaklığı yeniden inşa etmek ve Kolhozları dağıtmak isteyen Ryutin-Slepkov grupçuğu böyle bir grupçuktu. Partiye karşı illegal bir fraksiyon mücadelesi yürüten Eismont, Tolmaçov vd. grubu, bir başka karşı-devrimci gruptu.
Parti, bu hainleri ve komünizm düşmanlarını saflarından attı.
Ocak 1933’te, MK ve MKK Ortak Plenumu’nda Stalin yoldaş şunları söyledi:

“Sovyet devletinin büyüyen gücünün, can çekişen sınıfların son artıklarının direnişini güçlendireceği göz önünde bulundurulmalıdır. Tam da ölüm döşeğinde yattıkları, günleri sayılı olduğu için, bir saldırı biçiminden ötekine, daha sert biçimlere geçecekler, halkın geri kesimlerine seslenip, onları Sovyet İktidarına karşı seferber etmeye çalışacaklardır. Bu eskilerin, Sovyet iktidarına karşı mücadelede kullanmayacakları ve bunlar yoluyla geri unsurları seferber etmeye çalışmayacakları hiçbir iftira ve alçaklık yoktur. Sosyal-devrimcilerin, Menşeviklerin, burjuva milliyetçilerinin dağıtılmış eski karşı-devrimci Partileri ülke merkezinde ve kenar bölgelerde, bu zemin üzerinde yeniden canlanabilir ve harekete geçebilirler. Troçkistlerin ve sağ sapmacıların saflarından karşı-devrimci unsurların kırıntıları yeniden canlanabilir ve kımıldanmaya başlayabilirler. Bu, elbette çok korkunç birşey değil. Ne var ki, bu unsurların işini hızla ve özel fedakarlıklar yapmadan bitirmek istiyorsak, tüm bunları göz önünde bulundurmamız gerekiyor.
Bu yüzden devrimci uyanıklık, Bolşeviklerin şimdi özellikle ihtiyaç duydukları vasıftır.”*

Stalin yoldaş, XVII. Parti Kongresi’nde sosyalizmin muazzam başarılarını ve Bolşeviklerin saflarını pekişmesini saptadı ve aynı zamanda uyarıda bulundu:

“Ancak bu, mücadelenin sona erdiği ve sosyalizmin saldırıya devam etmesinin gereksiz bir şey olduğu anlamına mı geliyor?
Hayır, bu anlama gelmiyor.
Bu, bizde Parti’de artık her şeyin çok iyi durumda olduğu, artık onun içinde hiç sapma çıkmayacağı ve dolayısıyla şimdi yan gelip yatabileceğimiz anlamına mı geliyor?
Hayır, bu anlama gelmiyor.”*

Sovyetler Birliği’nin sosyalizme girdiği dönemde sınıf mücadelesinin biçimleri de değişmiştir: Düşman kendisini maskeliyor ve Parti politikasıyla fikir birliği görüntüsü altında fabrikalara, Kolhozlara ve Sovyetlere sızıp, buraları sessiz lağımcı çalışmasıyla içten havaya uçurmaya çalışıyor.
Parti’ye karşı aynı mücadele yöntemlerine oportünistler, sınıf düşmanının ajanları da başvuruyor. Parti’nin zaferinin, sosyalizmin zaferinin artık gözle görünür olduğu bu dönemde, Parti’ye açıktan karşı çıkmak mümkün değildir ve bundan dolayı oportünistler, Parti’ye karşı mücadele yöntemi olarak ikiyüzlülüğe başvurmaktadırlar.
İkiyüzlü, Parti üyelik kartıyla silahlanmış bir halde bir eliyle Parti’nin genel çizgisi için oy kullanır, diğer yandan ise Parti düşmanı, Parti’nin genel çizgisine yönelik bir fraksiyon mücadelesi yürütür. O, çok tehlikeli bir düşmandır. O, Parti’nin saflarındaki provokatör ve haindir.
İkiyüzlüler, sınıf düşmanının Parti içindeki casuslarıdır.
Kendilerini Parti’ye ve Sovyet iktidarına sadakat yeminleriyle maskelemeyi çok iyi bilirler. Bu, onların eski, sınanmış yöntemidir. Karşı-devrimci tahribat çalışmalarını yürütebilmek için, bir Parti üyesinin onurlu isminin ardına gizlenerek, bütün araçlarla Parti’de kalmaya çalışırlar.
İki yüzlülük, karşı-devrimci Zinovyev grubunun Parti’ye ve Sovyet iktidarına karşı hainane mücadelesinin ana yöntemi oldu. Bu, faşizmin cephaneliğinden alınmış en bayağı ve en alçakça mücadele yöntemlerine: bireysel teröre götürür.
İkiyüzlülük, Parti düşmanlarına yardımcı olan kötülüktür.
İkiyüzlülükte ihanetin, yalanın ve sahtekarlığın tüm bayağılığı, tüm alçaklığı kendisini gösterir.
Sosyalizm muzaffer ilerlediği ölçüde, sınıf düşmanı da Parti’ye ve Sovyet iktidarına karşı en keskin mücadele yöntemleri yolunu tutar, bireysel terör yoluna girer. Zinovyevci Sovyet düşmanı karşı-devrimci grubun alçak döküntüleri, saflarımızdan Partimizin en mükemmel önderlerinden birisini, Kirov yoldaşı kopardılar. Parti’ye karşı mücadelenin bu ikiyüzlü yöntemleri, Kirov yoldaşın katili Nikolayev gibi bir haydutu doğurdu. Kitlelerden teşhir olmuş, açık politik mücadelede yenilmiş olarak, deliklerine kaçtılar ve kendilerini Parti’nin renklerine büründürdüler, faşist mücadele yöntemlerine, kalleşçe cinayete yöneldiler.
O güne kadar Parti içinde ortaya çıkan hiçbir muhalif grup, ikiyüzlülüğü Parti’ye karşı mücadelede ana araç haline getirmemişti,
Zinovyev, Kamenev, Şarov, Salutski, Yevdokimov, Gertik vb. gibi ikiyüzlüler, bir yandan Parti’ye karşı sadakat yeminleri yaparken, diğer yandan uluslararası faşizm tarafından desteklenen bir teröristler çetesinin önderleri olarak son ana kadar aktif karşı-devrimci çalışmaya son vermediler. Pratik olarak faşistlerin yanında konakladılar. Uzun yıllar süren ikiyüzlülük yolu onları buraya götürdü.
Zinovyev ve Kamenev’in oportünizmden karşı-devrime giden yolu, hangi maske ardına gizlenirse gizlensin sınıf düşmanını ortaya çıkarmak açısından oportünizmin her tezahürüne karşı mücadelenin ne muazzam öneme sahip olduğunu, Stalin yoldaşın giderek daha büyük devrimci uyanıklık gösterme doğrultusundaki uyarılarının ne muazzam öneme sahip olduğunu her komüniste göstermektedir.
Oportünizme karşı iki cepheli mücadele ve oportünizmle uzlaşanlara karşı mücadele, Parti birliğini bozan herkese karşı Parti’nin birliği için mücadeledir, proletarya diktatörlüğünün düşmanlarına karşı mücadeledir. Komünist, Parti’nin genel çizgisinin savaşçısı olarak kendini bu mücadelede kanıtlar, komünist bu mücadelede güçlenir, çelikleşir ve kendisini eğitir.
Parti, her komünistten Parti davasına sadakat, en yüksek devrimci uyanıklık, sınıf öngörüsü ve sınıf düşmanına karşı mücadelede acımasızlık talep etmektedir.



IX. ÖZEL YAŞAMINDA VE TOPLUMSAL ÇALIŞMASINDA PARTİ KOMÜNİSTTEN NE İSTİYOR ?

Parti, komünistin kişisel yaşamına karışmalı mıdır? Bu soruya doğru bir yanıt ancak kişisel yaşam kavramı tam olarak belirlediğimizde verilebilir. Parti, her Parti üyesinin bütün yaşantısı için kurallar ve ölçüler koymuyor. Ne Parti tüzüğü ve ne de Parti programı, komünistin kişisel yaşamının titizce eşelenmesini andıran herhangi bir talep içermiyor. Ama bu, komünistin, kendisine Parti tarafından verilen görevleri yerine getirmek için Parti toplantısında, büroda ya da işletmede çalışmada bulunmadığı zaman nasıl davrandığının Partiyi hiç ilgilendirmediği anlamına gelmez.
Örneğin, dinsel inançlar özel mesele midir? Sosyal-demokratlar buna şu yanıtı veriyorlar: Din, her bireyin özel, kişisel meselesidir. Ama Lenin, dine karşı bu tavrı on yıllar önce alaya aldı.

“Proletaryanın partisi”, diye yazıyordu Lenin 1909 yılında, “devletten dini özel mesele ilan etmesini talep eder, ama halkın afyonuna karşı mücadele, dinsel hurafelere karşı vs. mücadeleyi ‘özel mesele’ olarak görmez. Oportünistler sorunu, sanki Parti ... dini özel mesele olarak görüyormuş gibi çarpıtıyorlar.”*

Bundan önce, 1905 yılında Lenin, “Sosyalizm ve Din” makalesinde şunları yazıyordu:

“Biz, dinin devlete karşı özel mesele olmasını talep ediyoruz, ama dini kendi Partimize karşı asla özel mesele olarak göremeyiz ...
Sosyalist proletaryanın Partisi için din, özel mesele değildir. Partimiz, işçi sınıfının kurtuluşu için sınıf bilinçli, ileri savaşçıların bir birliğidir. Böyle bir birlik, sınıf bilincinin eksik olması karşısında, cahillik ya da dinsel hurafelerin obskürantizmi karşısında kayıtsız kalamaz ve kalmamalıdır. Dinsel sise karşı salt düşünsel ve yalnızca düşünsel silahlarla, basınımızla, sözlerimizle mücadele edebilmek için; kilisenin devletten tümüyle ayrılmasını talep ediyoruz. Ama biz, birliğimizi... diğerlerinin yanısıra işçilerin dinsel olarak aptallaştırılmalarına karşı mücadele için de kurduk. Bizim için ideolojik mücadele özel mesele değil, tersine tüm Parti’nin, tüm proletaryanın meselesidir.”**

Sovyet Devleti hiç kimseden Ateistler Birliği’ne dahil olmasını ya da dinden kopmasını talep etmiyor; hatta şu ya da bu vatandaşın hangi inanca mensup olduğunun çeşitli devlet dosyalarına kaydedilmesi yasaktır. Devlet, bu açıdan, inanıp inanmamayı, herhangi bir dinsel topluluğa ya da Ateistler Birliğine mensup olmayı tamamen herkesin kendisine bırakmıştır.
Ama Parti açısından durum farklıdır. Parti, üyelerinden yalnızca dinden kopmalarını değil, aynı zamanda aktif olarak din karşıtı propagandaya katılmalarını talep ediyor. Parti programının 13. maddesinde her komüniste şu söyleniyor:

“Parti, emekçi kitlelerin dinsel önyargılardan gerçekten kurtulmasını teşvik ederek ve kapsamlı bir bilimsel aydınlatıcı ve din karşıtı propaganda örgütleyerek, sömürücü sınıflarla dinsel propaganda örgütleri arasındaki bağı tamamen yıkmak için çaba gösterir.”*

Dolayısıyla komünist için din, Partisine karşı artık özel bir sorun değildir. Parti, hangisi olursa olsun, sadece dinden kopuşu talep etmiyor,—o dindar insanları üye olarak kabul edemez, çünkü her üyesinden aktif din karşıtı propaganda talep eder. Bundan dolayı; dini geleneklere uyan, dini bir örgütü destekleyen ya da şu veya bu biçimde dini görüşler savunan bir komünistin Parti’de yeri yoktur.
Parti üyesinin dinle ilişkisinin bu örneğinden, “kişisel yaşam”, “özel yaşam” kavramlarının Parti üyesi açısından nasıl tam olarak tanımlanması gerektiği görülebilir.
Parti, komüniste yaşam tarzı için kılı kırk yaran hükümler koymaz. Bir komünistin erken ya da geç kalkması, çalıştığı işe bağlıdır. İşe gelmeme ya da gecikmeler, bir komünist için bir partisize göre daha utanç vericidir, Parti kendisinden yükümlülüklerini örnek bir şekilde yerine getirmesini istediğinde, özel yaşamına karışıldığından şikayet edemez. Her Parti üyesi işletmede ve Parti’nin kendisini gönderdiği her işte bir hücum işçisi, çalışmasıyla tüm partisizlere örnek olmak zorundadır. Komünistlerin işçi sınıfının en ileri, en sınıf bilinçli ve en devrimci kesimi olduğunu söylüyorsak, o zaman bunun pratikte yaşamın istisnasız bütün alanlarında tanıtlanması gerekir.

