TÜRKİYE’DE ANAYASA 2012

YENİ ANAYASA VE REFERANDUM!

(Türkiye Meclisinde Anayasa Tartışmaları döneminde-2012- yazılmıştır)

Şu anda Türkiye'de yeni bir Anayasa yazılıyor. Anayasanın yazım işi bitince ortaya çıkan anayasa taslağı referandumla halk oylamasına sunulacak. Böylece anayasa tüm vatandaşlar tarafından kabul veya ret edilecek.

Anayasaların referanduma sunulması konusunda Türkiye ve Türkiye vatandaşları oldukça tecrübelidirler. Ama yine de anayasa referandumu konusunu ele almak lazım.

  1. REFERANDUM

Marksistler daha III. Napolyon döneminden beri referandumların baştakilerin halkı kandırmak ve kendi istedikleri sonuca halkı da ortak etmek için kullandıkları bir demokratik yöntem olduğunu III. Napolyon yönetiminin tecrübeleri sayesinde tespit etmişlerdi. Askeri darbeler sonrası Türkiye halkına onaylattırılan Anayasalar Türkiye'de de bu olgunun örneklerini sunmuşlardır.

Bundan hareketle önümüzdeki dönemde yapılacak referandumun da bu tür referandumlara bir örnek olacağı rahatlıkla iddia edilebilinir -ve pek çok sol kanat akım böyle bir iddiada bulunacaktır da.

Ama, denildiği üzre, eski çamlar bardak oldu. III. Napolyon döneminin örneğiyle iş yapmaya çalışanların Marksizmle pek bir ilgisinin olmadığı sanırım Marksizmin abc'sini kavramış herkese malum olacaktır.

Eğer bugün hakim sınıflar ve onların hükümetleri şu konuda veya bu konuda hala daha referandum yapabiliyorlar ise, vede sol kanat tüm bu referandumlarda hakim sınıfların zemininde oluşan şu veya bu seçenekten birini veye öbürünü seçmeye veya bunlardan hiçbirisini seçmeyerek boykota zorlanabiliyorsa bunun sebebi kendi eksikliklerinde, daha doğrusu kendi Marksizm düşmanlıklarında aranmalıdır.

Hakim sınıflar ve onların hülkümetleri -temsilcileri referandum üzerinden kendi görüşlerini halka “kırk katır mı kırk satır mı?” şeklinde empoze edebiliyor ise ve halk kendilerine sunulan bu seçeneklerden birini veya diğerini seçmeyi zorunlu buluyor ise -vede boykot pratik olarak bir işe yaramıyor ise, bunun mesuliyeti sol kanadın Marksizm düşmanlığında yatmaktadır.
Çünkü refererandumun gerici hakim sınıflar tarafından halka karşı kullanılabilmesinin imkansızlaşması gerekliydi. Referandumlarda hakim sınıfların kendi çıkarlarını savunmak için halka sundukları şu veya bu konunun değil, bizzat referandumun, demokratik bir yöntem olarak referandumun halk tarafından tartışılıyor olması gerekirdi.

Niye?

Bilgisayar çağında, internet çağında yaşıyoruz da onun için! Tüm bilgilerin bilgisayarlarda depolanabildiği, tüm bilgilere herkesin kolaylıkla erişebildiği, her konuda her an oylama yapmanın mümkün hale geldiği, yani her bir vatandaşın her bir konuda her an ve her yerde oylamaya katılabilmesinin tüm imkanlarının artık mevcut olduğu bir çağda yaşadığımız için; yani demokrasinin vatandaş adına karar alması için beş yılda bir temsilciler seçerek uygulandığı geri şekli yerine her bir vatandaşın her bir konuda ve sürekli olarak, her an oy kullanması yöntemiyle uygulanan yeni şeklinin mümkün olduğu bir devirde yaşadığımız için. Yani referandumun ara sıra kullanılan bir yöntem değil her konuda ve her gün kullanılan bir yöntem olması gerektiği için.

Böyle bir devirde şu veya bu konuda referandumdan önce referandum yönteminin kendisi referanduma sunulmalıdır.

Her konu hakkında, mesela mülkiyet hakkı hakkında, tüm bilgilerin vatandaşa sunulmadığı şartlarda açıktır ki ortada bir sahtekarlık vardır. Her konuda, mesela mülkiyet konusunda, vatandaşın oy kullanma hakkı kabul edilmediği şartlarda açıktır ki ortada bir demokrasi düşmanlığı vardır.

