MİLLETLER MESELESİNDE İKİ EĞİLİM. (YENİSİ. 28.10.2024)

İÇİNDEKİLER

  1. MİLLETLER MESELESİNDE İKİ EĞİLİM VE SONUÇLARI

  2. BİR KERE DAHA MİLLETLER MESELESİNDE İKI EĞILIM

  3. İKI EĞILIM VE PROLETER ENTERNASYONALIZMI



1. MİLLETLER MESELESİSİNDE İKİ EĞİLİM VE SONUÇLARI


Milli meselede iki eğilim gözlemlenir. Bunlar şunlardır.(Bu bölüm Stalin’den derlenmiştir)

1- Birinci eğilim: bir dünya pazarı ve bir dünya ekonomik sisteminin şekillenmesinin sonucu olarak doğan, milletler arasında daha yakın ekonomik ilişkilere doğru yonelmiş olan eğilim. Bu, çeşitli halkların birleşmesi eğiliminin IÇERIĞIDIR, gelecekteki dünya sosyalist ekonomisinin maddi öncüllerini hazırlayan eğilimdir.
Fakat,

Halkların karşılıklı bağımlılığı ve ülkelerin iktisadi birleşmesi kapitalizmin gelismesi boyunca eşit haklara sahip halkların elbirliğiyle değil, daha az gelişmiş halkların, daha çok gelişmiş halklar tarafından baskı ve sömürüsüyle gerçekleşiyordu.
Yani,

Halkların iktisadi yakınlaşma eğiliminin içinde geliştiği ŞEKILLER,BIÇIMLER bu eğilime ters düşen şekiller, biçimlerdi. Bunlar şunlardır:

i- sömurge fethi ve yağmalar, ulusal baskı ve eşitsizlik, emperyalist keyfilik ve zor.
ii- " uygar " ulusların, " uygar olmayan " uluslar üzerinde uygulanacak egemenlik için kendi aralarında savaşım, vb.

2- Ikinci eğilim: emperyalist baskı ve sömürgesel sömürünün sonucu olarak doğan, emperyalizmin zincirlerinden siyasi kurtuluşa doğru, bağımız milli devletler kurmaya doğru yönelmiş eğilim, halkların birleşmesinin şiddet biçimlerinin bastırılması eğilimi. Bu, birinci eğilimin içinde gelişebileceği, birinci eğilime uygun düşen çeşitli halkların birleşmesi eğiliminin uygun ŞEKILLERI, BIÇIMLERIDIR, gelecekteki dünya sosyalist ekonomisinin manevi öncüllerini hazırlayan eğilimdir. Bu ikinci eğilim,

i- ezilen yığınların emperyalist birleşme biçimlerine karşı başkaldırması ezilen sömürgeler ve bağımlı milliyetlerin emperyalist boyunduruktan kurtulma savaşımları anlamına geldiği,
ii- halkların özgürce onanmış bir ittifak temelinde birleşmesini istediği için bir ilerleme eğilimiydi ve yine öyledir.

3- Emperyalizm için bu iki eğilim uzlaştırılamaz çelişmeleri temsil eder çünkü, emperyalizm sömürgeleri sömürmeden onları " yekpare bütün " çerçevesinde tutmadan var olamaz.

Kapitalizme özgü biçimler içinde dile gelmiş bu iki temel eğilimin savaşımı çok uluslu burjuva devletlerin tarihini doldurur

Kapitalist gelişme çerçevesinde sömürge burjuva devletlerin iç buzukluğu ve organik istikrarsızlığı işte bu eğilimler arasındaki uzlaşmaz karşıltlık sonucudur.

Bu temel karşıtlığın başlıca sonuçları şunlardır:

i- bu tür devletlerin içindeki kaçınılmaz çatışmalar,
ii- bu tür devletler arasındaki kaçınılmaz çatışmalar,
iii- eski sömürge devletlerin yıkılması, ve yenilerinin kurulması,
iv- dünya siyasal haritasında yeni bir düzenlemeye yol açan yeni sömürgeler fethi yarışı ve çok uluslu devletlerin yeniden dağılışı.