Örneğin, aile yaşamı her komünistin özel sorunu mudur? Evet ve hayır. Parti, komüilist erkekten şu ya da bu kadınla evlenebilmesi için ya da komünist kadından şu ya da bu erkekle evlenebilmesi için Parti’den izin istemesini talep etmiyor. Ama bir komünist, bir NEP’çinin, ya da eski bir tüccarın ya da bir Kulağın ya da bir papazın kızıyla evlenirse, geniş işçi ve kolektif köylü kitlesinin buna nasıl tepki göstereceğine Parti kayıtsız kalamaz; bu kitlenin bir komünistin ailesini bu aileye yabancı bir sınıfın ideolojisini (kavramlarını), alışkanlıklarını ve çıkarlarını birlikte getirecek bir insanla inşa etmesi olgusunu nasıl karşılayacağına Parti kayıtsız kalamaz; komünistin çocuklarının nasıl eğitileceği, yabancı bir sınıfın çocuklarının bunlara hangi görüşü öğreteceğine kayıtsız kalamaz. Bu açıdan bakıldığında, komünistin ailesi sorunu, onun kişisel, özel sorunu değildir. Proletaryaya ve Parti’ye yabancı, hatta düşman unsurların komünistin ailesine girdikten soma, onu ağır suçlara ittiği, ona kendi görüşlerini aşıladığı, onun bozulmasına katkıda bulunduğu durumları biliyoruz. Bundan dolayı komünist, kişisel yaşamını kurduktan sonra, kamuoyunun düşüncesine, aralarında yaşadığı, mücadele ettiği ve tüm yaşamıyla kendilerine örnek olması gerektiği büyük partisiz işçi ve köylü kitlelerinin düşüncelerine “boşverebileceği”ni düşünemez. Partisizler, komünistin ailesini nasıl kurduğuyla, komünistin ailesinin herhangi bir partisizin ailesinden farkının ne olduğuyla ilgilenmiyorlar mı? Parti, hiçbir Parti belgesinde Parti üyesinin yaşamını nasıl kurması gerektiğine dair hükümler koymasa da, komünistin özel yaşamında yeni bir yaşam yoluna, bütün insani ilişkileri dönüştürme yoluna çağırdığı tüm partisiz kitleye örnek olması gerektiği kendiliğinden anlaşılır bir şeydir.
Komünistin ailesine karşı nasıl davrandığı, onun özel, kişisel sorunu mudur? Elbette değil. Parti, Doğu’da, erkeğin kadını yüzünü yabancılardan gizlemeye ve peçe takmaya zorladığı, kadınların erkeklerle birlikte toplantılara katılmasına, kamu işlerine katılmasına izin verilmediği; ona bugün de sık sık sadece aşçı, hizmetçi ya da anne işlevinin tanındığı, görevinin çocuk doğurmak, yemek yapmak, evi temiz tutmak ve çamaşır yıkamak olarak görüldüğü ailede kadının köleleştirilmesinin kalıntılarına karşı mücadele yürütmektedir. Bir komünistin karısına böyle davranmasına, karısının peçeyi atmasını, herkese açık toplantılara katılmasını, Parti’ye, Gençlik Birliği’ne girmesini ve toplumsal yaşama katılmasını yasaklamasına izin verebilir miyiz? Elbette hayır. Biz, komünistin bu sorunda da, kadını eşit haklara sahip olarak gören komünist tavır konusunda örnek olmasını onun özgürlüğünü hiçbir şeyle engellememesini talep ediyoruz: Hatta, komünistten daha fazlasını, karısına toplumsal yaşamda ve incelemede yardım etmesini, ona bir yoldaş olmasını talep ediyoruz. Bir komünist, karısına karşı davranışının kendi özel sorunu, kişisel yaşamının bir sorunu olduğunu ileri sürebilir mi? Hayır, süremez. Çünkü bu durumda, içlerinde kadının tam kurtuluşunun zorunluluğu propagandasını yaptığımız geniş partisiz işçi ve köylü kitleleri, bize tek tek komünistlerin kadına karşı çirkin, yakışık almaz tavırlarını göstereceklerdir. Şunu söyleyeceklerdir: neden biz partisizlerin kadınlarımızın Parti’ye, Gençlik Birliği’ne girmeleri, toplumsal yaşama katılmaları gerektiğini vaaz ediyorsunuz, bunu karılarına, kızkardeşlerine Parti’ye, Gençlik Birliği’ne girmeyi yasaklayan, onların toplantılara, Ateistler Birliği’ne katılmalarını yasaklayan komünistlere anlatın. Dolayısıyla komünist, aile yaşamını da büyük emekçi partisiz kitlelere örnek olacak şekilde kurmalıdır. Ama bir komünist karısını dövdüğünde, ona yoldaş gibi değil de efendi gibi davrandığında, karısını attığında ya da yardımsız bıraktığında, çocuklarıyla ilgilenmediğinde, böyle bir “komünist” komünist olarak adlandırılabilir mi? Ve bir bütün olarak özel yaşam, birinin özel yaşamında bir komüniste yaraşmayan tavırlar takınabileceği şekilde, toplumsal yaşamdan böylesine keskin bir şekilde ayrılabilir mi? Elbette hayır.

Komünistin çocuklarını nasıl eğittiği onun özel sorunu mudur? Evet ve hayır. Hiçbir Parti üyesinden, çocuğunu hangi mesleğe hazırladığı, onu teknisyen, tarımcı, müzisyen mi yoksa başka birşey mi yapmak istediği hakkında Parti’ye hesap vermesini talep etmiyoruz; ama Parti, komünistten, çocuğuna karşı geniş işçi ve köylü kitleleri üzerinde kötü etki yapacak hiçbir hareket yapmamasını talep ediyor.
Bir komünistin çocuğuna piyönyelere katılmayı yasaklaması, oğluna, kızına ya da kızkardeşine Gençlik Birliği’ne girmeyi yasaklaması durumunda, buna izin verilebilir mi? Bu durumda, çocuğunun eğitiminin kendi kişisel sorunu olduğunu öne sürülebilir mi? Hayır, komünistin bunu öne sürmeye hakkı yoktur: çocuklarını komünizm ruhuyla eğitmek zorundadır. Eğer bunu yapmıyorsa, buna işaret etmek herkesin hakkıdır.
Maaşını nasıl kullandığı komünistin özel, kişisel sorunu mudur? Evet ve hayır. Parti, komünistin parasını nasıl harcadığına, elbise, tütün, yemek, eğlence, kitap vs. için çok para harcayıp harcamadığına karışmıyor. Ondan yalnızca, kendi parasından Parti ödentilerini, sendika ödentilerini ya da gönüllü toplulukların üye ödentilerini zamanında ödemesini talep ediyor. Ama bir komünist bütün parasını meyhanelerde, içki için harcıyorsa, Parti buna kayıtsız kalabilir mi? Hayır, kalamaz! Çünkü böyle bir komünist, dürüst işçileri ve köylüleri Parti’den uzaklaştıracaktır. Bu dürüst işçi ve köylüler: “İvanov içiyor” demeyecekler; “Komünist İvanov içiyor”, “Komünistler içiyor” diyecekler. Ama içkiye kapılmış bir komünist, bir kötülüktür. İşe geç gelir, sürekli işi kırabilir, içkili haldeyken bir Parti üyesi için rezilce hareketler yapabilir. Onun için, içkiye kapılmış bir komünist için Parti sorumluluk alamaz. Bunun için, komünistin özel yaşamında nasıl davrandığına, parasını nasıl harcadığına kesinlikle kayıtsız kalamaz. Biz, bir yeşilaycılar kulübünün tüzüğünün propagandasını yapmıyoruz, biz keşiş tarikatı değiliz, Partimiz de manastır değil; Parti, üyesinin yaşamını en ince ayrıntısına kadar düzenlemiyor. Parti, her üyesinin en iyi eğilimlerini, bütün yeteneklerini hem toplumsal yaşamda ve hem de kendi kişisel yaşantısında tümüyle geliştirmesini istiyor. Ama bu yetenekler ve eğilimler, kötü anlamda geliştirildiğinde ve komünistin Parti’ye rezalet getirmesine yol açtığında, Parti’nin onu uyarma, onu düzeltme ve kendisine çekidüzen vermeye çağırmaya hakkı vardır. Ama o iflah olmazsa, Parti, tüm davranışıyla kendisini rezil eden böyle bir Partili yoldaşın sorumluluğunu alabilir mi? Buradan, Parti’nin komünistlerin özel yaşamına ilişkin talebi çıkmaktadır: Yaşamınla etrafındaki partisiz kitlelere örnek olacak şekilde yaşa. Davranışınla Parti’yi rezil etme, hareketlerinle partisizleri Parti’den uzaklaştırma, yakışık almayan davranışlarla onlara Parti’yi mahkum etme fırsatı verme.
Sen komünistsin, Partimiz Sovyet Devletini yönetiyor, halkın serveti bizim ellerimizde bulunuyor. Eğer dürüst değilsen, bu servet sana emanet edilebilir mi, onu zimmetine geçirmeyecek, israf etmeyecek misin? Bundan dolayı Parti, kendilerine emanet edilen halk servetini dürüst bir şekilde idare etmeyen herkesle acımasız bir şekilde hesaplaşmalıdır. Bundan dolayı Parti, mevkilerini kendi kişisel çıkarları için kötüye kullanan komünistlerle, amansız bir şekilde hesaplaşmalıdır.
Lenin, kişisel yaşamdaki ve örgütlerimizdeki israfa ve ölçüsüzlüğe karşı mücadele konusunda birçok kez uyarıda bulundu ve devlet parasını harcamadaki tutumluluğun ülkemizin dönüştürülmesi için sosyalist birikimin en esaslı, tayin edici kaynaklarından birisi olduğunu vurguladı. Bu konuda Parti kongreleri ve Parti konferansları tarafından tekrar tekrar kararlar alındı. Bu konuda Stalin yoldaş, 13 Nisan 1926’da Leningrad Örgütü aktifinin önünde şunları söyledi:

“... yönetim organlarımızda ve günlük yaşantımızda her türlü gereksiz masrafa karşı, son zamanlarda bizde gözlemlenen, kamu malına ve devlet rezervlerine canice davranılmasına karşı kararlı bir mücadele yürütmeliyiz. Bizde şimdi cümbüş var her türlü tören, şenlik, jübile, anıt açılış törenleri vs. içinde yüzülüyor. Onbinlerce, yüzbinlerce ruble bu tür ‘uğraşlar’ için israf ediliyor. Bizde, jübilesi yapılan kişilerin ve tören düşkünlerinin sayısı o kadar çok ve yarı yıllık, bir yıllık, iki yıllık vs. jübileleri kutlamak için öylesine şaşırtıcı, bir istek var ki, talebi karşılamak için gerçekten düzinelerce milyon ruble gerekiyor. Yoldaşlar, bir komüniste yakışmayan bu ölçüsüzlükler sona ermelidir.”*

Parti, Stalin yoldaşın belirttiği uygunsuzluklara karşı mücadele yürüttü ve yürütüyor; bundan ötürü bugün her komünistin yükümlülüğü,

“... eğer biriktirdiğimiz kaynakları gerçekten sanayimizin ihtiyaçları için idare etmek istiyorsak, yönetim organlarımızda ve günlük yaşantımız da eğlence tutkusuna ve israfa karşı kararlı bir mücadele...”** yürütmektir.

Elbette ki bu birikimi, yalnızca sanayimiz için değil, aynı zamanda tarım, kültürel inşa, toplumsal kurumlar, konut inşası için tasarruf etmeliyiz.
Kibirli olma. Lenin, özellikle kibirlenen komünistleri eleştirdi. Komünistin bu kibirliliğinden dolayı hatta Lenin özel bir söz söyledi: “Komünist kurum.” 1921 yılında, Siyasi Aydınlatma Şubesi fonksiyonerlerinin II. Kongresi’nde Lenin yoldaş, şunları söyledi:

“Şimdi insanların önünde duran üç ana düşman... şunlardır: Birinci düşman komünist kurum, ikincisi cahillik ve üçüncüsü yiyiciliktir.”**

Cahillik gibi (ki yalnızca genel teknik cahilliği değil, aynı zamanda ve özellikle de politik olanını kastediyoruz) düşmanlar üzerine daha önce konuştuk. Yiyici, dürüst olmayan unsurların saflarımızda yeri olmadığı her komünist için açıktır. Ama herkes, komünist kibirin zararı konusunda açık değil.
Komünist kibir nedir?