Bu konu karara bağlanmadan tartışılan her referandum konusu, önümüze sunulan her referandum konusu işte bu sahtekarlıkları ve bu demokrasi düşmanlıklarını örtmek için yapılmaktadır.

Anayasa referandumları da tartışmasız böyledir. Bu konuyu, referandumla yönetim konusunu ele almayan, ve sürekli referandumu reddeden, doğrudan demokrasiyi reddeden her bir anayasa hileli muflis bir anayasadır. Demokrasi düşmanı bir anayasadır. Açıklık düşmanı bir anayasadır.

Amerikalılarla İngilizler ve Avrupalılarla Ruslar ve Japonlar (yani bu ülkelerin yöneticisi finans oligarkları) ve onların bu ülkelerdeki ve başka ülkelerdeki -mesela Türkiye ve Kıbrıs'taki- bilumum dostları işte bu nedenle sürekli referandum konusunu -doğrudan demokrasi konusunu hasıraltı eden, reddeden anayasalar yazar ve referanduma sunarlar. Kendine solcu diyen, kendine Marksist diyen tüm yalancı ve sahtekarlar da bu oyunu onlarla birlikte oynamayı çok severler.

Ah vah. Referandumda ne yapmalı? Evet mi demeli? Hayır mı demeli? Yoksa Boykot mu etmeli? Adaaaaam sen de. Biz ne dersek diyeliim bir şey farketmiyecek nasılsa. Doğru olanı Evet ama Boykot diyelim gitsin.
Finans oligarşinin İnternetin ağına takılmasını önlemek için iş başı yapan sol kanat işte böyle burjuvazinin ağına takılır kalır!

  1. ANAYASANIN YAZILIM SÜRECİ

Burjuvazi Anayasa taslağını referanduma sunacak ve böylece çok hem de çok demokrat olacak ya, Anayasnın yazılım sürecinde de aynı demokratlığı ortaya koymaktan geri durmaz.

Sadece Türkiye'de mi? Hayır. En demokrat ülkelerden biri olarak çalım satan vede oy kullanan vatandaş sayısı 300 bini geçmeyen İzlanda bile böylesi yalancı demokrasi veya demokrasi yalancısı ülkelerdendir. Daha geçenlerde tamamen yep yeni, gıcır gıcır bir Anayasa yazdılar, referanduma sundular ve referandumda çoğunluğun oyuyla onayladılar. Şimdi yeni bir anayasaları var.

Nasılmı yazdılar yeni anayasalarını? Bir komite kurdular. Komite seçimle oluşturuldu. Hemen bu noktada şu denebilir. Vay canına adamlar anayasalarını yazacak adamları seçimle tespit etmişler. Ne güzel. Evet ne güzel. Ama kimlerin bu seçimlerde aday olabileceği konusu tamamıyle kısıtlanmış. Yani bu komiteye seçilmek için herekes aday olamaz. Bu başlangıç.
Hemen peşinden bizzat bu komite anayasa yazılım sürecinin halka açılması fikrini ortaya attı. Ortalık kalktı oturdu. Vay nasıl olur bu? Bazıları korktu çünkü.

Ama onlara korkmalarına gerek olmadığı anlatıldı ve onlar itirazlarını geri çekti. Anayasa yazılımında halka açıklık şöyle bir şey olacaktı. Bir web sitesi açılacak, komitenin hazırladığı taslak o siteye konacak, oy hakkı sahibi vatandaşlar o siteye üye olup-üye olmak zahmetine katlanırlarsa, anayasa taslağı hakkında fikir belirtecek, ve komite de o fikirleri dikkate alarak gerekli değişiklikleri yapacak. İşte böylece Anayasa taslaklarının halk tarafından yazılımının bilgisayar çağındaki, internet çağındaki İzlanda türü icat edilmiş oldu.

Anayasa yazılımı gerçekten halka açık olacaksaydı, yani anayasa taslaklarının halk tarafından yazılımının komünist türü uygulanacaksa, bir web sitesi açılır, tüm maddeler hakkında orada tüm vatandaşlar tartışır, gerekli bulurlarsa yeni maddeler önerirler, gerekli bulurlarsa hali hazırda önerilmiş olan maddelerin çıkartılmasını önerirler, vede anayasaya hangi maddelerin konulması konusunu tek tek maddeleri tüm vatandaşlar tartışarak ve tartışma sonunda tüm vatandaşlar oylayarak sonuçlandırırlar. Anayasa taslaklarının halk tarafından yazılımının internet çağındaki komünist türü işte böyle bir şeydir.