4- Komünizm için ise, tam tersine, bu iki eğilim bir tek davanın, ezilen halkların emperyalizmin boyunduruğundan kurtuluşunun iki yanıdırlar, çünkü, komünizm halkların bir tek dünya ekonomik sistemi içinde birleşmelerinin ancak karşılıklı güven ve gönüllü anlaşma temelinde mümkün olabileceğini ve halkların gönüllü birliğine giden yolun sömürgelerin " yekpare " emperyalist " bütün " den kopmaları, sömürgelerin bağımsız devletlere dönmesinden geçtiğini bilir.

Ve Ekim devrimi ispatlamıştırki, milletler arasında daha yakın ekonomik ilişkilere doğru yönelmiş eğilime tam uyan, ancak karşılıklı güven ve gönüllü unlaşma temelinde mümkün olan halkların bir tek dünya ekonomik sistemi içinde birleşmelerini mumkun kılan tek şekil, kapitalizmin yıkılması, Sovyet düzeninin kurulması ve bu Sovyet düzenlerinin Sovyet Cumhuriyetleri Federasyonu şeklind birleşmesidir.

Milli meselenin gerçek çözümü ancak böylece sağlanabilr ve tarihin gelişme yönü bu yöndür.

  1. BİR KERE DAHA MİLLETLER MESELESİNDE İKI EĞILIM

    Bu iki eğilime yol açan içerik, kapitalizmin tekelci kapitalizme dönüşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Kapitalist bir dünya pazarı ve dünya çapında bir ekonomik sistem oluşur.

    Birinci eğilim: Bu ekonomik gelişme, ulusların birliği, halkların birliği ekonomik eğilimini doğurur.

    Bu eğilim, iki karşıt siyasi biçimde kendini ifade eder.

    Birincisi, burjuva egemenliği altında aldığı biçimdir. Emperyalizm, diğer ulusların ezilmesi, ulusların eşitsizliği, uluslar arasındaki savaşlar ve diğer ulusların egemenliği için "büyük güçler" arasındaki savaşlardır. Zorla ulusların birliği.

    Diğer biçim, proletaryanın egemenliği altında alınır. Enternasyonalizm, ulusların eşitliği, ulusların işbirliği, ulusların birliği ve en gelişmiş olanın daha az gelişmiş olana desteğidir. Ulusların gönüllü birliği.

    İkinci eğilim: Bu ekonomik gelişme ulusların birliği, halkların birliği ekonomik eğilimine yol açtığı ve bunun da zorunlu bir birliğe, burjuva koşulları altında, burjuva egemenliği altında ulusların eşitsizliğine yol açtığı ölçüde, bu emperyalist, zorunlu birlikten ayrılma eğilimi ortaya çıkar.

    Bu ayrılma eğilimi kendini iki karşıt politik biçimde ifade eder.

    Birincisi, burjuva egemenliği altında aldığı biçimdir. Bu haliyle, ulusların eşitliğini sağlamak için ulusun emperyalizmin zorunlu birliğinden ayrılmasını gerektirir ve bu haliyle, emperyalist birliği kırdığı ve zayıflattığı için ve bunu yaptığı sürece ilericidir. Ayrıca ulusun enternasyonalizmin gönüllü birliğinden ayrılmasını gerektirir ve bu haliyle gericidir. Ancak ulusları zorla veya gönüllü olarak birleştiren, kendini herkese dayatan ekonomik gelişmelerin içeriğiyle karşı karşıya kaldığında, ulusların eşitliğinin ulusların ayrılması yoluyla ifade edildiği varsayılan bu burjuva biçimi yenilgiye uğrar. Bir yandan kendi emperyalizmine yol açarken, diğer yandan daha büyük emperyalist güce "gönüllü" olarak teslim olur.

    Diğer biçim proletaryanın egemenliği altında alınır. Bu nedenle, ulusların gönüllü işbirliğini, ulusların gönüllü birliğini ve böylece tüm ulusların işbirliği yoluyla tüm ulusların eşitliğini sağlamayı ve bu birlik yoluyla burjuvazinin emperyalizmine karşı savunmayı gerektirir.