“Komünist kibir”, diyordu Lenin, “Komünist Partisi’ne mensup olan ve henüz ordan atılmamış bir insanın bütün görevlerini komünist yönergecilikle çözebileceği kuruntusuna kapılması demektir. Kendisi şimdilik yönetici Parti’nin ve aynı zamanda şu veya bu devlet kurumunun üyesidir ve bu, onun komünist aydınlanmanın sonuçları üzerine konuşması için yeter. Hiç de böyle değil. Bu, komünist kurumdan başka bir şey değildir. Politik olarak aydınlatmayı öğrenmeliyiz—görev budur, ama bunu henüz öğrenemedik ve sorunu halen doğru ele almasını bilmiyoruz.”


Politik aydınlatma fonksiyonerlerinin kongresinde Lenin, politik eğitim faaliyetinde çalışan fonksiyonerler arasındaki komünist kibirden örnekler verdi. Ama,bir komünistin kibire ve kendisine verilen işin bütün ayrıntılarının özenli, titiz incelenmesinin, akılcı, canlı, nesnel, somut yönetiminin yerini kırtasiyeci-bürokratik emirlerin, kağıt üzerindeki yüzeysel yönetimin alabileceği kuruntusuna kapıldığı anda, komünist kibir her çalışmada ortaya çıkabilir.
Yabancı ülkelerdeki yoldaşlarımızın yaşamını alın. Orada Sovyetler Birliği’nin ticaret kurumlarında ve büyükelçiliklerde çalışmaları için, yurtdışına komünistleri ve partisizleri gönderiyoruz. Her adımları gözetleniyor, her adımları açık ve gizli polis, burjuva basın, faşistler, papazlar tarafından izleniyor. Onların her hatası, tüm Sovyetler Birliği’ne mal ediliyor, her dikkatsiz davranışları Sovyetler Birliği’nin aleyhine yorumlanıyor. Ama onları aynı zamanda işçilerin ve köylülerin milyonlarca gözü izliyor. Partimizin tek bir üyesinin yurtdışında yakışıksız davranması, sınıf düşmanına sevinmesi için fırsat vermesi, bu milyonlarca işçi ve köylüye acı veriyor. Bundan dolayı, yurtdışında, kapitalist çevrede yaşayan yoldaşlarımızdan, özellikle uyanık olmalarını, bütün davranışlarında özellikle iyi düşünmelerini talep ediyoruz. Ve kişisel yaşamlarında onlardan, tek bir davranışlarıyla bile komünistlere yaraşmayan bir tutumla suçlanmamaları için, kendilerine son derece katı davranmalarını talep ediyoruz.
Komünistin yaşamındaki özel olan şeyin onun toplumsal çalışmasıyla, komünizmin programı uğruna mücadelesiyle iç içe geçmiş olması, özel yaşamını toplumsal yaşamıyla yekpare, uyumlu bir bütün içinde birleştirmeyi bilmesi; istenen işte budur.
Parti, komünistlerin dilenci gibi yaşamalarını talep etmiyor. Parti’nin komünistin iş ücreti için bir üst sınır koymasının nedeni, partisizlere, komünistlerin konumlarını kişisel, kendi çıkarları doğrultusundaki amaçlar için kullanmadıklarını; iktidar sorununun, bunların tadına ancak iktidardaki bir insanın varabileceği bütün zenginliklerin mülkiyeti sorunu olmadığını, komünistin bu açıdan, gelir açısından her dürüst partisiz işçiden, uzmandan, kolektif köylüden daha iyi bir durumda olmadığını göstermektir. Parti, maddi refah konusunda, komüniste hak önceliği tanımaz ve onunla partisiz arasında ayrım yapmaz. Parti, bencil nedenlerle, daha iyi yaşayabilmek için bulunduğu hizmet konumunu kötüye kullanan komünisti acımaksızın cezalandırmakla yükümlüdür. Parti, komünistin hem toplumsal ve hem de özel yaşantısında tüm işçi sınıfına, tüm emekçilere örnek olmasını, onun bu alanda da yaşamın nasıl şekillenebileceğini göstermesini talep etme hakkına sahiptir.
Komünistin yoldaşlarına karşı tavrı kendi özel sorunu mudur? Biz, burada da, “yoldaş” sözcüğünün anlam dolu içeriğine denk düşebilmesi için, komünistin diğer Parti üyelerine karşı yoldaşça davranışın da örneği olmasını talep ediyoruz. Komünist, Parti üyelerinin yoldaşça önerilerini, yoldaşça yardımını hesaba katma hakkına sahiptir. Bundan dolayı, sahtekar insanların, fesatçıları, yağcıları lanetliyoruz. Bu karalamanın kendilerine yükselme yolunu açması durumunda yoldaşlarını karalayan kariyeristleri lanetliyoruz. Yoldaşların, asılsız ve denetlenmemiş suçlamalarla birbirlerinin onuruyla oynamamalarını talep ediyoruz.

Bir komünist, Parti’ye karşı dürüst olmayabilir mi?

Biz, bir komünistten, gerçeğe bağlılık, Parti’ye ve devlete karşı dürüstlük talep ediyoruz. Komünist, Parti’den herhangi bir şey gizleme hakkına sahip değildir. Komünist, Parti’de davranışı ve geçmişi dolayısıyla ortaya çıkan bütün soruları gerçeğe uygun olarak yanıtlamakla yükümlüdür. Bundan dolayı Parti, geçmişlerindeki bir karanlık noktayı Parti’den gizlemiş olanları saflarından kovmaktadır. Bir Parti üyesi, Parti’ye güvenmediğinde ve davranışlarını ondan gizlediğinde, Parti de böyle bir komüniste güven duyamaz.

*

Komünistlerin, özel komünist bir ahlakı, komünist bir ahlaklılığı, komünist bir etiği var mıdır? Lenin, bu sorunu 1920 yılında, Komünist Gençlik Birliği’nin III. Tüm, Rusya Kongresi’nde ortaya attı, komünist ahlakın, komünist ahlaklığın neden oluştuğunu gösterdi. Şunu söyledi:

“Komünist bir ahlak var mıdır? Komünist bir ahlaklılık var mıdır? Elbette! Mesele, sık sık, sanki bizim kendi ahlakımız yokmuş gibi ortaya konmaktadır. Ve burjuvazi sık sık bizi, biz komünistlerin her türlü ahlakı yadsıdığınızla suçlamaktadır. Bu, bir kavram kargaşasıdır, işçileri ve köylüleri aldatına yöntemidir.
Ahlakı, ahlaklılığı hangi anlamda yadsıyoruz?
Bu ahlaklılığı Allah’ın emirlerinden çıkaran burjuvazi tarafından vaaz edildiği anlamda. Burada elbette Allah’a inanmadığımızı söylüyoruz ve ruhbanların, toprak sahiplerinin ve burjuvazinin kendi sömürücü çıkarlarını gerçekleştirmek için Allah adına konuştuklarını biliyoruz. Ya da bu ahlakı, ahlaksal emirlerden, Allahın emirlerinden çıkarmak yerine, Allahın emirlerine çok benzerlik gösteren idealist ve yarı-idealist safsatalardan çıkarmaktadırlar.
Biz, doğaüstü, sınıfsız kavramlardan çıkarılan her türlü ahlaklılığı yadsıyoruz. Biz bunu bir sahtekarlık, bir dolandırıcılık, işçilerin ve köylülerin toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin çıkarları doğrultusunda aptallaştırılması olarak ilan ediyoruz.
Biz, bizim ahlaklılığımızın tümüyle proletaryanın sınıf mücadelesinin çıkarlarına tabi olduğunu açıklıyoruz. Biz, ahlaklılığımızı proletaryanın sınıfın mücadelesinin çıkarlarından çıkarıyoruz.”*



Ahlaklılığın proletaryanın sınıf mücadelesinin çıkarlarına tabi olması ne anlama gelir? Bu, bizim her adımımızı ve davranışımızı tartıp bunların sınıf mücadelesini ilerletip ilerletmediğini ya da ona zarar verip vermediğini düşünmeniz anlamına geliyor. Buradan da görülebileceği gibi, komünistlerin özel yaşamı sorunu da sınıf mücadelesinden kopuk bir şekilde karara bağlanamaz.
Bu, sınıf mücadelesini ilerletiyor mu, ilerletmiyor mu’? Lenin şunu söyledi:

“Sınıf mücadelesi devam ediyor; o, yalnızca biçimlerini değiştirdi. Bu sınıf mücadelesini proletarya, eski sömürücülerin geri dönmemesi, geri köylülüğün dağınık kitlelerinin bir birlik içinde birleşmesi için yürütüyor. Sınıf mücadelesi devam ediyor ve görevimiz, herşeyi bu mücadeleye tabi kılmaktır.
Komünist ahlaklılığımızı da bu göreve tabi kılıyoruz. Şunu söylüyoruz: Eski sömürücü toplumun yıkılmasına ve bütün emekçilerin yeni bir komünist toplumu inşa eden proletarya etrafında toplanmasına hizmet eden herşey ahlaklıdır.”*

Yaşam tarzı sorununa gelince, Parti sana komünist olarak şu talebi yöneltebilir ve yöneltmek zorundadır: Hem toplumsal, hem özel ve hem de aile yaşamındaki her adımının, her davranışının eski sömürücü toplumu yıkmaya katkıda bulunacağı, bütün emekçilerin yeni, komünist toplumu inşa eden proletarya etrafında birleşmesine katkıda bulunacağı şekilde hareket et, davran. Her adımının komünizmin başarısını ilerleteceği, sürekli olarak yeni kitleleri komünizme kazanacağı şekilde hareket et; davran. Buna karşı duran, bu görevi rahatsız eden herşeyi bir tarafa atmalı ve komünizme giden yolda bir engel olarak aşmalısın. Parti’nin her komünistten talep ettiği şey budur.
Parti, bu talepleri hem gündelik çalışmasında, hem de saflarını gözden geçirdiği Parti temizliğinde öne sürmektedir. XVI. Parti Konferansı tarafından SBKP(B) üyelerinin ve adaylarının temizlenmesi ve gözden geçirilmesine ilişkin alınan kararda şunlar söylenmektedir:

“... diğer hücrelere göre çok daha az ölçüde olsa da, Parti’nin işletme hücrelerine de komünist öncü rolünü oynama yeteneğine sahip olmayan unsurlar sızmaktadır: köydeki Kulak iktisadına bağlı ve küçük-burjuva etkileri proletarya içine taşıyan unsurlar; işletmedeki çalışmayı kendi bireysel iktisatlarının zenginleşmesi için bir araç olarak gören unsurlar; çalışma disiplininin yükseltilmesine aktif olarak katılmayan aç gözlü unsurlar; anti-Semitizm gibi karşı-devrimci olgulara karşı kayıtsız kalan unsurlar; dini geleneklerden kesin olarak kopmamış unsurlar vs.”*

Bu nedenle aynı Parti konferansı köy hücrelerinin şu unsurlardan temizlenmesini talep etti:

“... sınıfa yabancı ya da Kulak unsurlarla—tüccarlar, beyler ve ruhbanlarla—iç içe geçmiş unsurlardan; tarım işçilerini ve yoksul köylüleri Parti’den uzaklaştıran bir politika yürüten unsurlardan; tarımın sosyalist dönüşümüne ilişkin önlemlerin gerçekleştirilmesine aktif olarak katılmayan unsurlardan; Parti’nin orta köylülükle ittifak içinde yoksul köylülüğe dayanmamız gerektiği şeklindeki direktifini yerine getirmeyen bürokratik unsurlardan; kendilerinin zenginleşmesi uğruna köydeki komünist propaganda ve örgütlenme çalışmasını unutan unsurlardan; devrimci yasallığı kasten çiğneyen, iktidarı kendi kişisel yararları için kullanan kişilerden.”**



Parti, işletme dışı hücrelerin gözden geçirilmesinde, bencil amaçlarla Parti konumunun en geniş suiistimalinin—zimmete geçirme, adam kayırmacılık, kariyerizm, kitlelere karşı bürokratik davranış—olanaklı olduğuna dikkat çekti; tam da orada “yaşam tarzının bozulmasının” özellikle çirkin olgusu kitlesel halinde görülmektedir.