İzlanda'da Anayasa yazım komitesi “Anayasanın yazımı halka sunulacak” dediğinde “öyle şey olmaz” diyerek hemen itiraz edenler böyle bir yaklaşım ortaya konacak diye telaşlanmıştı herhalde, nede olsa bilgisayar çağında, internet çağında hemen akla gelen demokratik yaklaşım böyle bir yaklaşım olmak zorunda. Ama böyle bir yaklaşımın söz konusu bile edilmiyeceğini farkedince onlar da itirazlarını geri çektiler ve Anayasa taslaklarının halk tarafından yazılımının yukarıda ortaya koyduğumuz İzlanda türü icat edilmiş oldu. Anayasanın halk tarafından yazılımı sürecine de İzalanda'daki tüm vatandaşlardan toplam bin tanesi katkıda bulundu.

Niye?
Herşeyden önce vatndaşlar bu işte aktif olacaklar ise, o işte aktif olmak için gerekli olan maddi ve zaman kaynaklarının vatandaşlara sunulması gerklidir. Yani 4 saat iş ve 4 saat devlet yürütmek hakkı vatandaşaş verilmeli ve vatndaşın devleti yürütmesi için gerkli tim bilgi ve imkanlar vatakdaşlara sunulmalıdır.
Bu yapılmamıştır. Burjuvalar bunu yapmazlar. Böyle bir sistemde kaç senelik ömürleri kalacaktır?

Dahası, ve mesela yukarıdaki yöntemyani sürekli referandum konusunda bir öneri sunulsa, yani referandum yönteminin İzlanda anayasasında halkın, vatandaşın ülkeyi yönetme yöntemi olarak kullanılacağı anayasanın bir maddesi olarak önerilse o komite bunu kabul edip anayasa taslağına koyacak mıydı? Tabii ki hayır! Yani halkın önereceği şeylerin anayasa taslağına konmayacağı açık ve kesin. Dahası böyle bir önerinin niye anayasaya konmayacağı da tartışma konusu bile edilmiyecektir. O zaman da o anayasa taslağı yazım sürecinde aktif olmanın bir getirisi yoktur ve halk da, vatandaş da o süreçte aktif olmayacaktır. Halkın aktif olduğu bir yazım süreci ancak sürecin bizim önerdiğimiz şekilde örgütlenmesi sayesinde mümkün olacaktır. Yani daha işin başında, yazım sürecinde, sürekli referandum devreye girmelidir, anayasa taslağının son şeklinin halk tarafından belirleneceği kesinleşmelidir.

Vatandaşlar burjuvazinin yeni Anayasanın sahte demokratik yazılım sürecinde aktif olmayacaktır ama gerçekten demokratik yazılım süreci için başlatılan bir kampanyanın, yani bizzat burjuvazi tarafından referanduma sunulacağı ilan edilen bir yeni Anayasa yazılımı sürecinde komünizmin Doğrudan Demokratik yönteminin uygulanması için yürütülen bir kampanyanın burjvazinin halkı kandırmak için yaptığı tüm planlarının alt üst olmasına vede halkın gerçek demokrasi konusunda, gerçekten vatandaşın oyuna dayanan demokrasi konusunda bilgilenmesini ve onu elde etmek için aktifleşmesini sağlamaya önemli bir katkı yapacaktır.

Malum olduğu üzre Türkiye'de de şimdi İzlanda türü halk katkısı örgütlenmiştir vede bu çok büyük demokratlık olarak yüksek sesle ilan edilmektedir. Buyrun birisi önersin bakalım sürekli referandumu, doğrudan demokrasiyi, görelim bakalım anayasayı yazan komitedeki hangi partinin üyeleri böyle bir önermeye taraftar olacaktır? Hiçbirisi. CHP-BDP dahil hiçbirisi. Haydi önerilsin bakalım bizzat anayasa yazım sürecinde sürekli referandum yönteminin devreye konulması, tüm vatandaşların anayasanın yazım ve son şeklinin tespitinde söz ve oy sahibi olmasını, yanı işin olabileceği gibi gerçekten demokratik olmasını. Ve görülsün bakalım kimler gerçekten demokrattırlar ve vatandaşlarına karşı gerçekten saygılıdırlar.