  2. İKI EĞILIM VE PROLETER ENTERNASYONALIZMI

    Endüstriyel burjuvazi ortaya çıktığından beri, burjuvazi arasındaki rekabet her zaman burjuva ulusların politik istikrarsızlığında rol oynamıştır. Kapitalizmin tekelci kapitalizme dönüşmesi, burjuvazinin bu sorununu çözmedi, yalnızca tekelci burjuvalar arasındaki rekabete dönüştürdü.

    Endüstriyel burjuvazi ortaya çıktığından beri, farklı ulusların burjuvazileri arasındaki rekabet, burjuva ulusların ilişkilerinde rol oynamıştır. Kapitalizmin tekelci kapitalizme doğru gelişmesi, burjuvazinin farklı milliyetleri arasındaki bu sorunu çözmedi, sadece dünyadaki tekelci burjuvalar arasındaki rekabete, emperyalizme dönüştürdü.

    Burjuvazinin iç sorunlarını bir kenara bırakırsak, burjuva uluslar arasındaki bu ilişki sorunu, savaşlara ve uluslar arasındaki eşitsizliğe olan içsel eğilimi, dolayısıyla bir burjuva sorunudur; burjuvazi tarafından çözülmemiş burjuva sorunlarından biridir. Bu nedenle proletarya tarafından bile çözülmesi, bir burjuva sorununun çözümüdür.

    Proletarya, komünizmin uluslar arasında böyle sorunları yoktur çünkü uluslar arasındaki ilişkileri işbirliği ve birbirlerine destek temelinde düzenler ve böylece uluslar arasında işbirliği, güçlünün zayıfa desteği yoluyla ekonomi ve politikada eşitliği sağlar ve böylece uluslar arasındaki ulusal farklılıklardan ve karşıtlıklardan kurtulur. Proletaryanın ulusal politikası proleter enternasyonalizmiydi, Karl Marx'ın zamanında, emperyalizmden önce, Lenin ve Stalin'in Ekim 1917'den sonraki politikası buydu! Komünistlerin yönettiği ülkelerin ulusal politikası ve bu ülkeler arasındaki ilişki (ister sosyalist ister sosyalizm öncesi olsun) ulusların eşitliği ve ulusların en yakın işbirliği, birlikte çalışan ve birbirini destekleyen uluslar politikasıdır! Bu ülkelerin burjuva uluslarla ilişkilerinde ulusal politikası onlarla barış içinde bir arada yaşamak ve burjuva ulusların komünistlerin yönettiği ülkelere karşı savaşlarına karşı hazırlıktır!

    Bu uluslar ayrıca burjuvazi tarafından yönetilen tüm ulusları emperyalizme ve onun barbarlığına karşı kendileriyle birleşmeye çağırır ve kaçınılmaz olarak onların desteğini kazanırlar.

    Stalin'in yukarıda açıkladığı iki eğilim, Ekim Devrimi'nden sonraki döneme aittir ve dolayısıyla bu sorunun proletarya tarafından, yani halihazırda oluşmuş olan komünizm tarafından somut olarak çözülmesini ifade eder..

    Modern endüstriyel proletarya var olduğundan beri, ama özellikle yukarıda belirtilen iki eğilim herkese dayatıldığından beri, uluslar arasındaki eşitlik, komünizm tarafından yönetilen uluslar arasındaki işbirliğinden ayrılamaz. Bu proleter enternasyonalizmidir. Bu ikisinin ayrılması, ulusların eşitliği ve uluslar arasındaki en yakın işbirliği, komünistlerin saflarındaki burjuvazinin politikasıdır!