“Tam da bu hücrelerde toplum dışı, bürokratlaşmış, gizlice sızmış ve bozguncu unsurlar, Parti’ye en büyük zararı vermektedir, tam da işletme dışı hücrelerde henüz Bolşevik Partisi içinde yeniden biçimlenmemiş, ideolojik olarak yabancı görüşlerini henüz terketmemiş diğer Partilerden gelme unsurların sayısı en fazladır.”

Komünist yaşam tarzı sorununun—sınıfa yabancı unsurlara karşı davranış sorunu, yaşam tarzının bozulması, yabancı unsurlarla iç içe geçme sorunu vs.—Parti üyesi için hangi dev öneme sahip olduğunu görebilmek için, XVI. Parti Konferansı’nın direktiflerini saymak yeterlidir. Bu nedenle Parti

“... kendisine yabancı, onun başarılarını engelleyen, mücadelesine kayıtsız kalan bütün unsurların; bütün iflah olmaz bürokratların; Parti’ye sızmış, sınıf düşmanına bağlı ve ona yardım eden bütün unsurların; zenginleşme ve mülkleri dolayısıyla Parti’den kopmuş unsurların; anti-Semitlerin, dini kültlerin gizli taraftarlarının Parti saflarından acımasızca uzaklaştırılmasını; aynı şekilde gizli Troçkistlerin, Myaznikovistlerin, “Demokratik Merkeziyetçilik” grubunun ve diğer Parti düşmanı grupların gizli yandaşlarının teşhirini ve Parti’den kovulmasını”
talep etmektedir.

Partisiz kitlelerin senin davranışını dikkatle izlediklerini unutma. Onlar komünistleri senin davranışlarına bakarak değerlendiriyorlar. Stalin yoldaşın tüm Parti adına V. İ. Lenin’in tabutu başında yaptığı yemini asla unutma:

“Lenin yoldaş bizlerden ayrıldığında, bize Parti üyesi olma yüce adını yüksekte tutmayı ve onun arılığını korumayı vasiyet etti. Sana yemin ederiz ki Lenin yoldaş, senin bu buyruğunu onurla yerine getireceğiz.”



X. KOMÜNİSTİN ENTERNASYONAL EĞİTİMİ

Sovyetler Birliği Komünist Partisi, tüm dünya işçilerinin uluslararası birliği olan Komünist Enternasyonal’in bir bölüğüdür. Bayrağının üzerinde “Komünist Manifesto”nun mücadele çağrısı yazılıdır: “Bütün ülkelerin işçileri, birleşiniz!” Komünist, hangi ulusa mensup olduğuna, hangi dili konuştuğuna ve deri rengine bakmaksızın, proletaryanın çıkarlarını savunur. Proletaryayı, dini, ulusal ve ırksal özelliklere göre bölmek burjuvazi için yararlıdır. Burjuvazi, bütün araçlarla dinciliği, milliyetçiliği teşvik etmekte ve hatta bunu fanatizme kadar kışkırtmaktadır. Burjuvazi proletaryaya milliyetçilik, dincilik zehiri aşılayarak, onu aldatma ve “Allah” adına, “anavatan” adına ölüme sürmeyi vs. kendine kolaylaştırmaktadır. Burjuvazi, bütün ulusların proleterlerini daha rahat köleleştirmek ve sömürmek için, bir ulusun proletaryasını diğer bir ulusun proletaryasına karşı kışkırtmaktadır.
Bolşevik Parti, ta ortaya çıktığı andan beri, ulusların eşit haklara sahip olmamasına karşı mücadele yürüttü. On milyonlarca Rus işçisini ve köylüsünü köleleştiren Çarlık hükümeti, onlarca milliyeti, sözde “yabancı kökenli”yi baskı altında tuttu. Emekçi Yahudiler için, sözde “ikamet etme sınırları” oluşturuldu. Çarlık hükümeti, Yahudi, Ermeni, Tatar pogromları ve başka pogromlar düzenledi, Polonyalılara ve Ukraynalılara karşı kışkırttı, okullarda anadilde ders verilmesini yasakladı, anadilde gazete çıkarılmasını yasakladı vs.
Çarlık otokrasisini yıkmayı kendisine görev edinen Bolşevik Parti, ulusal sorunu da ciddi bir şekilde çözmek zorundaydı. Bunun, her halkın kendi kaderini tayin hakkına sahip olacağı şekilde çözdü, yani her halk, hem kendi devlet düzeni sorununda ve hem de diğer halklarla bir birlik içinde kalma ya da tümüyle bağımsız bir devlet kurma sorununda bağımsız olarak karar verme hakkına sahiptir. Ulusal sorunun Bolşevik çözümü bununla bitmiyor. Bolşevikler, II. Enternasyonal partilerine özgü “uygar halklar” ve “uygar olmayan halklar” ayrımının tüm iflasım ve tüm çürümüşlüğünü ortaya koydular. Bolşevikler ulusal sorunu sömürgeler sorunuyla bağladılar. Böylelikle ulusal sorunu,

“özel bir sorun, bir devletin iç sorunu olmaktan çıkarıp, genel ve uluslararası bir sorun haline, bağımlı ülkelerin ve sömürgelerin ezilen halklarının emperyalizm boyunduruğundan kurtuluşu dünya sorunu”* haline getirdiler.
Bolşevik Parti, yeryüzünün bütün halklarının ulusal hak eşitliği üzerine debdebeli laflar istemiyor, tam tersine ezilen halkların emperyalistlere karşı, ulusal eşitsizliği destekleyen herkese karşı kurtuluş mücadelesinin doğrudan desteklenmesini talep ediyor. Tüm mücadele tarihimiz,

“ulusal sorun(un) proleter devrim genel sorununun bir parçası, proletarya diktatörlüğü sorununun bir parçası”*

olduğunu ve bundan dolayı da diğer ülkelerde de ulusal sorunun ancak proleter devrim zemininde çözülebileceğini kanıtladı.
Bundan dolayı, tüm dünyadaki ezilen milliyetler, tüm dünyada sosyalizmin zaferi için mücadelesinde devrimci proletaryanın yedekleridir. Bunlar, proletaryanın müttefikleridir. Rusya’da da devrim ancak, Bolşevik Parti önderliğindeki proletarya eski Çarlık Rusyası’nın ezilen uluslarının emekçi kitlelerini kazanmayı bildiği için zafere ulaşabildi.
Ama devrim, ulusal eşitsizliğin bütün kalıntılarını, bütün geleneklerini hemen, birkaç yıl içinde insanların bilincinden silemezdi. Milyonlarca Rus, yüzyıllar boyunca eski Rusya’nın diğer bütün halklarına karşı üstünlük bilinciyle eğitildiler. Yüzyıllar boyunca Yahudileri, Ukraynalıları, Polonyalıları, Tatarları, Ermenileri, Buryatları, Yakutları, Çukçları vs. olası bütün aşağılayıcı lakaplarla andılar. Onlara- yüzyıllar boyunca, “yabancı kökenliler”in şu veya bu hakkının ellerinden alınabileceği öğretildi. Yüzyıllar boyunca, Rus olmayan milliyetlerden emekçilerin devlet hizmetine, ordunun kumanda mevkilerine vs. alınmasının imkansız olduğu şeklindeki ilke geçerli oldu. Bu eşitsizliğin bütün kalıntılarına karşı Parti, amansız bir mücadele yürütmektedir.
Bolşevik Parti, her komünistten, yalnızca ulusal eşitsizliğe karşı kararlı bir şekilde mücadele etmesini değil, aynı zamanda bu. eski eşitsizliğin tümüyle ortadan kaldırılabilmesi için eski geri ve ezilen milliyetlere yardım etmesini talep ediyor. Parti, komünistlerin ve tüm Sovyet ülkesi halkının enternasyonal eğitimini talep ediyor. 0, bu enternasyonal eğitimi tüm çalışması içinde gerçekleştiriyor.
Enternasyonal eğitim ise her komünistten, her şeyden önce, Parti’nin ulusal sorundaki genel çizgisinden sapmalara karşı iki cepheli mücadele talep ediyor. Bu tür iki sapma vardır: Birisi Büyük Rus milliyetçiliğine sapma ve diğeri de yerel milliyetçiliğe sapmadır. Partimiz, Ekim Devrimi’nden önce de bu iki , cepheli mücadeleyi yürüttü. Ulusal sorun II., X., XII. ve XVI. Parti Kongrelerinde ele alındı. Önceki Parti kongrelerinde olduğu gibi XVII. Parti Kongresi’nde de Stalin yoldaş, ulusal sorunun ve yeni mücadele koşulları altında onun doğru çözümünün önemini vurguladı. Parti, kararlarında sürekli olarak Leninist çizgiden sapmalara karşı iki cepheli mücadelenin zorunluluğuna dikkat çekti. Partimizin programı, yalnızca, hangi ulusal grubun olursa olsun, bütün ve her türlü hak önceliğinin ortadan kaldırılmasını talep etmiyor. Partimizin programında şöyle denmektedir:

“... ezen ulusun proletaryası olarak ortaya çıkan ulusların proletaryası, ezilen ya da eşit haklara sahip olmayan halkların emekçi kitlelerindeki ulusal duyguların kalıntılarına karşı özel bir dikkat ve özel bir saygıyla davranmak zorundadır”.*

Parti yerel milliyetçiliğe ve büyük Rus şovenizmine karşı mücadele etmektedir. Şovenizm, bir ulusun diğerine karşı onu aşağı, daha az gelişmiş, kendisiyle eşit haklara sahip olmayan bir ulus olarak gördüğü ve ona karşı kin, aşağılama ve kibir beslemesi ve dile getirmesi şeklinde kendini gösteren bir tavırdır. Bir Rus, eski Rusya’nın, şimdiki Sovyetler Birliği’nin bütün halklarının Rusça konuşması, okullarda derslerin Rusça yapılması, her yerde —Ukrayna’da, Ermenistan’da ve Beyaz Rusya’ da—bütün devlet dairelerinde, mahkemelerde vs. işlerin Rusça görülmesi gerektiğine inandığında; devlet hizmetinde Ruslara diğerlerine nazaran öncelik tanınması gerektiğine, diğer milliyetlerin yaşadığı çevre bölgelere ve cumhuriyetlere büyük işletmeler kurmanın gereksiz olduğuna inandığında, bu büyük Rus şovenizminin ifadesidir. Bu, düzinelerle milliyetin düşük değerde, “yabancı kökenli” olarak görüldüğü dev bölgeleri sömürge haline getiren Çarlık hükümetinin politikasıydı. Büyük Rus şovenisti, en iyi toprağın da Ruslara verilmesi gerektiği düşüncesindedir. Çarlık hükümeti de böyle yaptı— Başkıristan’da, Orta Asya’da vs. en iyi toprakları Kazaklara ve zengin sömürgecilere verdi.
Büyük Rus şovenisti, bütün ulusal cumhuriyetlerin, Ukrayna, Beyaz Rusya Cumhuriyetleri vs.’nin dağıtılmasına karşı çıkmaz. Çarlık altında geri kalmış halkların göreneklerine, kültürüne ve yaşam tarzına aşağılayarak bakar. Yahudilere karşı kinin ve anti-Semitizmin kışkırtılmasına karşı da çıkmaz. Ama Lenin, bütün anti-Semitlerde halk düşmanlarını, proletaryanın düşmanlarını gördü.
Büyük Rus milliyetçileri, kimi zaman kendilerini, bütün ulusları tasfiye edip tek bir ulus halinde kaynaştırmak isteyen tutarlı enternasyonalistler olarak maskelemeye çalışmaktadırlar. Gerçekte ise, Sovyetler Birliği‘nin tüm halklarını Rus yapmak istemektedirler. Partimizde ulusal sorunu en iyi bilen Stalin yoldaş, daha Lenin’in yaşadığı dönemde milliyetçilere karşı mücadeleye çok güç sarfetti. Lenin,

“... halklar ve ülkeler arasındaki ulusal ve devletsel farkların ... uzun, çok uzun bir süre daha, hatta tüm dünyada proletarya diktatörlüğünün gerçekleşmesinden sonra da, var olacağını ...”* söyledi.