Bizim solcular, bizim sözde Marksistler de işlerin doğrudan demokratik bir yöntemle ele alınışına karşıdırlar.

Niye mi?

Çünkü ve gayet bariz ve açıktır ki hepsi, ama bila istisna hepsi, ve en çok da Stalinci olduklarını ilan edenleri, hepsi Titocu, yani hepsi Troçkist-Buharinci kökenlidirler. Denecek ki, iyi ya, işte Troçkistler Stalinci Bürokrasi düşmanı vede demokrasi hayranıdırlar. Doğru değil. Troçkizm Marksizm adına konuşan en bürokratik ve en demokrasi düşmanı, parti üyelerine karşı en konspiratör vede konspirasyonda siyasi değil gizli servis-ajan ve Türk yöntemleri -bireysel konularda bireysel yalan dolanlarla bireyleri teşhir, yıldırmak ve dıştalamak- kullanan bir akımdır. Doğrudan demokrasiye yaklaşımlarında da bu olgu basit bir gerçek olarak hali hazırda ortaya çıkmıştır vede daha çok defalar ortaya çıkacaktır. Troçkistlere ve onların Stalinci türlerine doğrudan demokrasi demeyiniz -kımızı görmüş boğadan beter olurlar.

2.ANAYASANIN YAZILIM SÜRECİ-SOVYET ÖRNEĞİ, STALİN ANAYASASI

'Hazırladığı taslak bu kongreye incelenmek üzere sunulan Anayasa Komisyonu, bilindiği gibi, SSC Birliği'nin VII. Sovyet Kongresi'nin aldığı özel bir kararla oluşturulmuştu.
…...................
Bu 6 Şubat 1935'teydi. Bu karar alındıktan bir gün sonra, yani 7 Şubat 1935'te, SSC Birliği Merkez Yürütme Komitesi, ilk toplantısını yaparak, SSC Birliği VII. Sovyet Kongresi kararı doğrultusunda 31 kişiden oluşan bir Anayasa Komisyonu oluşturmuştur. Kongre, Anayasa Komisyonu'nu SSCB'nin düzeltilmiş anayasa taslağını hazırlamakla görevlendirmiştir.
…..........................
Şimdi, taslağın tüm halk tarafından tartışıldığı süreçte yurttaşların anayasa taslağına ilişkin getirdikleri değişiklik ve tamamlama önerilerine geçelim.
Anayasa taslağının halk tarafından tartışılması, bilindiği gibi oldukça önemli miktarda değişiklik ve tamamlama önerilerinin yapılmasına yolaçmıştır. Bunların hepsi Sovyet basınında yayınlandı. <b/r(a.b.ç) …...................