    Ekim devriminden beri dünya, bu politikanın komünizm tarafından uygulanmasının somut örneğine tanık oldu. Önce SSCB'de, SSCB'de bir araya gelen uluslar ve milliyetler arasında, böylece birbirlerini destekleyen eşit uluslar oldular ve daha sonra Sovyet SSCB'nin ulusları ile Avrupa ve Asya Halk Demokrasileri arasındaki ilişkilerde. Burada, komünizm dünyasında uluslar eşitti ve birbirlerini destekliyordu ve tüm bu ulusların en büyük ve en güçlü destekçisi SSCB ve SSCB'deki Ruslardı! SSCB'den ve Halk Demokrasileri'nin kuruluşundan bu yana, proleter enternasyonalizmi sadece bir teori, bir strateji değil, somut bir gerçekliktir ve hiçbir şey bu gerçeği değiştiremez! Ulusların karanlık dünyasını aydınlattı ve ulusların eşitliği ve işbirliği için koşulları yaratan ulusların mevcut barbarlığını aydınlatacaktır! Proleter enternasyonalizmi zafer kazandı ve tekrar zafer kazanacak!

    Proleter enternasyonalizmi, ulusların bağımsızlığı, eşitlikleri, birbirlerine olan işbirliği ve desteklerine dayanan teori ve pratiğidir; burada daha güçlü ve daha gelişmiş uluslar zayıf ve daha az gelişmiş olanlara yardım eder ve tüm ulusların her yönden gelişmesine yol açar!

    Partilerimizde ve devletlerimizde her zaman milliyetçi sapmalar olmuştur, ancak bunlar açığa çıkarıldı ve yenildi. Proleter bir devletteki ilk muzaffer milliyetçilik Tito'nun Yugoslavya'sıdır!

    Tito ve çetesi, proleter enternasyonalizminin bu düşmanları, bu burjuva milliyetçileri ve bu emperyalizmin casusları, milliyetçiliklerine SSCB ve Halk Demokrasileri'nin yakın işbirliğine karşı çıkarak başladılar. Böylece ulusların eşitliğini ve bağımsızlığını yakın işbirliğinden, SSCB'nin en güçlü ve en gelişmiş olarak diğerlerine yardım etme zorunluluğundan ayırdılar. Bu amaca ulaşmak için, diğerlerinin yanı sıra, SSCB'nin diğer ulusların emperyalist bir baskıcısı olduğu (ve SBKP'nin diğer partilere görüşlerini dayattığı) ve Halk Demokrasileri'nin SSCB tarafından ezilen ve bu baskıyı kabul eden ülkeler olduğu (ve Halk Demokrasileri'ndeki partilerin SBKP'nin itaatkar kuklaları olduğu) teorisini ortaya attılar. Kendilerini SBKP ve SSCB'den ve elbette ABD ve diğer emperyal güçlerden bağımsız ilan ettiler. Bu politikayı Yugoslavya ve Yugoslav partisi için bağımsızlık ve eşitlik sağlamanın tek ve doğru politikası olarak ilan ettiler ve bunun herkesin politikası olmasını talep ettiler.

    Bunun milliyetçilikten ve proleter enternasyonalizme karşı bir mücadeleden başka bir şey olmadığı kolayca görülebilir. Ayrıca, böyle bir politikanın, buna dayanmasa bile, kaçınılmaz olarak emperyalizme boyun eğmeye yol açtığı da açıkça ortaya çıkmıştır. Yugoslavya, ABD ve dünya emperyalizminin kuklası haline gelmiştir ve Tito ve çetesinin ABD emperyalizminin casusu olduğu ve ABD emperyalizminin hizmetinde Halk Demokrasilerinde yıkıcı çalışmaları da ifşa edilmiştir!

    Milletlerin eşitliğinin ayrılması, ülkelerin ve milletlerin yakın işbirliğinden bağımsızlığı, proleter enternasyonalizmine, komünizme kendini adayanların milliyetçiliğidir!

    Tito ve çetesinin proleter enternasyonalizmini ve emperyalizme boyun eğmesini "bağlantısız hareket" biçiminde yok etme politikası, diğer burjuva milletleri de kendi saflarına çeker ve SBKP'de Titoculuğun gelişmesiyle birlikte, 1985'teki "Brejniev Programı"nda partinin açıkça ilan edilmiş bir politikası haline gelir!