Stalin yoldaş, büyük Rus şovenizmi tehlikesine dikkati çektiği XVI. Parti Kongresi’nde şunları sordu:

“Sapmacılarımız, şimdi cumhuriyetler ve ulusal bölgeleri kaldırmanın, Sovyetler Birliği’nin sayısız halklannın elinden kendi ulusal dillerinde eğitim görme olanağını almak demek olacağını, kendi anadillerinde okullara, mahkemelere, idareye, kamusal ve diğer örgüt ve kurumlara sahip olma olanağını ellerinden almak demek olacağını, onları sosyalist inşaya katılma olanağınından yoksun bırakmak demek olacağını anlıyorlar mı?”*

Stalin yoldaş, Lenin’in sürekli olarak diğer halklara kültürlerini geliştirmek için yardımcı olmak gerektiğini söylediğini ammsattı. Lenın zamanında, tam da Lenin’in önderliği altında X. Parti Kongresi’nde, ulusal sorun üzerine şukarar hazırlandı ve kabul edildi:

“Parti’nin görevi, büyük Rus olmayan halkların emekçi yığınlarının, ileri merkezi Rusya’ya yetişmelerine yardım etmektir; onlara: a) kendi ülkelerinde, bu halkların ulusal yaşam koşullarına uygun biçimler içinde Sovyet devletini geliştirip güçlendirmelerinde; b) anadilinde faaliyet gösteren ve yerel nüfusun yaşam ve psikolojisini bilen yerli insanlardan oluşan mahkemeleri, idari ve iktisadi organları, iktidar organlarını geliştirip güçlendirmelerinde; c) basını, okulları, tiyatroları, kulüpleri ve genel olarak anadilde faaliyet gösteren kültür ve aydınlatma kurumlarını geliştirmelerinde; d) anadilde genel eğitim için ve ayrıca mesleki-teknik karakterli kapsamlı bir kurs ve okul ağı örgütleyip geliştirmelerinde yardım etmektir.”**

Parti,

“Sovyetler Birliği’nde proletarya diktatörlüğü ve sosyalizmin inşası dönemi(nin) içerikleri bakımından sosyalist ve biçimleri bakımından ulusal olan ulusal kültürlerin en parlak dönemi olduğu”*

bilinciyle, hangi ulusa mensup olursa olsun, her komüistten, büyük Rus şovenizmine, büyük güç şovenimmine, milliyetçiliğe karşı mücadele etmesini talep eder.
Büyük Rus şovenizmi kimlerin çıkarlarını dile getirmektedir.

“Bu sapmanın, eskiden egemen olan Büyük Rus ulusunun sönüp giden sınıflarının, yitirilmiş ayrıcalıkları yeniden elde etme özlemini yansıttığını anlamak zor değildir.”**

Bu, şu anda ulusal sorundaki baş tehlikedir.
Bu, Sovyetler Birliği’nin şu veya bu kesiminde başka bir sapmanın, yerel milliyetçilik sapmasının özel bır keskinlik kazanmayacağı anlamına gelmez.
Her komünistin mücadele etmek zorunda olduğu, mücadele etmekle yükümlü olduğu ulusal sorundaki sapmaların özü neden oluşmaktadır?

“Yerel milliyetçilik sapmasının özü, kendini tecrit etme ve kendini kendi ulusal kabuğunun sınırları içine kapatma çabasıdır, kendi ulusu içindeki sınıf karşıtlıklarını örtbas etme çabasıdır, kendini büyük Rus şovenizminden, genel sosyalist inşa dalgasından ayrılarak koruma çabasıdır, Sovyetler Birliği milliyetlerinin emekçi yığınlarını birbirine yakınlaştırıp birleştiren şeyi görmeme ve yalnızca onları birbirlerinden uzaklaştırabilecek şeyi görme çabasıdır.”**

Bu sapma, örneğin, Ukrayna ve Beyaz Rusya’da, Ukraynalı, Polonyalı ve Alman faşistlerin, böyle bir havadan yararlanarak, devletin, ekonominin ve bazen de Parti’nin önemli organlarına sızıp, orada proletarya ve Sovyetler Birliği için zararlı, Sovyetler Birliği’nin düşmanları için yararlı olan bir politika izlemelerine yol açtı.

“Yerel milliyetçilik sapması, eski ezilen ulusların yokolan sınıflarının, proletarya diktatörlüğü rejimine karşı hoşnutsuzluklarını, kendini kendi ulusal devleti içine kapatma ve orada kendi sınıf egemenliklerini kurma eğilimini yansıtır.
Bu sapmanın tehlikesi, burjuva milliyetçiliğini beslemesi, Sovytler Birliği halklarının emekçilerinin birliğini zayıflatması ve müdahale yandaşlarının değirmenine su taşımasıdır.”


XVII. Parti Kongresi’nde Stalin yoldaş Parti üyelerinin bir bölümünde, kapitalizmin kalıntıalarının özellikle de ulusal sorunda insanların bilincinde henüz yaşamasından dolayı belirli bir tehlike yaratan bir görüş karmaşasının oluştuğuna dikkat çekti. Buyük Rus şovenizmi ve yerel milliyetçilik sapmaları aynı derecede zararlıdır.

“... İki sapmanın da kaynağı”, diye açıklıyordu Stalin yoldaş, “görüldüğü gibi, aynıdır. Bu, Leninist enternasyonalizme sırt çevirmektir. Eğer iki sapmayı da ateş altında tutmak istiyorsanız, ister yerel milliyetçi sapma, ister Büyük Rus milliyetçi sapma söz konusu olsun, farketmez, enternasyonalizmden vazgeçen kimselere vurmak gerekir.
Hangi sapmanın daha büyük tehlikeyi oluşturduğu tartışılıyor. Büyük Rus milliyetçiliği sapmasının mı, yoksa yerel milliyetçilik sapmasının mı. Şimdiki koşullar altında, bu tartışma bir biçim tartışması, dolayısıyla boş bir tartışmadır. Esas tehlikenin ne olduğu konusunda bütün zamanlar ve bütün koşullar için geçerli hazırlop bir reçete vermeye kalkışmak saçmalık olur. Gerçekte böyle reçeteler yoktur. Esas tehlike, karşısında mücadele edilmeyen ve böylece devlet için bir tehlike olacak kadar gelişmesine izin verilen sapmadır.”

Örneğin, yerel milliyetçiliğe karşı mücadelenin ihmal edildiği Ukrayna’da Ukrayna milliyetçisi sapma esas tehlikeyi oluşturmaktadır, ama Sovyetler Birliği’nin bütününde büyük Rus sapması esas tehlike olmaya devam ediyor.
Bunlar, sen komünistin, Sovyetler Birliği’ndeki ulusal sorunda, milliyetçilere karşı uzlaşmacı olmaksızın, tüm çalışman içinde kendisine karşı mücadele etmek zorunda olduğun tehlikelerdir. Milliyetçilik hem dinsel duyguların kalıntılarında ve hem de kitlelerin kültürel geriliğinde bir destek bulan sinsi, son derece çetin bir tehlike olduğu için, bunun zorunluluğu daha da artmaktadır. Hem kendinde ve hem de diğerlerinde milliyetçiliğin kalıntılarını ve izlerini tümüyle ezmek, sosyalizmin tam zaferi için mutlak bir zorunluluktur. Kapitalizmin insan bilincindeki kalıntıları, ulusal sorunda özellikle güçlüdür, bundan ötürü, Partinin ulusal sorundaki politikasının doğru kavranması ve uygulanması için mücadele, her komünistin görevidir.
Fakat hepsi bu değil. Aynı şekilde kendi kendini dünyanın bütün ülkelerinin proletaryasına, emekçilerine karşı enternasyonal yükümlülüklerin bilinci doğrultusunda eğitmek gerekiyor. Stalin yoldaş, sanayi idarecileri toplantısında teknik, geriliğimiz üzerine konuştu. Ne pahasına olursa olsun, ileri kapitalist ülkelere teknik ve iktisadi açıdan yetişmeli ve onları geçmeliyiz. Stalin yoldaş şunları söyledi:

“İleri ülkelerden 50-100 yıl geride kalmış durumdayız. Bu arayı on yılda kapamak zorundayız. Ya bunu başaracağız ya da un ufak olacağız.
Bunu başarmayı bize, SSCB işçi ve köylülerine karşı yükümlülüklerimiz buyuruyor.”


Birinci beş yıllık plan, bu alanda bize çok şeyler başarma olanağı sagladı. Bundan daha fazlasını ikinci beş yıllık planda yaratmak zorundayız. Ama bununla da bitmiyor.
“Ama başka, daha ciddi ve daha önemli yükümlülüklerimiz de var. Bunlar, dünya proletaryasına karşı yükümlülüklerimizdir. Bunlar, birinci türdeki yükümlülüklerle çakışmaktadır. Ama biz bunları daha üstün tutuyoruz. SSCB işçi sınıfı, uluslararası işçi sınıfının bir parçasıdır. Yalnızca SSCB işçi sınıfının çabalarıyla değil, bilakis uluslararası işçi sınıfının desteği sayesinde de zafere ulaştık. Bu destek olmaksızın çoktan parça parça edilmiştik. Ülkemizin, tüm ülkelerin proletaryasının hücum tugayı olduğu söyleniyor. İyi söylenmiş. Ama bununla bize en ciddi yükümlülükler yükleniyor. Uluslararası proletarya bizi neden destekliyor, bu desteği niçin kazandık? Kapitalizme karşı mücadeleye atılan, bir işçi iktidarı kuran, sosyalizmi inşa etmeye başlayan ilk biz olduğumuz için. Başarılı olması halinde bütün dünyayı altüst edecek ve tüm işçi sınıfını kurtaracak bir eseri yarattığımız için. Fakat başarı için ne gereklidir? Geriliğimizin üstesinden gelinmesi, yüksek bir Bolşevik inşa temposunun geliştirilmesi. Öylesine ilerlemeliyiz ki, tüm dünya işçi sınıfı bize bakarak şöyle diyebilsin: İşte benim öncüm, benim hücüm tugayım, işte benim iktidarım, işte benim anavatanım—eserlerini, bizim eserimizi iyi geliştiriyorlar, onları kapitalistlere karşı destekleyelim ve dünya devrimi davasını körükleyelim.”**


Sen, katılımcılardan birisin, hücum tugayı “işçilerinden birisin, bundan dolayı bayrağı yukarda tut ve onun zaferi için mücadele et.

Partimiz, Lenin’in önderliği altında illegal çevrelerden Komünist Enternasyonal’in kurulmasına, proleter devrimin zaferine, dünyadaki ilk Sovyet cumhuriyetinin kurulmasına varan bir yol katetti.

“Lenin, Sovyetler Cumhuriyeti’ni hiçbir zaman kendi başına bir amaç olarak görmedi. O, onu sürekli olarak Doğu ve Batı ülkelerindeki devrimci hareketin güçlendirilmesi için gerekli bir halka, tüm dünya emekçilerinin sermaye üzerindeki zaferinin kolaylaştırılması için gerekli bir halka olarak gördü. Lenin yalnızca uluslararası bakış açısından değil, aynı zamanda Sovyet Cumhuriyeti’nin elde tutulması bakış açısından da, bu görüşün doğru olduğunu biliyordu. Lenin, yalnızca bu yolla tüm dünya emekçilerinin yüreklerinin tayin edici kurtuluş savaşları için alevlendirileceğini biliyordu. Bundan dolayı o, proletaryanın dahi önderlerinin en dahisi, proletarya diktatörlüğünün kurulmasının hemen ertesi gününde, işçi enternasyonalinin temelini attı. Bundan dolayı, tüm dünya emekçilerinin birliğini, Komünist Enternasyonal’i, yorulmaksızın genişletti ve pekiştirdi.”