Halkın bütününün katıldığı (a.b.ç) yaklaşık beş ay süren tartışmaların sonucuna göre bir değerlendirme yapılacak olursa, anayasa taslağının bu Kongre tarafından onaylanacağı anlaşılmaktadır. (Tezahürata dönüşen coşkun alkışlar. Herkes ayağa kalkmış durumda.)
Bir kaç gün içinde Sovyetler Birliği, tam gelişmiş sosyalist demokratizm (a.b.ç) temelinde yeni, sosyalist bir anayasaya sahip olacaktır.' 'J. Stalin. SSC BİRLİĞİ ANAYASA TASLAĞI ÜZERİNE, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği VIII. Olağanüstü Sovyet Kongresine sunulan rapor. 25 Kasım 1936'
Görüldüğü üzre sene 1936'da, dünyanın kapitalist parçasında faşizm yayılırken, aynı parçada demokrat geçinenler uluslarınının çoğunluğunu oluşturan işçilere emekçilere karşı saldırılarını azdırırken, ırkçılığa ve her türlü vahşete balıklama dalar ve faşistlerle işbiriği içinde pislikler içinde debelenirken, dünyanın sosyalist parçasında demokrasiyi genişleten, bu genişlemeyi işçilerin iktidarına dayandığı için gayet rahat bir şekilde elde eden ve daha sene 1936'da, bilgisayarların ve internetin fikri bile yok iken anayasalarının yazımında halkın doğrudan katılımının örgütlendiğini, bu çabanın tam bir açıklıkla yürütüldüğünü ve sonuçlarının demokrasinin daha da geliştirilmesi yönünde meyve verdiğini görmekteyiz. Ve bu çabaların her geçen gün daha da geniş demokrasiye yolaçarak bilgisayar çağında doğrudan demokrasiyle taçlanacağını da Stalin'in tüm yaklaşımından çıkarabilmekteyiz.
Komünizm her geçen gün daha da geniş ve daha da yaygın ve halk kitlelerinin daha da aktif ve daha da bilinçli katılımının örgütlendiği bir demokratizmdir. Yani gerçek tek demokratizmdir. Bunu hem Stalin anayasası ve onun oluşturulma süreci hem de onun öğrencileri ve çocukları olmak için elinden geleni yapanların ortaya koyduğu bilgisayar çağının doğrudan demokrasi teorisi ispatlamaktadır.
'Şimdi, faşizmin karanlık dalgasının sosyalist işçi sınıfı hareketini kirlettiği, medeni dünyanın en iyilerinin demokratik çabalarını pisliğe bulaştırdığı bugün, SSCB yeni anayasası faşizme karşı bir iddianame olacak ve sosyalizm ve demokrasinin yenilemeyeceğini kanıtlayacaktır. (Alkışlar). SSCB yeni anayasası, bugün, faşist barbarlığa karşı mücadele yürütenler için moral yardım ve gerçek bir dayanak olacaktır. (Coşkun alkışlar).
SSCB Anayasası SSCB halkları için ise daha büyük bir öneme sahiptir. Nasıl ki bu Anayasa kapitalist ülkelerin halkları için bir eylem programı (abç) anlamını taşıyacaksa, SSCB halkları için de mücadelelerinin sonucu, insanlığın kurtuluşu cephesinde elde ettikleri zaferlerin bir sonucu (abç) anlamını taşıyacaktır. …................ Bizimkilerin çokça akan kanının boş yere akmadığını meyvelerini verdiğini bilmek hoş ve sevindiricidir. (Sürekli alkışlar)' (a.g.e)

  1. ANAYASANIN İÇERİĞİ

Anayasaların parti programlarından farklı olduğu, parti programlarının bir ülkenin geleceğine işaret ederken, elde edilmesi için çalışılacak hedefleri gösterirken, Anayasaların ülkenin hali hazırda başardığı ekonomik, siyasi ve toplumsal sonuçları kayıt altına alması gerektiği, görevinin bu olduğu söylenir. Bizzat Stalin tarafından ve bizzat yeni Sovyet Anayasasını tartışırken. (bkz. age)

Tabii ki bunlar doğru tespitlerdir.

O halde şu tespit edilmelidir.

Bugün yazılmakta olan ve referanduma sunulacak olan anayasa ülkede ekonomik, siyasi ve toplumsal olarak varılan yerleri kayıt altına almalıdır.

Bu görevin burjuva şartlarda yerine getirilmesi kaçınılmaz olarak sorunludur.

A) Birinci sorun mevcut nesnel şartların kayıt altına alınmasıyla bağıntılıdır.

Ekonomiye bakalım. Ekonomik yapının ulaştığı yer mevcut ekonomik yapının artık eskisi gibi yaşayamayacağını ortaya koyar. Mesela üretim tekniğindeki gelişme, iş bölümündeki gelişme yani üretimin toplumsallaşması öylesine yerlere varmıştır ki, mevcut ekonominin hareket kanunu ekonominin yapısının kapitalist yapıdan sosyalist yapıya dönüştürülmesini talep etmektedir. Ekonomik olarak bugün varılmış olan yer budur.

Yeni bir anayasa yapılacaksa anaysa bunu kayıt altına almalıdır.

Burjuvazi anayasasında bunu kayıt altına alacak mıdır? Bugünkü Anayasa komisyonu bunu kayıt altına alacak mıdır?

Tabii ki değil.

Onlar ülkenin bugün vardığı yerde ekonomik kanunların taleplerine ters iş yaparak ekonominin sürekli krize sürüklenmesine yol açan yöntemlerine devam edeceklerdir. Bu krizlere, bu krizlerin kaynaklarına son vermeyi değilde ekonominin yıkımı pahasına ekonominin kanunlarının tüm taleplerine ters iş yapmay devam edeceklerdir. Onlara göre varılan yer kapitalizmdir. Kapitalizmin krizleri, bu krizlerin getirdiği yıkımlar ülkenin vardığı yer olarak tespit edilir. Ve dahası, tüm bunlar ülkenin sonsuza kadar geçerli olan var oluş şekli olarak ilan edililirler. Ülke ekonomisi her zaman böyle olarak var olacaktır. Sonsuza kadar böyle olacaktır. İşte tüm burjuva anayasalar gibi şu andaki Anayasa Komisyonu tarafından önerilmek istenen anayasa taslağıda bu saçmalık, bu gerçeklerle uzak yakın bağı olmayan tespitler temelinde yazılmak istenmektedir. Yeni Anayasa ekomominin ilerlemesini, hızla gelişmesini ve halkın yoksulluğuna son verebilmesini mümkün kılacak olan ve onun bugünkü telpleri olan tüm adımların reddine dayanarak yazılmak istenmektedir. Bugünün gerçekleriyle bağı olmayan ekonomik tespitler, yerel burjuvazinin ve yabancı emperyalistlerin gerici ve insanlık düşmanı amaçlarını yansıtan ekonomik görüşler yeni anayasaya empoze edilmek istenmektedir.

Yani burjuva anayasalar daha işin başından yapmaları gereken işi yapamayan durumuna düşen anayasalardır. Onların ülke ekonomisinin vardığı yeri dürüst bir şekilde, hiçbir şey gizlemeden, olduğu gibi yansıtması imkansızdır.

Ülkenin bugün vardığı yeri kayıt altına almakla görevli bir anayasa ülkeyi sosyalist inşa yoluna koyan bir anayasa olmak zorundadır. Yani komünistlerin ekonomik programını, sosyalizmi inşa programını kayıt altına almak zorunda olan bir anayasa taslağı olmalıdır. Bu konuda, ekonomi alanında, SSCB'nin Stalin Anayasası bir eylem kılavuzu olabilir, ama en uygun anayasa taslakları parlementer şekilleri kullanan ve 1940 sonlarında formüle edilen, sosyalizmi inşa için formüle edilen Doğru Avrupa Halk Demokrasilerinin anayasaları olacaktır.

Türkiye'de halkın oylamasına sunulacak anayasa taslağı bu anayasalar türü bir anayasa taslağı olmalıdır.

Anayasa taslağı bugün varılmış olan yeri yansıtacaksa toplumsal üretim alet ve araçlarının mülkiyetinin hali hazırda var olan burjuva mülkiyet şeklini değil, kapitalist ekonominin talep etmekte olduğu değişimi dikkate alarak burjuva mülkiyet türüne son veren ve toplumsal mülkiyet türünü anaysal zorunluluk olarak tespit eden bir anayasa taslağı olması gereklidir.

Nesnel şartların kayıt altına alınması sorununu biraz daha deşersek, ekonominin vardığı yerde, ekonominin yarattığı bugünkü toplumsal şartlara bir bakarsak orada da şunları görürüz. Ülkenin toplumsal yapısı ekonominin kapitalist bir yapı olarak tespiti nedeniyle sınıflara bölünmüştür. Bu sınıflardan belirleyici sınıflar olarak burjuvalar ile proleterlerin çıkarlarıda farklı ve dahası birbirine zıttır. Vede mevcut kapitalist ekonomik yapılanmanın talepleri gerçekten yerine getirilecekse, bu talepler gerçekten anayasa taslağına yansıtılacaksa işçilerin iktidara gelmesi, burjuvazinin sınıf olarak yok edilmesi, burjuva mülkiyetin ortak mülkiyetle değiştirilmesi, yani ülkenin tüm yöneliminin sosyalizmin inşasına doğru çevrilmesi gereklidir. Bugün varılmış olan gerçek yer budur.

Yeni bir anayasa yapılacaksa anayasa bunu kayıt altına almalıdır.

Burjuvazi anayasasında bunu kayıt altına alacak mıdır? Bugünkü Anayasa komisyonu bunu kayıt altına alacak mıdır?

Tabii ki değil.

Yani burjuva anayasalar daha işin başından yapmaları gereken işi yapamayan duruma düşen, gerçekten var olan durumu kayıt altına asla ve asla alamayan anayasalardır. Tüm burjuva anayasalar analarından hileli müflis olarak doğmak zorundadırlar. Onların ülke toplumunun vardığı yeri dürüst bir şekilde, hiçbir şey gizlemeden, olduğu gibi yansıtması imkansızdır.