Partimizin şanlı önderi Stalin yoldaşın önderliğinde Parti, Lenin’in ölümünden sonra, Sovyetler Birliği’nin sosyalist dönüşümü alanında muazzam görevleri yerine getirdi.
Bu beş yıllık planda sınıfsız sosyalist toplumun yaratılması için, ülkenin tam sosyalist dönüşümü için mücadele ediyoruz. “Parti üyesi” ismi, komüniste büyük yükümlülükler yüklüyor. Parti, senin her adımından sorumludur. Her adımın tüm dünya proletaryasının büyük hedefimize, komünizmin nihai zaferine yakınlaştıracak şekilde çalış, yaşa. Ve gerekiyorsa, kendini, yaşamını bu zafere ada.
Komünist Partisi üyesi olmaktan daha büyük bir onur yoktur.
Kendini tümüyle bu Parti’nin davasına adamaktan daha büyük şan yoktur.
Lenin’in ölümünden bu yana on bir yıl geçti. On bir yıldır Parti, Lenin’siz, Stalin yoldaşın önderliğinde Lenin’in vasiyetini gerçekleştiriyor. Oportünistiere karşı mücadelede, küçük-burjuva etkilere karşı mücadelede, saflarının birliği için mücadelede Partimiz, Stalin yoldaşın II. Birlik Kongresi’nde yaptığı yemini yerine getiriyor:

“Lenin yoldaş bizlerden ayrıldığında, bize Komünist Enternasyonal’in ilkelerine bağlı kalmayı vasiyet etti. Sana yemin ediyoruz ki Lenin yoldaş, tüm dünya emekçilerinin birliğini, Komünist Enternasyonal’i pekiştirmek ve geliştirmek için canımızı sakınmayacağız.”



EK: SOVYETLER BİRLİĞİ KOMÜNİST PARTİSİ (BOLŞEVİK) TÜZÜĞÜ (KOMÜNİST ENTERNASYONAL SEKSİYONU)

EK

SOVYETLER BİRLİĞİ KOMÜNİST PARTİSİ (BOLŞEVİK) TÜZÜĞÜ

(KOMÜNİST ENTERNASYONAL SEKSİYONU)

SBKP(B) XVII. Parti Kongresi’nde 10 Şubat 1934’te oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik), Komünist Enternasyonal seksiyonu, Sovyetler Birliği proletaryasının örgütlü öncü birliği, onun sınıf örgütünün en yüksek biçimidir.
Parti, proletaryanın, emekçi köylülüğün ve tüm emekçi kitlelerin proletarya diktatörlüğü için, sosyalizm için mücadelede önderliğini gerçekleştirir.
Parti, proletarya diktatörlüğünün bütün organlarını yönetir ve sosyalist toplumun inşa edilmesini güvence altına alır.


Parti bilinçli, demirden bir disiplinle bir arada tutulan bütünlüklü mücadele örgütüdür. Parti bütünlüğü ile, programdan sapma, parti disiplininin zedelenmesi ve parti içinde fraksiyonel gruplarla uyuşmayan irade birliği ve eylem birliği ile güçlüdür.
Parti, üyelerinden, partinin programının ve tüzüğünün gerçekleştirilmesi, partinin ve onun organlarının kararlarının uygulanması, parti saflarının birliğinin güvence altına alınması ve gerek Sovyetler Birliği milliyetlerinin emekçileri ile ve gerekse de tüm dünya ülkelerinin proleterleri ile kardeşçe enternasyonal ilişkilerinin pekiştirilmesi için aktif ve fedakar çalışma talep eder.

I- PARTİ ÜYELERİ VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

1- Parti programını kabul eden, onun örgütlerinden birinde çalışan, partinin kararlarına uyan ve üye ödentisini ödeyen kişi parti üyesi sayılır.
2- Parti üyesinin yükümlülükleri:
a) en sıkı parti disiplinini korumak, partinin ve ülkenin siyasi yaşamına aktif olarak katılmak; partinin politikasını ve parti organlarının kararlanın pratikte uygulamak;
b) ideolojik donanımının mükemmelleşmesi, Marksizm-Leninizmin temellerinin, partinin en önemli politik ve örgütsel karalarının özümsenmesi için kesintisiz çalışmak ve bunları Partisiz kitlelere açıklamak;
c) Sovyet Devleti’nin yönetici partisinin üyesi olarak çalışma ve devlet disiplinini korumanın örneği olmak, çalışma alanının tekniğinde ustalaşmak ve kesintisiz olarak mesleki kalifikasyonunu yükseltmek.
3- Parti’ye alınma ancak kişisel olarak olur. Yeni üyeler, belirlenen adaylık süresini ve bir politik temel bilimler okulunu bitiren ve parti programını ve tüzüğünü özümseyen adaylar arasından alınır. Parti üyesi olarak, üye olanların çalışmış olduğu ya da hala çalıştığı örgütlerin görüşleri temelinde, sempatizan gruplarda, Sovyetlerde, sendikalarda, Komünist Gençlik Birliği’nde, kooperatiflerde, delege toplantılarındaki çalışmada öne çıkan işçiler, Kolhozcular, kızıl askerler, öğrenciler ve hizmetliler kabul edilir.
Adayların parti üyesi olarak kabulü için aşağıdaki düzenleme geçerlidir:
a) Dört kategori saptanmıştır: 1) 5 yıldan az olmamak üzere işletmede çalışan sanayi işçileri; 2) 5 yıldan az işletmede çalışan sanayi işçileri, tarım işçileri, işçi ve Kolhoz köylü kökenli kızıl askerler, doğrudan işletme bölümünde ya da çatışma kesiminde çalışan mühendis ve teknisyenler; 3) kolektif köylüler, zanaatkar karteli üyeleri ve ilkokul öğretmenleri; 4) diğer hizmetliler.
b) Parti’ye girebilmek için birinci kategorideki kişiler, beş yıldır partiye mensup olan üç parti üyesinin tavsiyesini; ikinci kategorideki kişiler, beş yıldır partiye mensup beş parti üyesinin tavsiyesini; üçüncü kategorideki kişiler, beş yıldır partiye mensup beş parti üyesinin ve makine-traktör istasyonlarının ya da bölge komitesinin politik şube temsilcisinin tavsiyesini; dördüncü kategorideki kişiler, on yıldır partiye mensup beş parti üyesinin tavsiyesini ibraz ederler.

Not: Komünist Gençlik Birliği üyelerinin parti üyesi olarak alınmasında, bütün kategoriler için Sovyetler Birliği Komünist Gençlik Birliği’nin bölge komitesinin tavsiyesi, iki parti üyesinin tavsiyesine eşittir.

c) Diğer partilerin eski üyeleri, istisnai durumlarda, üçü on yıldır ve ikisi Ekim Devrimi’nden önce partiye mensup olmak üzere beş üyenin tavsiyesiyle ve yalnızca temel işletme örgütü tarafından üyeliğe alınır ve bu da, alınanın toplumsal konumundan bağımsız olarak üye almanın SBKP(B) MK’nın onayını gerektirir.
Not: MK, diğer partilerin eski üyelerinin parti üyesi olarak onaylanma hakkını, bölge ve alan parti komitelerine ve ulusal komünist partilerin MK’sına devredebilir.

d) Yerel parti yönetimleri, üye alımından önce tavsiyeleri denetlerler.
e) Partiye alınma önce temel parti örgütünde ele alınır, örgütün genel toplantısında karara bağlanır ve birinci ve ikinci kategori için bölge ya da şehir komitesinin onayından, üçüncü ve dördüncü kategori için alan komitesi, mıntıka komitesi ya da ulusal komünist partilerin MK’larının onayından sonra yürürlüğe girer.
f) 20 yaş da dahil olmak üzere bu yaşa kadar gençler, yalnızca Sovyetler Birliği Leninci Komünist Gençlik Birliği vasıtasıyla partiye girer.
4- Tavsiye veren kişi, tavsiye edilenin sorumluluğunu taşır ve gerekçesiz tavsiye durumunda partiden atılmaya kadar varan parti cezalarına tabi olur.
5- Aday konumundan parti üyeliğine alınan üyelerin partiye mensup olması, söz konusu temel parti örgütünün söz konusu yoldaşı parti üyesi olarak onayladığı genel toplantının karar aldığı günden itibaren başlar.
6- Bir örgütün üyesi, başka bir örgütün çalışma alanına taşındığında, bunun üye mevcudunun içine alınır.

Not: Parti üyelerinin bir örgütten diğerine taşınması, SBKP(B) tarafından saptanan kurallara göre gerçekleşir.

7- Üç ay boyunca nedensiz üye ödeneği ödemeyen parti üyeleri ve adaylar, partiden ayrılmış sayılır ve bu durum temel örgütün genel toplantısında bilgiye sunulur.
8- Parti’den atılma sorunu, ilgilinin üyesi olduğu örgütün genel toplantısında karara bağlanır ve birinci ve ikinci kategori için alan ve mıntıka komitesi, üçüncü ve dördüncü kategori için bölge ya da şehir komitesi tarafından onaylanır; ilgili, parti örgütünün genel toplantısı ya da parti komitesinin attığı günden itibaren parti çalışmasından uzaklaştırılır. Parti üyelerinin atılması, atılma gerekçeleri bildirilerek parti basınında yayınlanır.
9- Parti’nin, sınıfa yabancı ve düşman unsurlardan; partiyi aldatan, onun karşısında gerçek niyetlerini gizleyen ve partinin politikasını engelleyen ikiyüzlülerden;
parti ve devletin demirden disiplinini açıktan ve gizlice çiğneyenlerden;
burjuva unsurlara karışmış yozlaşmışlardan;
kariyeristlerden, yalnızca kendi derisini düşünen kişilerden ve bürokratlaşmış unsurlardan;
temiz olmayan davranışlarıyla partiye zarar veren ve partinin bayrağını kirleten ahlaki olarak çökmüş kişilerden;
parti üyesi yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve partinin programını, tüzüğünü ve en önemli kararlarını özümsememiş pasif unsurlardan
sistematik olarak temizlenmesi için, SBKP(B) MK’nın periyodik kararları temelinde temizlik uygulanır.

II- PARTİ ADAYLARI

10-Parti’ye girmek isteyen herkes, parti programının, tüzüğünün ve taktiğinin esaslı bir şekilde tanıtılmasını ve adayın kişisel özelliklerinin sınanmasını hedef alan bir adaylık döneminden geçer.
11- Aday olarak alınma için de, tıpkı parti üyesi alınması gibi, aynı düzenleme geçerlidir (kategorilere ayırma; tavsiyelerin niteliği ve denetlenmesi, örgütün alma kararı ve bunun parti komitesi tarafından onaylanması).
12- Adaylık süresi, birinci kategori için bir yıl, ikinci, üçüncü ve dördüncü kategori için iki yıl olarak saptanmıştır.

Not: Diğer partilerin eski üyeleri, toplumsal konumlarından bağımsız olarak üç yıllık bir adaylık süresi geçirirler.

13- Parti adayları, mensup oldukları örgütün toplantılarına danışma oyuyla katılırlar.
14- Adaylar, yerel parti örgütünün kasasına normal üye aidatını öderler.



III- SEMPATİZAN GRUPLARI

15- Pratikte, üretim süreci içinde partiye bağlılıklarını kanıtlamış, ama henüz partiye girmeye hazır olmayan, partiye en yakın partisiz aktiflerin SBKP(B) çevresinde örgütlenmesi için, temel parti örgütleri nezdinde parti örgütlerinin kararlarına koşulsuz tabi olan SBKP(B) sempatizanları grupları oluşturulur.
16- Sempatizan grubuna alınma, iki parti üyesinin tavsiyesini ibraz etmek suretiyle, işletme, kurum ve diğer parti komitelerinin, makine traktör istasyonlarının, Sovhozların ve demiryollarının politik şubelerinin kararıyla olur.
17- SBKP(B) sempatizanları gruplarında örgütlenenler, danışma oyu hakkına sahip oldukları bütün parti toplantılarına katılmak, parti ve hükümet kararlarının uygulanmasına aktif olarak katılmak ve parti örgütlerinin yönetimi altında ideolojik düzeylerinin yükselmesi için sistemli olarak çalışmakta yükümlüdürler.