B) İkinci sorun bizzat hukuğu ve tüm üst yapıyı ilgilendirir.

Burjuvazi kapitalist ekonomik yapıyı, bu yapı üzerinde şekillenen sınıfsal yapıyı, ve bu sınıfsal yapıda burjvazinin siyasi iktidarını, diktatörlüğünü var olan ve daima var olacak olan bir yapı olarak kayıt altına almak zorundadır. Anayasasında bunu ilan etmek zorundadır.

Yani burjuva anayasalar daha işin başından hatalar ve zaaflarla dolu olmak zorundadırlar. Var olan nesnel koşulları, var olması gereken siyasi ve sosyal koşulları değilde, burjvazinin geri ve gerici amaçlarını ve isteklerini yansıtmaktadırlar.

O zaman bu şu anlama gelmektedir.
İktidardaki burjuvazi elde ettiği ekonomik ve toplumsal sonuçları, ülkeyi kendi sınıfsal çıkarlarına uygun olarak, kendi burjuva, kapitalist düzenine uygun olarak yönetmek için, bu yönetimin hukuksal çerçevesini oluşturmak için hukuksal olarak kayıt altına alacak, yani burjuva anayasasını yaparak, anayasasında burjuva hukukunun çerçevesini, zeminini ortaya koyacaktır.

Bunun nesnel ve siyasi olarak varılan yeri yansıtmakla uzak yakın bir alakası yoktur. Bu varılan yerden ileriye gitmek gerekliliğini, bu zorunluluğu reddetmek için icat edilen bir burjuva sahtekarlıktan ve açık ve resmi olarak ilan edilmekte olan bir gericilikten başka bir şey değildir.

Yani burjuva bir anayasa, bugünkü şartlarda ülkeyi burjuva çerçevede yönetmekte kullanılabilecek bir anayasa oluşturulacaktır. Tabii ki bu anayasa sadece ve basitçe burjuva-kapitalist ekonomik yapının hukuki olarak düzenli işlemesini sağlamaya çalışmayacak aynı zamanda ülkenin burjuvazi tarafından yönetilebilmesi için gerekli olan siyasi ve ahlaki fikirler dizisinide (mesela diyelim ki MS 600 yıllarından kalma olan dini fikirler dizini de) yansıtacaktır.

Bu bir yandan ülkenin vardığı yerde ülkeyi ve onun vatandaşlarını ateşe atmakla bir ve aynı yaklaşımdır. Ekonominin telepleri yerine getirilmezse o ekonomi krizlere sürüklenir, o ekonomi hızlı bir kalkınma elde edemez ve kalkınmanın sonuçlarını vatandaşa dağıtmakta başarısız olur, o ekonomi bir avuç yerli ve yabancı burjvazinin en rezil çıkaraları için tüm ülkenin potansiyelini çarçur eder.

Burjuva bir anayasa da işte böyle bir sonucu örgütlemek için yapılır.

Bu anayasa taslağının oluşturulması ve referandumla onaylanması döneminde bunlara müsaade edilmemelidir.

  1. ANASAYA TARTIŞMALARI ETRAFINDA SINIF MÜCADELESİNİN ÖRGÜTLENMESİ

Denebilir ki burjuvazi iktidarda ve burjuvazi kendisi için, kendi iktidarı için yeni bir anayasa yazıyor. Bize ne oluyor? Sunulacak taslak burjuva ve gerici bir anayasa olacak, bize ve fikirlerimize yer vermeyecek, o halde boykot...

Ama durum bu değildir.

Burjuvazi, gerek İzlanda örneğinde gördüğümüz gibi, gerekse de Türkiye örneğinde görmekte olduğumuz gibi bizzat kendi eliyle, ve kendi suçuna halk kitlelerini de ortak etmek amacıyla, gerek Anayasa Taslağının yazım sürecinde, gerekse sonuç olarak ortaya çıkardıkları anayasa taslağını halk oylamasına sunarak halk kitlelerini kendi eliyle anayasanın yazım ve onay işinin içine çekmektedir.

O halde bize de söz ve oy hakkı düşmektedir. Malum olduğu üzre, Devrimci Durum oluşurken de hakim sınıflar bizzat kendi elleriyle alttaki sınıfları siyasi olarak aktif olmaya iterler. Bu noktada benzer bir durumu yaratmak bize kalmıştır.