IV- PARTİ’NİN ÖRGÜTSEL YAPISI

18- Parti’nin örgütsel yapısının yönlendirici ilkesi demokratik merkeziyetçiliktir, Bu, şu anlama gelir:
a) aşağıdan yukarıya tüm yönetici parti örgütlerinin seçilebilirliği;
b) parti organlarının kendi parti örgütleri önünde periyodik olarak hesap vermesi;
c) sıkı disiplin ye azınlığın çoğunluğa tabi olması;
d) alt organların ve bütün üyelerin bir üst parti organının kararlarını uygulama konusundaki kayıtsız koşulsuz; yükümlülükleri.
19- Parti, demokratik merkeziyetçilik temelinde coğrafi özelliklere ve üretim özelliklerine göre inşa edilir: Bir mıntıkayı kapsayan örgüt, söz konusu mıntıkanın yalnızca bir bölümünü kapsayan örgüte göre; bir üretim ya da idare dalını kapsayan örgüt, ilgili dalın bir bölümünü kapsayan örgüte göre daha yüksek sayılır.
20- Bütün parti örgütleri, kararları parti kararlarıyla çelişmediği sürece, yerel sorunların karara bağlanmasında özerktirler.
21- Her örgütün en yüksek yönetici organı, genel toplantı, konferans veya parti kongresidir.
22- Genel toplantı, konferans ya da parti kongresi, onların yürütme organı olan ve örgütün yürümekte olan tüm çalışmasını yöneten bir komite seçer.
23- Partinin örgütlenme şeması şöyledir:
a) SSCB toprakları—Birlik Parti Kongresi—SBKP(B) MK;
b) Alanlar, mıntıkalar, cumhuriyetler—alan, mıntıka konferansları, ulusal Komünist Partilerinin parti kongreleri— alan, mıntıka komiteleri, ulusal Komünist Partilerin MK’ları;
c) Şehirler, bölgeler—şehir, bölge konferansları, şehir, bölge komiteleri;
d) İşletmeler, yerleşim bölgeleri, Kolhozlar, makine-traktör istasyonları, Kızıl Ordu birlikleri, kurumlar —genel toplantılar, temel parti örgütlerinin konferansları, temel parti komiteleri (işletme komitesi, Kızıl Ordu birliğinin parti bürosu vs).
24. Tabiyet, hesap verme, itiraz kademeleri ve parti kararlarına itiraz sırası (en yüksek kademeden en alta doğru) şöyledir: Birlik Parti Kongresi, SBKP (B) MK, alan ve mıntıka konferansları, ulusal komünist partilerin konferansları ya da kongreleri, alan ve mıntıka komitesi, ulusal komünist partilerin MK’ları, şehir ve bölge konferansları, şehir ve bölge komiteleri.
25- Parti direktiflerini ve kararlarını gerçekleştirme pratik çalışması için (ve bunların sovyet ve iktisat organları ve diğer alt parti organları tarafından uygulanmasının denetlenmesi için) alan komitelerinde, mıntıka komitelerinde, ulusal komünist partilerin MK’larında ve SBKP(B) bünyesinde üretim grupları şubeleri oluşturulur.
SBKP(B) bünyesinde:
a) tarım şubesi, b) sanayi şubesi, c) taşımacılık şubesi, d) planlama, maliye ve ticaret şubesi, e) siyasi-idari şube, f) yönetici parti organları şubesi, g) Kültür ve Leninizmin propagandası şubesi, h) Marks-Engels-Lenin Enstitüsü (ve iki sektör—idare ve özel görev sektörü).
Alan komiteleri, mıntıka komitelerinde ve ulusal komünist partilerin MK’larında:
a) tarım şubesi, b) sanayi ve taşımacılık şubesi, c) Sovyet ve ticaret şubesi, d) kültür ve Leninizmin propagandası şubesi, e) yönetici parti organları şubesi (şehir ve bölge komiteleri) ve özel görev sektörü.
Her üretim grubu şubesinde, tüm çalışma ilgili üretim dalında yoğunlaştırılır: örgüt çalışması ve parti çalışması, kadroların dağılımı ve eğitimi, ajitasyon ve kitle çalışması, üretim propagandası, ilgili Sovyet ve iktisat organlarının ve parti organlarının parti kararlarını uygulamasının gözetlenmesi.
26- Her parti örgütü, kesin olarak. onaylanmasından sonra, kendisine, yalnızca yetkili bir üst parti örgütünün onayıyla, bir mühür edinme hakkına, sahiptir.

V— MERKEZİ PARTİ ÖRGÜTLERİ

27- En yüksek parti organı, parti kongresidir. Olağan parti kongreleri, en az üç yılda bir toplanır. Olağanüstü parti kongreleri, merkez komitesi tarafından kendi inisiyatifiyle ya da en son parti kongresinde temsil edilen parti üyelerinin en az üçte birinin isteğiyle toplanır. Parti kongresine çağrı ve gündem, parti kongresinden en az 1,5 ay önce ilan edilir. Olağanüstü kongreler iki aylık süre içinde toplanır.
Parti kongresi, eğer son olağan parti kongresinde temsil edilen bütün parti üyelerinin en az yarısı temsil ediliyorsa, karar alma yetkisine sahiptir.
Parti kongresindeki temsil normları, merkez komitesi tarafından belirlenir.
28- Olağanüstü parti kongresinin toplanmasını talep eden örgütler, Merkez Komitesi’nin 27. maddede belirtilen süre içinde olağanüstü parti kongresini toplamaması durumunda, merkez komitesinin olağanüstü parti kongresi toplama hakkına sahip olan bir örgütlenme komitesi oluşturma hakkı vardır.
29- Parti kongresi:
a) Merkez Komitesi, Parti Kontrol Komisyonu, Merkezi Teftiş Komisyonu ve diğer merkezi örgütlerin raporlarını alır ve bunları onaylar.
b) parti programını ve tüzüğünü gözden geçirme ve değiştirme hakkına sahiptir;
c) günlük politikanın temel sorunlarında partinin taktik çizgisini belirler;
d) Merkez Komitesi’ni, Parti Kontrol Komisyonu’nu, Merkezi Teftiş Komisyonu’nu seçer ve Sovyet Denetim Komisyonu’nun adaylarını ilan edip Merkez Yürütme Komitesi ve SSCB Halk Komiserleri Konseyi’nin onayına sunar.
30- Merkez Komitesi ve diğer merkezi örgütler, parti kongresinin saptadığı sayıda seçilirler. Üyelerin merkez komitesinden ayrılması durumunda, mevcudu parti kongresi tarafından seçilen adaylar içinden parti kongresi tarafından belirlenen sıraya göre tamamlanır.
31- Merkez komitesi en az dört ayda bir plenum toplantısı yapar. Merkez Komitesi adayları, plenum toplantılarına danışma oyuyla katılırlar.
32- Merkez Komitesi, politik çalışma için Politik Büro’yu, örgütsel çalışmanın genel yönetimi için Örgüt Bürosu’nu ve örgütsel ve İcra karakterine sahip günlük çalışma için Sekreterliği örgütler.
33- Merkez komitesi, iki parti kongresi arasında partinin tüm çalışmasını yönetir, partiyi diğer partiler, örgütler ve kurumlarla olan ilişkisinde temsil eder, çeşitli parti kurumları örgütler ve bunların çalışmasını yönetir, denetimi altında çalışan merkez yayın organlarının yazı kurullarını belirler ve büyük yerel örgütlerin parti organlarının yazı kurullarını onaylar, kamusal öneme sahip girişimleri örgütler ve yönetir, partinin güçlerini ve araçlarını dağıtır ve merkezi kasayı idare eder.
Merkez Komitesi, merkezi sovyet örgütlerinin ve toplumsal örgütlerin çalışmasını, onların içinde bulunan parti grupları aracılığıyla yönlendirir.
34- Bolşevik yönetimin ve politik çalışmanın güçlendirilmesi için, Merkez Komitesi, sosyalist inşanın ekonominin ve ülkenin bütünü için özel bir önem kazanan geri kalmış cepheleri için politik şubeler oluşturma ve parti örgütçüleri belirleme, ayrıca görevlerini yerine getirdikleri ölçüde politik şubeleri üretim ve coğrafi ilkelere göre inşa edilmiş sıradan parti örgütlerine dönüştürme hakkına sahiptir.
Politik şubeler, ilgili işletme parti komitesiyle aynı hakka sahiptir ve SBKP(B) MK tarafından MK üretim grupları şubesi ya da özel olarak oluşturulmuş politik yönetimler ve politik sektörler aracılığıyla yönetilir.
35- Merkez Komitesi, çalışması hakkında parti örgütlerini düzenli olarak bilgilendirir.
36- Parti Denetim Komisyonu:
a) Parti ve SBKP(B) MK kararlarının uygulanmasını denetler;
b) Parti disiplinini çiğneme suçunu işleyenlerden hesap sorar;
c) Parti ahlakını çiğneme suçunu işleyenlerden hesap sorar.
37- Merkezi Teftiş Komisyonu; a) parti merkez organlarının işlerinin yerine getirilmesinin hızını ve doğruluğunu, b) SBKP(B) MK kasasını ve girişimlerini teftiş eder.

VI- PARTİ’NİN MINTIKA, ALAN VE CUMHURİYET PARTİ ÖRGÜTLERİ

38- Alan, bölge ya da cumhuriyette parti örgütünün en yüksek organı alan ya da mıntıka konferansı ya da ulusal komünist partilerin parti kongresidir, iki kongre arasında ise alan ya da mıntıka komitesi ya da ulusal komünist partinin MK’sıdır. Bunlara faaliyetlerinde, Sovyetler Birliği Komünist Partisi ve onun önder organlarının genel kararları rehberlik eder.
39- Olağan mıntıka ya da alan konferansı ya da ulusal komünist partinin parti kongresi, mıntıka ya da alan komitesi ya da ulusal komünist partinin MK’sı tarafından bir buçuk yılda bir toplanır; ama olağanüstü bir konferans mıntıka ya da alan komitesinin ya da ulusal komünist partisi MK’sının kararıyla ya da mıntıka ya da alan ya da cumhuriyete ait örgütlerin toplam üye sayısının üçte birinin talebiyle toplanır.
Mıntıka ya da alan konferansı ya da ulusal komünist partinin parti kongresi için temsil normları, mıntıka ya da alan komitesi ya da ulusal komünist partinin MK’sı tarafından saptanır.
Mıntıka ve alan konferansı ya da ulusal komünist partilerin parti kongresi, mıntıka veya alan komitesinin ya da ulusal komünist partisi MK’sının, teftiş komisyonunun ve diğer mıntıka ya da alan kurumlarının raporlarını alır ve onaylar; mıntıka ya da alan ya da cumhuriyetteki parti sorunlarını, sovyet, ekonomi ve sendika çalışmasını tartışır ve mıntıka ya da alan komitesini cumhuriyetlerde ulusal komünist partilerin MK’sının, teftiş komisyonunu ve birlik parti kongresinin delegelerini seçer.
40- Mıntıka ya da alan komitesi ya da cumhuriyetlerde ulusal komünist partisinin MK’sı, yürümekte olan çalışma için SBKP(B) tarafından onaylanan 11 kişiyi geçmeyen yürütme organları oluşturur ve biri birinci, diğeri ikinci olmak üzere iki sekreter belirler. Sekreterlerin en az 12 yıldır partide olmaları gerekir.
4l- Mıntıka ya da alan ya da ulusal komünist partisi, mıntıka ya da alan ya da cumhuriyet içinde çeşitli parti kurumları örgütler, bunların çalışmalarını yönetir, denetimi altında çalışan mıntıka ya da alan parti organlarının yazı kurullarını atar, parti dışı örgütler içindeki parti gruplarını yönetir, mıntıka ya da alan ya da cumhuriyet için genel öneme sahip olan girişimleri yönetir, örgütü içindeki parti güçlerini ve araçlarını dağıtır, mıntıkanın ya da cumhuriyetin parti kasasını idare eder.
42- Mıntıka ya da alan komitesi ya da ulusal komünist partisinin MK plenumu, en az üç ayda bir toplanır.
43- Mıntıkalara ya da cumhuriyetlere ait ulusal ve diğer bölgelerin ve özerk cumhuriyetlerin parti örgütleri, mıntıka komitesinin ya da ulusal komünist parti MK’sının yönetimi altında çalışır ve iç yaşantılarına, parti tüzüğünün mıntıka, bölge ve cumhuriyet örgütleri üzerine olan VI. bölümünde ortaya konan ilkeler rehberlik eder.