O halde bize de söz ve oy hakkı düşmektedir. Ta ki bizim söz ve oy hakkımız kendilerini rahatsız eder ve bizzat kendileri kendi özlerine dönüp bu konuda halkın elindeki söz ve oy hakkını kendileri geri alırlar. Geri alma yetenekleri kalırsa!

O zamana kadar bizim bu işte aktif olarak yer alıp ne olması gerektiğini vede nedenini halkımıza anlatmamız gereklidir.

Ne olmalı konusunda herşeyden önce doğrudan demokrasi ve doğrudan demokratik yöntemlere değindik. Madem burjuvazi halka danışmak istemektedir, o halde anayasa taslağının hazırlanmasında doğrudan demokratik yöntemler kullanılmalıdır.

Bu halkın haftada bir gün anayasa konularını ele almak için işlerinden ücretli izinli olmalarının örgütlenmesi ile başlamalı ve tüm anayasa maddelerinin tek tek tespitinde her anayasa maddesinde önermek ve sonuçlandırmakta doğrudan demokrasi -referandum- kullanılmalıdır. Mesela birileri mülkiyet şeklinin burjuva mülkiyet olmasına son verilmesini ve mülkiyet türünün (büyük mülklerde) ortak mülkiyet olmasını önerebilmeli ve tüm vatandaşlar bu konuda oy kullanabilmelidir. Evet veye hayır. Aynı şekilde birileri tüm konuların tüm vatandaşlar tarafından ele alındığı ve referandumla oylandığı bir yönetim sistemi olarak doğrudan demokrasiyi önerebilmeli ve bu oylanabilmelidir. Kürt meselesi de aynen bu şekilde ele alınmalıdır. Mesela birileri Kürt halkının ayrılıp ayrı devlet kurma hakkının anayasada olmasınını isterse bu tüm vatandaşlar tarafından oylanabilmelidir. Vb vb.

Böylece anayasa taslağının içeriği anayasa komisyonu tarafından değilde halkımız tarafından belirlenebilmelidir.

Anayasa taslağında ne olmalı konusunda özel mülkiyetin toplumsal mülkiyetle yer değiştirmesi gerektiğine değindik.

Anayasa taslağında ne olmalı konusunda burjuva iktidarın devrinin geçtiğine, işçi iktidarının gerekli olduğuna değindik.

Anayasa taslağında ne olmalı konusunda işçi iktidarı şartlarında ülkenin sosyalizmi inşa yoluna sokulması gerektiğine ve anayasanın da tüm bunları yansıtması gereketiğine değindik.

Tüm bunların bizim programımız olduğu, halbuki anayasanının burjuva bir anayasa olduğu ve olacağı itirazı gelebilir.

İyi ama o zaman yeni bir anayasa yazmaktan, anayasa yazarken tüm vatandaşlara danışmaktan vede anayasayı ancak ve ancak vatandaşların çoğunluğu onaylarsa ülkenin anayasası olarak kabullenmekten bahsedilmemelidir.

Sınıf mücadelesinin geldiği yerde burjuvazi kendi anayasasını yazarken tüm bunlardan bahsediyorsa, tüm bunlar bugünkü sınıf mücadelesinde burjuvazinin işçilere ve bütünüyle geniş halk yığınlarına, vatandaşlara muhtaç durumda olduğunu, yani işin aslında burjuvazinin aşırı güçsüz ve ama işçiler ve emekçi halkın aşırı güçlü konumda durduğunu göstermektedir.

İşçiler ve köylüler bu güçlü konumlarını idrak etmeli, demokrasiyi aşırıya taşımak yönünde hem kendi örgütlerinde hem de anayaslarda ellerinden geleni yapmalıdırlar. Çünkü ancak aşırı demokrasi işçiler ve tüm halk kitleleri için bir demokrasi olarak şekillenebilir. Çünkü aşırı demokrasi burjuvazi için imkansızlığı temsil eder!

O halde tüm devrimciler bu anayasa yapımı ve referandumu sürecini doğrudan demokrasi kavgası sürecine dönüştürmeyi becerebilmelidirler. Bunu becerenler devrimciler olarak bilinecek diğerleri tarihin tozlu sayfalarında gericiler kütlesiyle birlikte anılacaklardırlar.