VII- PARTİ’NİN ŞEHİR VE ÇEVRE ÖRGÜTLERİ (KIR VE KENT ÖRGÜTLERİ)

44- Şehir ya da çevre Parti konferansı, şehir ya da çevre komitesi tarafından en az yılda bir kez toplanır, ama olağanüstü bir konferans şehir ya da çevre komitesinin kararıyla ya da şehir ve çevre örgütüne üye örgütlerin toplam sayısının üçte birinin talebi üzerine toplanır.
Şehir ve çevre konferansı, şehir ya da çevre komitesinin, teftiş komisyonunun ve diğer şehir ya da çevre kurumlarının raporlarını kabul eder ve bunları onaylar, şehir ya da çevre komitesini, teftiş komisyonunu ve mıntıka ya da alan konferansının ya da ulusal komünist partinin parti kongresinin delegelerini seçer.
45- Şehir komitesinin sekreteri en az on, çevre komitesinin sekreteri en az yedi yıldan beri partiye mensup olmalıdır. Şehir ve çevre komitelerinin sekreterleri, alan ya da mıntıka komitesi ya da ulusal komünist partinin MK’sı tarafından onaylanır.
46- Şehir ya da çevre komitesi, 5 ile 7 kişiden oluşan bir büro seçer, işletmelerde, Sovhozlarda, MTİ’lerde, Kolhozlarda ve kurumlarda temel parti örgütleri örgütler ve onaylar, şehir ve çevre içinde çeşitli parti kurumları örgütler ve faaliyetlerini yönetir, parti dışı örgütlerdeki parti gruplarını yönetir, şehir ya da çevre için genel öneme sahip girişimleri örgütler, şehir ve çevre içindeki parti güçlerini ve araçlarını dağıtır, şehir veya çevre kasasını idare eder. Şehir ya da çevre komitesi, mıntıka ya da alan komitesine ya da ulusal komünist partinin MK’sına faaliyetleri üzerine SBKP(B) MK tarafından belirlenen süre ve biçimde rapor sunar.
47- Büyük şehirlerde, SBKP(B) MK’nın onayıyla, şehir komitesine tabi olan çevre örgütleri oluşturulur.

VIII- TEMEL PARTİ ÖRGÜTLERİ

48- Parti’nin temelini, temel parti örgütleri oluşturur. En az uç parti üyesinin bulunması halinde, fabrikalarda, işletmelerde, Sovhozlarda ve diğer iktisadi kuruluşlarda, MTİ’lerde, Kızıl Ordu birliklerinde, köylerde, kurumlarda vs. temel parti örgütleri oluşturulur. Üçten az üyenin bulunduğu işletmelerde, Kolhozlarda, kurumlarda vs. aday grupları ya da parti ve gençlik birliği üyelerinden oluşan ve başında çevre komitesi, şehir komitesi ya da Politik Bölüm tarafından atanan bir parti örgütçüsünün bulunduğu gruplar oluşturulur. Temel parti organları, çevre ya da şehir komitesi ya da ilgili Politik Bölümler tarafından onaylanır.
49- Yüksek sayıda (100’den 3000’e ve daha fazla) komüniste sahip büyük işletmelerde, kurumlarda, Kolhozlarda vs. tüm işletmeyi, tüm kurumu vs. kapsayan genel temel parti örgütleri içinde, tek tek durumlarda, çevre ya da şehir komitesinin ya da ilgili Politik bölümlerin onayıyla, işletme bölümü, çalışma alanı, bölüm parti örgütleri kurulabilir. Aynı şekilde bölüm, çalışma alanı ve diğer örgütler içinde parti grupları, tugaylar ve işletme grupları vs. oluşturulabilir.
50- Temel parti örgütü, işçi ve köylü kitlesini, partinin yönetici organlarıyla bağlar. Görevleri şunlardır:
1) Parti’nin sloganları ve kararları için kitleler içinde propaganda ve örgütleme çalışması;
2) sempatizan ve yeni üye kazanma ve bunların politik eğitimi;
3) günlük örgütsel ve propaganda çalışmasında çevre ya da kent komitesini ya da ilgili Politik Bölümü desteklemek;
4) üretim planını yerine getirmek, çalışma disiplinini güçlendirmek ve hücum işçileri hareketini geliştirmek amacıyla işletmelerde, Sovhozlarda, Kolhozlarda vs. kitlelerin seferber edilmesi.
5) işletmelerde, Sovhozlarda ve Kolhozlarda baştan savmacılığa, suiistimale karşı mücadele ve işçilerin ve kolektif köylülerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için gündelik çaba;
6) Partinin bir organı olarak ülkenin iktisadi ve politik yaşantısına aktif katılım.
51- Temel parti örgütü, yürümekte olan işlerin yerine getirilmesi için, bir yıllığına 11 kişiyi geçmeyen bir parti komitesi (fabrika parti komitesi, işletme parti komitesi), bölüm örgütü ise temel parti örgütü tarafından onaylanan bir parti örgütçüsü seçer.
l5’den az üyeye sahip parti örgütlerinde parti komitesi oluşturulmaz, bunun yerine parti örgütçüleri belirlenir.
100’ün üstünde üyeyi kapsamayan temel parti örgütlerinde, parti çalışması kural olarak üretim çalışmasından muaf olmayan fonksiyonerler tarafından yönetilir. 1000’e kadar üyeye sahip parti komitelerinde 2-3 ücretli, üretim çalışmasından muaf fonksiyoner çalışmalıdır. 3000 ve daha fazla üyeye sahip parti komitelerinde, üretim çalışmasından muaf tutulan 4-5 yoldaş çalışmalıdır.
Temel parti örgütünün sekreterleri en az üç yıldan, parti örgütçüleri en az iki yıldan beri partiye mensup olmak zorundadırlar.

IX- KIZIL ORDU’DAKİ PARTİ ÖRGÜTLERİ

52- Kızıl Ordu, Kızıl Donanına ve Hava Filosu içindeki parti çalışmasının genel yönetimi, SBKP(B) MK Askeri Bölümü hakkına sahip Kızıl İşçi-Köylü Ordusu Politik Yönetimi tarafından gerçekleştirilir.
Kızıl Ordu Politik Yönetimi, parti çalışmasını kendisi tarafından atanan Politik Şubeler ve askeri komiserlerle ve ilgili ordu konferanslarında seçilen parti komisyonları aracılığıyla yönetir.
Kızıl Ordu, Donanma ve Hava Filosu içindeki parti örgütleri, SBKP(B) MK tarafından onaylanan özel bir yönerge temelinde çalışırlar.
53- Askeri çevrelerin, donanmanın ve ordunun Politik Şubelerinin yöneticileri en az on yıldır, alayların ve tugayların Politik Şubelerinin yöneticileri en az altı yıldır partiye mensup olmalıdırlar.
54- Politik organlar, politik organların yöneticilerinin ve askeri komiserlerin (politik çalışma için yardımcıların) yerel parti komitesinde sürekli olarak ortak çalışması ve politik organların yöneticilerinin ve askeri komiserlerin (politik çalışma için yardımcıların) parti komitelerinde askeri birliklerdeki çalışma üzerine raporlarının sistemli olarak kabul edilmesi yoluyla yerel parti komiteleriyle sıkı bir ilişki içinde bulunmakla yükümlüdürler.

X— PARTİ DIŞI ÖRGÜTLERDEKİ PARTİ GRUPLARI

55- En az üç parti üyesine sahip parti dışı Sovyet, sendika, kooperatif ve diğer kitle örgütlerinin kongrelerinde, danışma toplantılarında ve seçilmiş organlarında, görevleri parti dışı çevrede partinin etkisini her bakımdan güçlendirmek ve politikasını uygulamak, demirden parti ve sovyet disiplinini güçlendirmek, bürokrasiye karşı mücadele, parti ve Sovyet direktiflerinin uygulanmasını denetlemek olan parti grupları örgütlenir.
Grup, yürümekte olan çalışma için bir sekreter seçer.
56- Gruplar, önemlerinden bağımsız olarak, tümüyle ilgili parti organlarına (SBKP[B], mıntıka komitesi, alan komitesi, ulusal komünist partinin MK’sı, çevre komitesi) tabidirler. Gruplar, bütün sorunlarda, sıkı sıkıya ve mutlak bir şekilde yönetici parti organlarının kararlarına uymak zorundadırlar.

XI- PARTİ İÇİ DEMOKRASİ VE PARTİ DİSİPLİNİ

57- Parti politikasının sorunlarının tek tek örgütlerde ya da partinin bir bütününde özgürce ve nesnel tartışılması, her parti üyesinin parti içi demokrasiden doğan dokunulmaz hakkıdır. Bolşevik özeleştiri ancak parti içi demokrasi temelinde geliştirilebilir ve mekanik değil bilinçli bir disiplin olmak zorunda olan parti disiplini güçlendirilebilir. Ama geniş bir tartışma, özellikle de Birlik çapında bir tartışma, onun önemsiz bir azınlığın iradesini partinin ezici çoğunluğuna dayatma çabalarına, partinin birliğini tahrip eden fraksiyonel gruplar oluşturma çabalarına, proletarya diktatörlüğünün gücünü ve sağlamlığını işçi sınıfının düşmanlarının sevinci doğrultusunda sarsabilecek bölme çabalarına götürmeyecek şekilde örgütlenmelidir. Bundan dolayı ancak şu durumlarda Birlik çapında geniş bir tartışmanın zorunlu olduğu kabul edilebilir: a) eğer bu zorunluluk alan ve cumhuriyet çapında en azından bazı yerel parti örgütleri tarafından kabul ediliyorsa; b) parti politikasının en önemli sorunlarında içinde yeterince sağlam bir çoğunluk yoksa; c) eğer MK, MK içinde belirti bir görüşü kabul etmiş sağlam bir çoğunluğun bulunmasına rağmen, politikasının doğruluğunu parti içi bir tartışmayla gözden geçirmeyi zorunlu görüyorsa. Eğer bu koşullar yerine getiriliyorsa, parti, parti içi demokrasinin partiye düşman unsurlar tarafından kötüye kullanılmasına karşı emin olabilir; ancak bu koşullar altında parti içi demokrasinin davaya yararlı olacağı, partinin ve işçi sınıfının zararına kullanılmayacağı beklenebilir.
58- Parti birliğinin korunması, fraksiyon mücadelesi için en küçük bir çabaya ve bölünmeye karşı amansız mücadele, en sıkı parti ve sovyet disiplini, bütün parti üyelerinin ve bütün parti örgütlerinin ilk yükümlülüğüdür.
Parti’de ve tüm Sovyet çalışmasında en sıkı disiplini gerçekleştirmek, her türlü fraksiyonculuğu dışlayarak mümkün olan en büyük birliği sağlamak amacıyla SBKP(B) MK, disiplinin çiğnenmesi ya da fraksiyonculuğun yeniden canlandırılması ya da buna göz yumulması durumlarında partiden atılmaya, MK üyelerine karşı aday konumuna düşürmeye ya da en uç önlem olarak partiden atmaya kadar varan çeşitli derecelerde parti cezalarını kullanma hakkına sahiptir. MK Üyelerine, MK adaylarına ve Parti Kontrol Komisyonu üyelerine karşı böylesi uç bir önlemin kullanılmasının ön koşulu, bütün MK adaylarının ve Parti Kontrol Komisyonu’nun bütün üyelerinin davet edildiği bir MK plenumunun toplanmasıdır. Eğer partinin sorumlu yöneticilerinin böyle bir toplantısı, üçte iki oyla MK ya da Parti Kontrol Komisyonu Üyelerinin aday konumuna düşürülmesini ya da onların partiden atılmasını zorunlu görüyorsa, böyle bir önlem hemen uygulanmalıdır.
59- Merkezi parti ve Sovyet organlarının kararları, hızla ve tam olarak uygulanmalıdır. Daha üst organların kararlarının uygulanmaması ve partinin geneli tarafından ağır suç olarak görülen diğer suçların işlenmesi durumunda şu sonuçlar doğar: Örgütler için—uyarı ve genel kayıt yenileme (örgütün dağıtılması); tek tek parti üyeleri için—şu veya bu uyan (tekdir, kınama vs.), açık uyarı, parti ve Sovyet çalışması sorumluluğundan geçici olarak uzaklaştırılma, partiden atılma, partiden atılma ve suçun idari ve adli makamlara bildirilmesi.
60- Parti Kontrol Komisyonu’nun sorularını doğrulukla yanıtlamayı reddeden parti üyeleri derhal partiden atılır.

XII-PARTİNİN PARA ARAÇLARI

61- Partinin ve organlarının para araçları, üye ödentilerinden, parti girişimlerinin gelirlerinden ve diğer girdilerden oluşur:
62- Parti üyelerinin ve adayların aylık ödentileri şöyle saptanır:
100 rubleye kadar kazançta 0,20 ruble
101’den 150 rubleye kadar kazançta 0,60 ”
151 ” 200 ” 1,- ”

201 ” 250 ” 1,50 ”

251 ” 300 ” 2,- ruble
301 “ 500 ” kazancın yüzde ikisi
500 rubleden fazla kazançta kazancın yüzde üçü.

63- Aday alınma sırasında, kazancın yüzde ikisi oranında giriş ödentisi alınır.